5. Bölüm

222 17 1
                                    


Niye öyle tanıttın ki? Arkadaşım deseydin ne bileyim, yardımcım deseydin. Başka bir şey uydursaydın. Ama nişanlım diye tanıtmasaydın"

Sıkıntı ile yüzümü sıvazladım. Odasında tartışıyorduk. Ailesine karşı beni nişanlısı olarak tanıtması, beni sinir küplerine bindirmişti. İkimiz de ayaktaydık. O perdenin kenarından dışarıyı izliyordu umursamazca. Arkası bana dönük olduğu için sırtına doğru konuşmuştum. Sözlerimin üzerine bana döndü.

"Yağmur inan gözüm döndü. Hiç düşünmeden söyleyiverdim." Sürekli hareket halindeydi. Ben ise durmuş ona hesap soruyordum.

"Şimdi ne olacak?" dedim.

Bana döndü ve yavaş adımlarla yanıma yaklaşarak, "Küçük bir oyun oynayacağız" dedi. "İstanbul'a dönüp sen hayatını kurmak için hazır olduğunda, nişanı attık deriz."

Cümlenin sonuna doğru yüzü asılmıştı. "Ama..." Cümlemin devamını getiremedim. Pes ettim. Sürekli söylediklerine kapılıyordum. Ve bu hiç iyi değildi. Ben susunca gözlerimin içine baktı.

"Aramızdaki ilişki yalandan ibaret olacak..."

Sözlerinin üzerimdeki etkisini anlamak için, bir süre durup tepki vermemi bekledi. Ama hiçbir harekette ve sözde bulunmadım. Anlaşma üzerine anlaşma yapıyorduk ve bu yolun sonu nereye varacaktı bilmiyordum. Benden beklediği her ne ise bulamadığı için benden uzaklaştı ve kendini yatağa attı. Yorgundu, gözlerinden çok net bir şekilde anlaşılıyordu. Ayakta dikilmiş, yatakta uzanan Toprak'a öfkeli bakışlar atmaya devam ediyordum.

"Hadi ama, en azından tanıtma olayı konusunda rahatladık."

Kapının çalınmasıyla, bakışlarımız sesin geldiği tarafa yöneldi. Kapıyı açmak için hareketlenirken, Toprak hiç keyfini bozmadan yatakta uzanıyordu.

Gelen Asel'di. "Gelebilir miyim?" diye çekinerek konuştu. Kenara çekilip "Tabi ki..." diyerek içeri davet ettim. Parmaklarıyla oynuyordu. Onun da benden çekindiği belliydi. Abisine bir bakış atıp, "Abi sofra hazırlandı ve dedem nişan olayını konuşacak sizinle, hazırlıklı olun" dedi. O odadan çıktığında, düzelmek bilmeyen can sıkıntım daha da arttı. Ama Toprak gayet rahattı.

"Asel şimdi senden çekiniyor. Bir utangaçlığı geçsin bak peşinden ayrılıyor mu? Yenge kelimesini duymaktan bıkacaksın. Dedem yerine Asel'den kork bence."

Gülümseyerek yataktan kalktı. Sabır dilercesine, ciğerlerime derin bir nefes çektim. Bu konudaki sakinliği beni delirtiyordu. Ya çok öfkeli oluyordu ya da çok sakin. Ona uymaya çalışarak, ben de kendimi sakin tutmaya çalıştım. Ama malesef olmuyordu.
Birlikte odadan çıktık ve alt kata indik. Salondaki büyük yemek masasında bizi bekliyorlardı. Salon iki bölümden oluşuyordu. Bir kısmında antika oturma grubu vardı. Diğer kısmında ise salonun büyüklüğüne yakışacak boyutta yemek masası koyulmuştu. Başta dedeleri oturuyordu. Hemen sağında eşi, solunda ise Asel. Aynur abla yoktu. Toprak da masanın diğer başına oturdu. Ben de Toprak'ın solundaki sandalyeye oturdum. Gözlerimi bir an masadan alamadım. Masada binbir çeşit yemek vardı. İşte şimdi bir nebze sakinleşebilirdim.

"Ne zamandur nişanlisunuz?" dedesinin konuşmaya başlamasıyla, bakışlarımı masadan çektim ve dedesine yönelttim. Bu kadar çabuk imtihana tabi tutulacağımızı tahmin etmemiştim.

Ciddi bir tavırla, "Bir ay oldu" diyerek dedesini cevapladı. Abartmayı seviyordu sanırım.

"Bir aydur nişanlisunuz, ama yüzuklerunuz yoktur?" Sorduğu soruyla ikimiz de afallamıştık. Soru kötü yerden gelmişti doğrusu...

"Var dede, ama takmadık." Toprak yine bir şeyler uydurmuştu. Bir şeyler uydurma konusunda bu adam çok iyiydi. Bakışlarım Asel'e kaydığında yüzüğüyle oynadığını gördüm. Gerçek bir nişan olduğu için, nişan yüzükleri takılıydı. Biz ise bir oyunun içinde olduğumuzdan, yüzük detayını unutmuştuk. Toprak'ın verdiği cevapla dedesinin yüzü asıldı. İnanmış gibi gözükmüyordu.

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin