30.BÖLÜM

74 7 41
                                    


Hava kararıyor ve insanları dertleri ile başbaşa bırakmaya başlıyordu. Gökyüzü siyaha boyanırken, iki genç adamında aklı tek bir kadında takılıydı. İkisi de aşık olduğunu iddia etse de, bu belirsizlikten ibaret olacaktı. Ve iki gönüldeki aşktan, sadece bir tanesi kazanacaktı. Ya da ikisi de kaybedecekti... bu da belirsizdi. Gerçi insanoğlu için herşey bir belirsizlikten ibaret değil miydi? Aciz insan, sadece gördüğü ve hissettiği kadardı. Belirsizlik ise sadece dehşet verici bir korkuydu...

Savcı dostunun aracını kaçırması her ne kadar sıkıntılı bir durum olsa da, o an yapması gerekeni yapmıştı. Yoksa Okan ile istediği gibi hareket edemezdi, gerçi yanındakinin de eline ayağına dolanmasi ayrı bir konuydu. Fakat ulaşması gereken kilidin anahtarıydı. Bunu inkar edemezdi. Aracı ıssız bir sokağa park etmesiyle, arabanın farlarini kapattı ve beklemeye başladı.

"Araç mı değiştiriyoruz?" Hakan'ın konuşmasıyla Toprak bıkkınca yanındakine dikkat kesildi. Dinliyordu ama yüzüne bakmaya tahammülü yoktu. Gözleri dışarıda takılıkalmıştı.

"Ezberlemişsin bu işleri..."
Direksiyondaki parmaklarıyla ritim tutarken, sinir bozucu bir huzursuzluk ile dışarıyı kolaçan ediyordu. Beklediği birileri vardı...

"Planın ne? İçeriye nasıl gireceğiz?

Bu sözler ile Toprak düşmanına alaylı bir bakış atarak, tekrardan önüne döndü. Sırıtmaya devam ediyordu. Sinirden delirmek üzereydi ve aklını sadece yanındakini alaya alarak meşgul ediyordu. Bu küçümseyici tavra aynı şekilde karşılık veren Hakan, "Bir planın yok tabi ki, bu tarz işler için fazla çömezsin..." demesiyle tehdit eden kehribarlar şeytansı yeşillere değdi. Sakin bir şekilde baktı ve Hakan daha ne olduğunu anlamadan, boğazına dolanan eller ile başbaşa kalmıştı. Ellerindeki kelepçe bir kez daha onu aciz bırakmıştı.
Toprak dehşet verici bir ifade ile ellerinin altındaki deriyi biraz daha avucuna hapsetti. Öldürmese de, canını yakıyordu. Kıpkırmızı bir surat ile bakan şeytansı yeşillere haddini aştığını çok açık bir şekilde gösteriyordu.

"Seni önlerine atacağım. Yem değil misin? Köpekler seni parçalamak için üzerine saldırdığında, yapmam gerekeni yapacağım. Ama sen bunları düşünme, sen son nefesini nasıl vereceğini düşün! Geberdikten sonra yanacağın cehennemini düşün! Tamam mı?" Korkunç bir ses ile fısıldamıştı. Gözler tekrardan birbirine nefretle bakarken, nefes almak için çabalıyordu.

Taşlı yolda sürtünerek duran araç lastiklerinin sesi kulaklara dolduğunda, Toprak ellerini Hakan'ın boğazından çekerek önüne döndü. Etraflarını usulca saran araçlarla, sabahtan beri bulamadığı keyifi bulmuştu. Araçlar sırayla dizildikten hemen sonra, tam karşılarındakinin kapısı açıldı ve tanıdık yüz göründü. Toprak aracın önünde onu bekleyen kişiyle göz göze geldiğinde, dudakları kıvrılmıştı.
O da hiç beklemeden kapısını açarak araçtan indi. Karşısında duran adam kollarını açmış mübalağalı bir hareket ile Toprak'ı selamlıyordu.

"Abim be asırlar geçti. Çok şükür şu güzel yüzünü nihayet görebildik. Sen arar aramaz herşeyi bıraktım, adamları toparlayıp geldim. "

"Eyvallah, eyvallah..."

Adamın alaycı tavrına sırıtmaya devam eden Toprak ağırlığını hiç bozmadan, karşısında kollarını açmış abartıyla selam verene bir iki adım atıp selamına karşılık verdi.

"Abi her şey hazır, emrine amade... Okan abinin aracını bizimkilerden biri halleder, sana yeni bir tane ayarladık... O piç de seninle mi?"

Hakan boğazındaki acıdan kurtulmak istercesine, boynunu kelepçeli elleriyle ovuşturmayı bir kenara bırakıp dışarı çıkmaya yeltenmişti ki, tanımadığı adamın sözlerini duyunca sinirle gözlerini yumdu. Sabrı taşıyordu. Okan ile anlaşması çoktan bozulmuştu ve şu an Toprak'a ve onun hakkında atıp tutan yabancıya sadece iki kurşun sıkmayı dilerdi. Fakat elini kolunu bir tek kelepçe değil, bir çok şey bağlıyordu. Ama duyduğu sözleri yiyip yutmayacaktı. Dişlerini sıka sıka hareket etmiş ve güç bela araçtan çıkmıştı.

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin