Toprak'ın kollarının arasında karşımızda duranın anlattıklarını dinliyorduk. İsminin Soner olduğunu öğrendiğim ve beni sevdiğim adama getiren kişi Toprak'ın eski dostunun aceleci ve nefes nefese anlattığı şeyler ile korkuyla Toprak'a baktım."Abi az önce bizimkiler haber verdi. Hakan denen piçin kafasına silahı dayamışlar. Bir şeyler istiyorlar ve onu Yağmur yengeyle tehdit ediyorlar. Bir an önce buradan çıksak iyi olur. Vaktimiz daralıyor."
Toprak bu sözler ile bakışlarını bana indirdi. Yüzümdeki korkuyu ve gözlerimdeki dehşeti görebiliyordu. Düşünceli bir şekilde bakıyordu. Bir şeyler vardı. Bana söylemek istediği bir şeyler vardı. Ama sustu. Başını kaldırıp hızla Soner'e "Yağmur'u güvenli bir yere bıraktıktan sonra geri döneceğim. O zamana kadar Hakan'ı gözden kaçırmayın. Adamların, korumaların içinde kendini ifşa etmesin Soner."
Soner hızla onay vererek başını salladı."Hayır geriye buraya dönmeyeceksin! Beni bırakamazsın bir kez daha... yanimda duracaksın..." öfke bedenimi sarmış, acıdan nefes nefese konuşmuştum. Çünkü geriye dönmesi için hiçbir neden yoktu.
"Yağmur'um, Hakan'ı almak zorundayız."
"Bize bunca acıyı yaşatanı kurtarmak için kendini riske mi atıyorsun? Toprak rahatsızım ve sözlerin beni daha da çok rahatsız ediyor."
"Bize yaşattıklarının hesabını sormayayım mı?" Bana kıyamazdı. Ama sözlerim ile istemsizce saf bir öfkeyle çıkışmıştı. Bende aynı şekilde saf bir sitemle gözlerinin içine baktım.
"O şeytan hak ettiğini zaten bulacak...ellerini kirletme, bunu yapma!"
Bu haldeyken bile tartışıyorduk ve bu halimizi garipseyen Soner, bir yandan bizi dinliyor, bir yandan da silahını belinden çıkarıp kapıyı aralamıştı. Aralık kapıdan dışarıyı kolaçan ediyordu. Kapının önünden geçen siluet ile geri çekilip yavaşça kapıyı kapattı. Çıkmak için doğru zamanı bekliyorduk. Tartışmamızı bölerek "Abi, Okan'a haber verecek miyiz? Yağmur yengeyi aldık. Asıl amacımız buydu. Gerisini polislerle, savcıya bıraksak daha iyi değil mi?" Diyerek ufak seslerle konuştu.
Bu sozler ile gözlerimi Soner'den Toprak'a çevirdim. Ama kehribarları bir kere nefretle bezenmişti. İntikam almak istiyordu. Bize yaşattıklarını aynı şekilde yaşatmak istiyordu. Aci vermek, can yakmak istiyordu. Çattığı kaşlarının arasında Soner'e olumsuz bakışlar attı.
"Hayır... olmaz. Okan'a en son haber vereceğiz. Hepsini süzgeçe çevirmeden olmaz."
Toprak'ın sözlerine Soner keyifle sırıtmış ve aynı sırıtışı Toprak'a da bulaştırmıştı. Sanki kaçmıyor, oyun oynuyorduk... Tekrardan Soner önüne döndüğünde, kapiyi açtı ve hızla bize dönüp "Etraf boş hadi." Diye aceleyle uyardı. Toprak harekete geçip adımlayınca, hassas bedenim sancılanmıştı. Gözlerimi yumup dişlerimi sıktım. Bu halimi fark eden Toprak şefkat dolu bir sesle beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Dikkatimi acımdan biraz olsun uzaklaştırmak istiyordu.
"Dayan güzelim. Hemen çıkacağız buradan. Soner'in adamlarını çıkışa yerleştirdik. Bir kaç dakikaya yolda oluruz. Evimize gideceğiz. Tamam mı?"
Son cümlesi kalbimi aynı anda hem hüzne, hem mutluluğa boğmuştu. Hiç bir yer evim, yuvam olmamıştı. Dört duvar arasında yaşarken, kalbimi hiçbir zaman bulunduğum yere ait hissetmemişti. Şimdi hiç tanımadığım ve bilmediğim yabancı bir evdeydim. Ama Toprak yanımdaydı. Onunlaydım. Ben şu an zaten evimdeydim. Ait olduğum yerdeydim...
Dudaklarımdaki acı tebessümle gözlerinin içine baktım. Onunda gözleri içime işlerken, kollarımı boynuna daha da çok sardım. Kısa bir süre sonra benden kopan gözleri, adımladığı yola kaydı. Soner'in sözleri ile ilerliyorduk. Onun yön göstermesi ile malikanenin karanlık kuytu yerlerinden geçiyorduk. Evin çıkışına yaklaştığımızda; Soner'in bir kaç adamı yanımıza gelerek, yardımcı olmuştu. Silahlı adamlar temkinli hareket ederken, arka kapının önüne gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEVAFUK
ChickLitSözleri ile kaybettiğim irademi kazanmaya çalışarak, kollarından kurtulmak için çırpındım. Ama beni bırakmak yerine sıkıca tutmuş, son bir kez daha tehditkâr bir ses ile uyarmıştı. "Bana geri dön!.." Çırpınmama rağmen kollarından kurtulamayınca bu...