Arkadaşlar geç geldim kusura bakmayın ama inanın çok yoğunum. Maçlarım var idmanlarım var çok yoruluyorum bölüm yazacak kafa kalmıyor. İki gündür uykusuzum bir de ama yine de uyumayıp bölüm yazdım size. Kıyamadım çok beklettim diye.
Bu arada Salih gay mi muhabbeti çok döndü jfwjewhfıwhlfl
Salih Azer'in yeğenini bu kadar güzel sevişine hayran canlar. Siz yanlış anladınız olayı biraz kjfwrhoghlw
*
*
Yüzünü ılık ılık okşayan rüzgarı içine çekti genç kadın. Kulağına dolan ilkbahar kuşlarının seslerini dinledi. Yağmurdan sonra ortaya parfüm misali yayınlan toprak kokusunu en içine çekti. Yaklaşık bir saattir bahçede ki koltuklarda öylece oturuyordu.
Yanında kimse yoktu.. Selimiye Mektuplarından başka...
Gözlerini manzaradan ayırıp kitabı aldı eline. Kapağına baktı uzun uzun. Parmak uçları ile zamanla oluşmuş hafif kırışıklıkları okşadı. Ne olduğuna bir türlü anlam veremediği o kırmızı küçük lekenin üzerinde gezdirdi parmaklarını.
Bir türlü kopamıyordu şu kitaptan. Bir türlü ayrılamıyordu ondan. Sanki balonunu gökyüzüne kaçırmak istemeyen çocuk gibi sıkı sıkı sarılıyordu kitabına.
İnsan bir kitap olmadan nefes alamaz mıydı? Karaca alamıyordu o nefesi. Sanki kitabı olmayınca bu koca dünya onun tüm nefesini kesmiş gibi hissediyordu. Boğuluyordu.
Ve sebebini bilmemek.. O ise aldığı küçücük nefesi giderek tüketiyordu.
Azer ile konuştuğu günün üzerinden üç gün geçmiş bu gün doktor kontrolüne gitmişti. Yarın fizik tedavisinin ilk günüydü. Kitabı bacaklarının üzerine koyup giydiği şorttan yavaş yavaş geçen izlere baktı birer birer.
Kabukları kaybolmuş sadece izleri kalmıştı o yaraların. Acısı yoktu -ki olsa bile Karaca hiç hissedememişti- ama yine de o izlere bakınca içi sıkılıyordu. Derdi ömür boyunca yara izleriyle yaşamak falan değildi. Başka bir şey vardı. Bu izlere baktıkça onun kalbinin en derinlerini sızlatan başka bir şey.
İzlere baktıkça böyle hissetmemeliydi.. Canı çok yanmış gibi hissetmemeliydi..
Sıkıntılı bir nefes alıp sol bileğine baktı. Kolundaki yaraların neredeyse tümü kaybolmuş hiç izi kalmamıştı.
Tek bir tanesi hariç.. Sol bileğindeki uzun sayılabilecek derin yara izi.
Bu yaraya baktıkça aklı karışıyordu Karaca'nın. Diğerleri neyse de bu yara hiç de düşünce olmuş gibi değildi. Daha çok jilet iziydi.. Hatta dahası yoktu. Jilet yarasıydı bileğindeki.
Çukurda çatıdaki kızlarda böyle izler görmüştü çok kez. Hava olsun diye kendine faça çeken çoktu Çukurda. Oradan biliyordu jilet yarasının nasıl olduğunu. Parmaklarını yavaşça izin üzerinde gezdirirken derin düşüncelere daldı.