8.Bölüm

170 14 0
                                    


Yaklaşık bir saattir tavanı izliyordum. Sıkılınca lambaya baksamda, pek bir şey fark etmiyordu. İki elimi de göğsümde birleştirmiş, yatakta uzanıyordum. Bedenim sûkünetini koruyordu. Ama kafamın içi ise her zaman ki gibi fırtınalar koparıyordu. Toprak'ın o sözleri hayatımın enkazının üstüne bir enkaz daha indirmiş ve bir kez daha beni sarsmıştı. O sözlere ne denirdi ki? Verebilecek tek bir cevabım, tek bir sözüm yoktu.
Kafamı hemen yan koltukta uzanan Toprak'a çevirdim. Uzun boyuna zıt düşen küçük koltukta, ayakları sarkmış bir şekilde benim gibi tavanı izliyordu. Düşünceli ve sessizdi. Söylediklerine bir tepki vermeyince, o da susmuştu. Bakışlarımı tam ondan çekecekken, kafasını geriye atıp bana baktı.

Bakışlarımız buluştuğunda "Uyumuyor musun? Beni düşünme, iyiyim ben..." dedim. Yakalanmamın verdiği heyecan ile bir çırpıda konuşmuştum.

Aynı odada durmak istemiyordum, bu korkunç sessizliği onunla paylaşmak istemiyordum. İkimizin de düşüncelerinin, az önce yaşadıklarımızda kaldığını ve aynı odada bunları düşünüyor oluşumuz beni rahatsız ediyordu. Bakışlarını tekrardan tavana çevirince konuştu.

"Böyle iyi. Uyu dinlen sen. Bir şey olursa buradayım." Sağ kolunu alnına koydu ve koltukta daha da yerleşti.

Hiç beklemeden "Asel'i çağırsak, yanımda o kalsa..." diyerek itiraz ettim. Bu sözlerime burukça gülümsedi.

"Özür dilerim. Hata ettim."

"Hayır, öyle düşünme. Yani..."cümlelerin devamını getirmekten vazgeçtim. Ne konuda hata ettiğinin farkında olduğunu ve tepkisizliğimden kaynaklı sessizce bir cevap beklediğini biliyordum. Ama dediğim gibi bu yaşananları örtmekten başka çarem yoktu.

"Destek olmaya çalışıyorsun ve bunun için teşekkür ederim. Ama Asel ile kalsam daha iyi olur." Kırıcı konuşup onu kötü hissettirmek istemiyordum. Onu üzülürken görmek beni de üzüyordu nedense. Asık yüzü bir nebze
de olsa gülümsesin diye dalga geçtim.

"Biliyorsun Ali Rıza dede aynı odada kaldığımızı duyarsa, kıyameti koparır."

Söylediklerime gülümsememesi ortamdaki gerginliği çoğaltırken, tekrardan konuştum. "Onlar ile de konuşamadık acaba nasıllar?"

Bu sorum Toprak'ın ilgisini çekince, "İyiler ben konuştum. Yaşananlardan kaynaklı canları biraz sıkkın ama onun haricinde bir problem yok."diye açıklamada bulundu.

Keyifsiz bir şekilde uzandığı yerde doğruldu. O koltukta oturur pozisyona gelince, ben de uzandığım yerde doğruldum. Kafasını eğmiş, gözleriyle halıyı inceliyordu.

"Söylemek istediğin bir şey var mı?"

Bu cümleden sonra durdu ve bir şeyler söylememi bekledi. Ama ben suskun bir şekilde onun yüzünü izliyordum. "Yani ihtiyacın falan..." Diye devam ettirdi cümlesini. Ben inatla ona bakarken, o bana bakmıyordu. Normal şartlarda gözleri benden kopmazken, şimdi yüzüme bile bakmıyordu. "Hayır yok" diyerek şu an verebileceğim en doğru cevabı verdim. Yavaş hareketlerle ayağa kalktı.

"Asel'i çağırayım" dedi ve odadan çıkarken arkasına bile bakmadan çıktı.

Oda da tek kalınca, huzursuzca yatağa geri uzandım. Bunca zorluğun içine bir de ayağım ve Toprak'ın sarf ettiği sözler çıkmıştı. Hareket ettirdikçe canım yanıyordu. Derin bir nefes aldım ve herşeyin son bulmasını diledim. İstanbul'a döndüğümüzde, Toprak ile konuşup bu anlaşmayı ve yaşadığımız bunca tuhaf hadiseleri bu sefer sonlandıracaktım. Her şey için teşekkür edip hiç birbirimizi tanımamış gibi hayatından çıkacaktım. Arkamda küçükte olsa bir iz bırakmadan...
Tabi bunları iyileştikten sonra yapabilirdim ancak.
Kapının çalmasıyla kendime geldim. Bir iki tıklamadan sonra kapının açılmasıyla Asel'i gördüm. Hemen arkasında ise Toprak vardı.

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin