İyi okumalar..
*
*
Hastanenin arkasında gözden ırak bir köşede içtiği sigaranın dumanını ciğerlerinin en içine çekerken gözleri dolu doluydu. Karaca'nın yanından ayrılalı neredeyse yarım saat olmuştu. Bu içtiği kaçıncı sigaraydı saymamıştı ama çok içmişti.
Karaca'nın böyle mutlu haline ne kadar sevinse de sevinci sevdiği kadının ona arkadaşıymış gibi davranmasıyla boğazında kalıyordu. Ona bir şey yansıtmamaya çalışsa bile yakınında olup ona sarılamamak, yaralarını, yara izlerini tek tek öpememek çok canını acıtıyordu.
Biraz daha fazla uzayan saçlarını sevememek, kokusunu sadece uzaktan içine çekebilmek, ona sevgi sözcükleri yerine sadece adını söyleyebilmek.. Canını çok acıtıyordu.
Ona bu kadar yakınken, dokunacak, sarılacak, kokusunu içine çekecek kadar yakınken uzakta durmak tarifsiz bir acıydı onun için. Kalbi, sevdiğinden uzakta attığı her an acıyordu.
Acı tüm vücudunu sarmış ve bundan kurtulamayacaktı..
Kendini uzunca bir süre eve kapatmak yerine neden gidip görmemişti ki gülden bile güzel yüzlü sevdiğini.. Neden bir karanlığa gömmüştü ki kendini..
''Korktun..'' dedi iç sesi.. ''Onun senden nefret eden bakışlarını görmekten, sana seni sevmediğini söylemesinden korktun.. Sana git demesinden çok korktun..''
Haklıydı. Korkmuştu.
Bu yüzden gitmemişti hiç sevdiğinin yanına. Onun hayaliyle bu yüzden yaşamıştı bunca zaman..
Yanına gelen adım seslerini umursamadan bir sigara daha yaktı. Yanında duranın Salih olduğunu anlamak çok zor değildi. Sıkıntılı bir nefes verdi Salih.
'' Çok zor değil mi? '' dedi Salih. Azer onun sesiyle ona dönüp sorarcasına baktı. '' Ona bu kadar yakınken uzak olmak..'' dedi Salih ona dönüp.
Azer bakışlarını kaçırırken sertçe yutkundu. Kafasını sallayıp onayladı onu. '' Onun yanında gözlerinin dolmasının, ağlamamak için kendini sıkmanın, o boğazına oturan yumruların ne demek olduğunu çok iyi bilirim.''
Doğru, bilirdi Salih hasret çekmenin ne demek olduğunu. O da çok kolay kavuşmamıştı sevdiğine.
'' Nereden biliyorsun? '' dedi Azer ona bakıp.
'' Saadetle biz çocukluktan beri seviyorduk birbirimizi. Dünyaya gözümü onunla açmıştım ben. '' dedi Salih buruk bir gülümsemeyle. '' Annemi küçük yaşta kaybedince İdris Koçovalı da sahip çıkmayınca oğluna gittim Çukurdan. Ardımda bıraktım onu ama hiç unutmadım. ''
O günleri hatırlarken derin bir nefes aldı Salih. Çektiği acılara değmişti, şimdi sevdiği yanındaydı ondan bir oğlu vardı..
'' Yıllarca görmedim yüzünü. Geri döndüm sonra Çukur'un düşmanı Vartolu Saadettin olarak. Onu o mahallede görene kadar, onu ardımda bırakırken dünyaya kapattığım gözlerimi tekrar açtım onunla. Düşmandık bizde. Ben Kahraman'ı öldürmüştüm. Kendi kardeşim olduğunu bilmeden..'' dedi Salih sıkıntıyla.