İz▪️35

738 68 151
                                    

Bolca yorum yapınız lütfenn🎲
.
.

3 gün sonra..

Önümde ki bir yığın çizime ve lojistik raporlarına aynı anda odaklanmaya çalışırken yorgunluktan ve uykusuzluktan her an bayılacak durumdaydım. Azer Adana'ya gideli üç gün olmuştu ve ben bir aptallık yapıp onun aramalarını açmamıştım.

Yani sesini duymayalı üç gün olmuştu. Yüzünü görmeyeli de.

Sıkıntıyla iç çekerken önümde duran üç asistana, Pazarlama elemanına ve Lojistik operasyon sorumlusuna kısaca bakarken biri susup diğeri bir şey anlatmaya başlıyordu. Önemli ve şirkete oldukça kar getiren bir iş almış ve en iyi şekilde teslim etmeye çalışıyorduk.

Önümde ki raporlara tek tek bakarken operasyon sorumlusu konuştu. ''Kara Hanım Romanya'dan gelen deriler üç gün içinde depoya yerleşecek. Aynı şekilde dün aldığımız moda şirketi için gelecek olan kumaşlar da üç gün içinde elimizde olacak. Moda şirketinin deposunda yer olmadığı için bizim depomuzda bir süre durmalarını istemişlerdi bunun için de yüklü bir ödeme aldık.'' diye konuştu uzun uzun Mete.

''Ama Romanya'dan gelen derilerin teslimi geldikten üç gün sonra yapılacak. Depoda anca Romanya'da ki mallara yetecek kadar yer var. Diğer depolar da aynı şekilde. Malları gelince koyabileceğimiz yerimiz yok.'' diye son verdi sözlerine.

Sıkıntı ile nefes alırken konuştum. ''Kumaşlar nereden gelecek?''

''İtalya'dan efendim. Tırlar bu gece yola çıkacak.''

Olabilecek çözümleri düşünecek kafa kalmamıştı. İçtiğim üçüncü kahvem de dibi görmüşken arkama yaslanıp elimle alnımı ovuşturdum. ''Arkadaşlar bir saat mola verelim, gidip bir şeyler yiyin öğlen oldu zaten. Öğleden sonra tekrar durum değerlendirmesi yaparız.''

Ayağa kalkıp büyük toplantı odasından çıkarken baş ağrım kendini belli etmişti. Kendimi zorlayarak odama adımlarken odama girdim. Kapıyı açıp içeri girmem ile bedenimin kapattığım kapıya yaslanması bir oldu.

Tepki dahi veremezken dudaklarıma kapanan dudaklar ve burnuma gelen Bergamot kokusu bunu yapanın kim olduğunu ele vermişti.

Azer Kurtuluş gelmişti.

Baş ağrıma kalbimin ağrısı da eklenmiş, yorgun bedenim arkamdaki kapı ve önümdeki adamın belime sarılan sımsıkı kolları olmasa ayakta kalamaz hale gelmişti.

Dudakları sertçe dudaklarımı kavrarken öpüşüyle ceza kesiyor gibiydi.

Hareket dahi edemezken, alt dudağımı dudaklarının arasına hapsetti. Bedenim sert öpüşünün ardından alev gibi yanarken dudakları dudaklarımdan kopmadan alt dudağıma bıraktığı ısırık can acısı ile inlememe sebep olmuştu.

Azer'in hırıltılı nefesi kulaklarıma dolarken kısacık anda aldığım nefesin ardından onun sesini duydum. ''Senin inadınla nasıl başa çıkacağım kadın ben!'' Dudaklarımın üstüne konuşurken gözlerim gözlerine değdi. Kararmış kahve gözlerinde gördüğüm sinir hoşuma gitmişti.

''Üç gün! Üç! Kafayı mı yedirteceksin sen bana? Keçi misin kızım sen?'' Beni azarlarken kaşlarımı çattım. ''Sensin keçi!'' dedim sessizliğimi bozup.

Sertçe nefes alırken kaslı göğsü göğüslerime çarptı. ''Hatun.'' dedi ''u'' harfini uzatarak. ''Kaşınma.''

Bana kullandığı kelimeler içimi eritirken sırıtmamak için tuttum kendimi. ''O telefonlar ne diye açılmıyor acaba? Üç gün çatladım senin yüzünden meraktan! Ben aradığımda açılacak o telefon!''

İZ▪️AZKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin