Hayalkırıklıkları...
Bir çok insan hak etmediğini düşünürdü. Hepimiz öyle düşünmez miydik? Yaşadığımız bazı kırgınlıklar bizim de suçumuzdu oysaki... Çünkü yanlışa bel bağlamak, kendimiz için doğruyu görememek, her biri bize hayalkırıklığı olarak dönerdi ve biz sadece karşımızdakini suçlardık. Bazı şeyleri bile bile, açık bir şekilde göre göre inkar ederdik. Günün sonunda da hatamızın bedelini öderdik. Buna da hayalkırıklığı derdik, günahkar kendimiz değilmişiz gibi...Hakan'ın yaşadığı şey de tam buydu. Gördüklerini bildiklerini sürekli inkar ediyor ve sonuna kadar kaybetmek için savaşıyordu. Günün sonunda yaşadığı hayalkırıklığı ise kendi günahının bedeliydi. Ve şu an o bedele biz neden olurken, yine biz şahit oluyorduk.
Yeşil hareleri kahvelerime öfke ile değerken, huzursuz bir şekilde yerimde kıpırdandım. Bu hareketim ile dikişlerime giren sancı ile yüzümü buruşturmuştum.
Ona dönük olan Toprak ise büyük bir keyif ve kibirle ayağa kalktı. Az önceki olayın sarhoşluğu üzerindeydi. Her şeyin farkında olan Hakan ihanete uğramışcasına, gözlerimin içine bakıp durdu. Delici bakışları üzerimde fazla oyalanmaya başladığında, Toprak bu durumdan rahatsız olarak araya girdi."Kapı çalma huyun yok mu senin!"
Öfkeli bakışlarını Toprak'a çevirdi. Hiç çekinmeden odanın köşesindeki küçük sehpaya elindeki makarna tabağını sert bir şekilde bırakarak, "Makarna..." diye sinir bozucu bir sesle söylendi. Toprak, Hakan'ın öfkesinin farkındaydı. Ama bu sinir bozucu tavrına takılmayarak, "Çık odadan Hakan!" Diyerek uyardı. Daha fazla yaşadığımız atmosfere şahit olmasını istemiyordu. Ama Hakan sinirden kızaran yeşil gözleriyle, dudaklarını dişleyerek Toprak'ı inceledi. Şahit olduğu şey, Hakan'ı fazlasıyla rahatsız etmişti.
"Bu hakkı kendinde nasıl buluyorsun?"
İki anlamı da ifade eden sözlerle, Toprak'a bakınmaya devam etti. Hesap soran bakışlarına çattığı kaşları eşlik ediyordu.
İşaret ve orta parmağını, sehpanın üzerine bıraktığı tabağın kenarına değdiriyor ve gerilen sinirlerini farklı bir şekilde üzerinden atmaya çalışıyordu. Parmaklarını tabağın kenarında sürükleyip durdu. Gözleri ise Toprak'taydı. Ben ise onun her bir hareketini inceliyordum. Hastalıklı beyninin, nefret dolu düşüncelerini okumaya çalışabilecek gibi.."Odadan kovmama bu kadar alınacağını düşünmedim."
Toprak alaycı bir ifade ile sırıttığında, Hakan da sinir bozucu bir şekilde tebessüm etmişti. Bakışları Toprak'ın omzunun üstünden geçip bir kez daha oturduğum yatağa kaydı ve gözlerini üzerimde gezindirerek kahvelerime dokundurdu. Bakışları öfke dolu ve suçlayıcıydı. Derin bir nefes alıp gözlerini bir anda benden çekip yere indirdi. Aynı anda, parmakları da tabağın kenarında oyalanmayı bırakmıştı. Bir şeyleri hazmetmeye çalışıyordu. Düşünceli düşünceli yere takılı kalan gözleri, tekrardan Toprak'a tırmandı. Lakayt ağır hareketlerine zıt düşen, nefret dolu bakışları ve asık suratıydı. Dudağın kenarını dişleyerek, öfkeli bir şekilde gözlerini Toprak'da gezindirdi. İki elini de kumaş pantolonunun cebine sokup Toprak'ın terleyen tenine, dağılan saçlarına bakınıp durdu.
Toprak ise bu sinir bozucu tavrına daha fazla takılmayarak, elleriyle önüne düşen dağınık saçlarını geriye doğru taradı ve bana döndü. Bu hareketi aşağılayıcı bir şekilde varlığını yok saymaya çalıştığını gösteriyordu.
"Aç mısın?" Diye ciddi bir ifadeyle sordu.
Tedirgin bir şekilde gözlerinin içine baktım. Tepkisini ölçmeye çalışıyordum. Hakan'ın elinden bir şey yememi istemeyeceğini tahmin etmek zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEVAFUK
ChickLitSözleri ile kaybettiğim irademi kazanmaya çalışarak, kollarından kurtulmak için çırpındım. Ama beni bırakmak yerine sıkıca tutmuş, son bir kez daha tehditkâr bir ses ile uyarmıştı. "Bana geri dön!.." Çırpınmama rağmen kollarından kurtulamayınca bu...