Oylar ve yorumlar..
*
*
*
(Karaca'nın kalbindeki eksik parça.. Azer..)''Karaca, müsaitsen gelebilir miyim?''
Aralık kapının arkasından içeri bakmadan geri dururken, derin nefesler alıp kendine gelmeye çalışıyordu. Mektubu okuyalı saatler olmuş, hava çoktan kararmıştı.
''Gelebilirsin Azer..''
Kapıyı yavaşça açarken, içeri adımladı. Gözleri Karaca'yı bulurken hafifçe tebessüm etti. Zoraki bir tebessümdü, öyle ki yanakları arasındaki o derin çukurlar bile çıkmamıştı meydana. Karaca onun solgun yüzünü görünce endişe ile doğruldu.
''Ne oldu sana? İyi misin Azer?'' dedi endişenin kapladığı sesiyle.
Azer sertçe yutkunurken omuzları düşük bir şekilde Karaca'nın yanına adımladı. Karaca'nın gözlerindeki endişe hala daha silinmemişken Azer'in bu hali onu çok korkutuyordu. Onu tanıdığı bu kısa zamanda her zaman güçlü görmüştü, gözlerinde bir enkaz, büyükçe bir kırgınlık vardı ama bunu hiçbir zaman dışa vurmamıştı.
Ama şimdi, içindeki enkaz ruhuyla beraber bedenini de ele geçirmiş adeta çökertmişti onu.
İlk mektubu okuduktan sonra ikincisini okumaya cesaret edememiş saatlerce sevdi kadının el yazısına bakıp ağlamıştı. Öyle ki başı ağladığı için kopacak raddeye gelmişti. Gözleri kızarmış, yüzü çok solmuştu.
''Azer ne oldu sana, neden ağladın? Anlatmak ister misin?'' dedi Karaca şefkat ve merhamet dolu bir sesle. Elinin birini Azer'in elinin üzerine koyup sıkarken onun yüzüne bakıyordu. Azer ağlamaktan kızarmış gözleri ve ağrıyan boğazından zor çıkan sesi ile önce Karaca'nın yüzüne baktı sonra da konuşmaya başladı.
''Biraz dizlerinde uyuyabilir miyim?'' dedi küçük bir oğlan çocuğu gibi. Karaca ona burukça bir tebessüm edip kafasını salladı. Azer hafiften iç çekerken ''Saçlarımı da okşar mısın?'' diye sordu.
Karaca gülümsemesini silmezken kafasını sallayıp arkasına yaslandı. Yanındaki yastığı dizlerinin üstüne koyup eliyle iki kere vurdu Azer'in yatması için. Azer yavaşça kendini yastığa bırakırken Karaca yavaşça saçlarını okşamaya başladı.
Azer'in bu hali onu hem üzüp hem korkuturken derin bir nefes aldı. Azer'in bu hali hiç iyi değildi. Onu böyle görmek nedensiz bir şekilde içini acıtmış, onun akıttığı her göz yaşında boğuluyormuş gibi hissetmişti.
Neden böyleydi bilmiyordu ama bu hisleri eski bir dosta üzülmekten çok farklı bir boyuttaydı. Sonunun ne olacağını kestiremiyordu. Ama bu küçük ihtimal bile yine nedensizce onu korkutmuş ve içinde gömülü bir yerde hiç hatırlamadığı, sebebini bilmediği acıları gün yüzüne çıkarmıştı.