''Nasıl yarım saat uyudum ya ben? Neden uyandırmadınız beni?''
Bu soruyu sorduğumda dersten 2 dakika önce çıkmış, 5 kişi kantine doğru ilerliyorduk. ''Kızım sen manyak mısın?'' sorusunu sorarak başladı Can. ''Gruba en son mesajı sabah 4'te 'Beni uyku tutmuyor. Ama bir yandan da çok uykum var. Ne yapmam gerek? Taktik verin!' diye atmışsın. Seni uyandırsaydık okulda zombi gibi 'Yataaak, yastııık' diye gezecektin. Azarlamak yerine teşekkür etsen diyorum.'' Bunu duyunca hemen elime telefonu alıp WhatsApp logosuna tıklayıp grubumuza girdim. Evet. Can haklıydı(yine). Son yazılarımız şu şekildeydi:
Ece, ''Offf! Yarın için kıyafet bulmak konusunda kararsız kaldım. Hangisi sizce?'' Yazıp 2 tane kombin göndermişti.
1. kombinde: Açık mavi kotun üstüne siyah tişört seçmiş ve omuzu boş kalmasın diye de siyah bir çanta seçmişti. 2. kombinde: Gri, üzerinde 'MİAMİ BEACH' yazan kısa bir sweat ve altına açık mavi bir kot short seçmişti.
İkisiyle de çok tatlı görüneceğini düşünmüştüm. Ama Can hepimizden önce davranıp bir cevap yazmıştı.
''Ya amma uzattın ama! Eşofman, sweat giy sen de rahatla, biz de.'' diyerek cevap vermişti Can.
''ODUN!'' Cevabını vermekle yetinmişti Ece.
''1.'yi giy bence. Yakışır.'' Cevabını veren Mete, Can'ın mesajını yuvarlayıp Ece'yi sakinleştirmeye çalışmıştı.
''Tamam. Teşekkürler METE. ''Mesajını gönderen Ece, Can'a küçük bir gönderme yapmaktan kaçınmamıştı. Ve en altta Can'ın haklı olduğunun kanıtı olan saat 4'te yazdığım mesajım vardı. Onun söylediğinin aynısını yazmıştım. Bu çocuk neden sürekli haklı çıkmak zorunda?!
Kafamı telefondan kaldırıp Can'a baktığımda kaşlarını kaldırmış bana sanki 'Tabii ki ben haklıyım. Ne sandın?' der gibi bakıyordu. Cidden ne sanmıştım? Birden etrafıma bakınca kantine varmış, ve hatta bir masaya oturmuş olduğumuzu görüm.
''Ya bırakın onu, bunu. Ben Güneş Tutulması ne zaman olacak onu merak ediyorum.'' dedi Bora.
''Nasıl?'' dediğimi ben bile 2 saniye sonra fark etmiştim.
''Yani senin birine tutulduğunu dişi hulk. Sizden 'Çocuklar ben birine tutuldum!' lafını tahminen ne zaman alırız?'' sorusunu sorup elini sanki mikrofon tutan haber muhabiri gibi yumruk yapıp bana uzattı. Bende o ele doğru yaklaşıp:
''Tahminen, hiçbir zaman.'' cevabını verdim bütün sakinliğimle.
O da pes etmiş şekilde ''Tamam be!'' dedi ve hayal kırıklığıyla elini indirip cebine soktu. Onu öyle görünce aklıma Can'a pas atmak geldi.
''Ama Can'da hiç birine tutulmadı.'' deyince ortamdaki bütün kızlar bize baktı. Bu normaldi çünkü Can okuldaki her kızın telefon numarasını almıştı. Ve kızlar kendilerini onun kız arkadaşı sanıyordu. Hepsine bakıp kabaca ''Ne var be?'' dediğimde herkes işine döndü. Bende dediğimden pişman oldum ve Can'a doğru eğilip:
''Üzgümüm.'' dediğimde o da bana bakmadan ''Önemli değil. Eninde sonunda gerçekle karşı karşıya geleceklerdi.'' deyince sessizce kıkırdadım. ''Ama cidden hiç birine tutulmadı.'' dedim.
''Ama ben en azından telefon numaraları alıyorum.'' dedi Can.
''Evet. Ama birinin bile adını hatırlamıyorsun.'' dedim.
''Ama konuştuklarım var mı? Var.''
''Hayır yok.'' dedik hepimiz aynı anda.
Can bir an teker teker bize bakıp ''Yazıklar olsun size.'' deyince hepimiz birer kahkaha attık.
Ece, birden araya girdi ve ''Tamam, kapatın şu konuyu. Yeni haberleri duydunuz mu?'' deyip konunun kapanmasını sağladı benim canım Arkadaşım. Ben de birden ''Aaa aşk olsun Ecoşum. Biz senden başka biriyle dedikodu yapar mıyız sence? Dökül bakalım.'' dedim ve sonunda sadede gelmesini sağladım.
''Okula yeni bir çocuk gelmiş. Adı Amir. Çocuk şimdiden tüm kızların dikkatini çekmeyi başardı.'' dedi. Evet, Amir'i duymuştum. Ama anlaşılan bizimkiler duymamıştı.
''Aa evet Amir. Duymuştum.'' dediğimde beyler bana garip garip baktı. ''Hakkında zengin, egoist, artist olarak konuşuyorlar ama aslında beş para etmez biri bence.''
''Konuşuyorlar mı cidden?'' dedi Can tek kaşını havaya kaldırarak.
Yakalanmış bir ifadeyle ''Hayır, çoğunlukla kendi gözlemlerim. Hem merak etme Can'ım, kimse senin yerini alamaz.'' dememin üstünden 10 saniye geçmeden yanımıza sarı saçlı, yeşil gözlü ve uzun boylu bir çocuk geldi.
''Bunlar doğru bilgiler. Ama son dediğin acıttı.'' dedi ve Ece'nin yanına oturdu. Herkes ona hortlak görmüş gibi bakarken o sadece bana bakıyordu. Tam ağzımı açıp ona kaba bir şekilde kim olduğunu soracakken onun bana elini uzatıp ''Amir Özkan. Memnun oldum.'' demesiyle ağzımı kapatıp eline ters ters şekilde bakmakla yetindim. Birden masaya bir sessizlik çöktü ve Amir kimse konuşmadığından olsa gerek elini indirip altı tane kola söyledi.
''Hepsi benden.'' deyip göz kırpması beni rahatsız etmişti.
Sonra daha ciddileşti ve önüne düşen sarı saç tutamlarını arkaya atıp bana yöneldi ve o soruyu sordu.
''Şimdi asıl konumuza geri dönelim. Benimle ilgili o düşüncelere nasıl vardın? Beni daha tanımıyordun bile.''
''Birincisi, oturmanı söylemedik ve ikincisi, bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum.'' diyerek cevap verdim.
''Konu ve düşünceler benimle ilgili olunca,'' biraz düşündü ve devam etti. ''Evet teknik olarak ilgilendiriyor.''
''Teknik olarak şuan gelip buraya oturman ve bilmiş bilmiş konuşman görüşlerimi destekliyor.'' dedim
''Ama o hisler bir yerde yanıldı madam. Ben beş para etmez değilim.'' dedi. Bizimkilerin bana bakıp ne diyeceğimi anlamaya çalıştıkları çok belliydi.
Bende bir anda ''Beş para etmez olmadığını iddia eden beş para etmez adamın tekisin.'' dediğimde Can gülme krizine girdi. Bora elini yumruk yaptı ve yumruğu ağzına götürerek 'uyyy' diye bir ses çıkarttı. Mete yudumladığı kolayı az daha püskürtecekti. Ağzındaki kolayı yuttuktan sonra elini yumruk yapıp bana uzattı. Bende elimi aynı şekilde yapıp yumruğumu onunkiyle tokuşturdum. Masum Ece'nin gülmemeye çalıştığı çok belliydi. Amir tam ağzını açıp bana cevap verecekken Ezel kantine girip ''Pişt, çocuklar! Sizin ders boşmuş. Hadi gidiyoruz.'' diyerek bize seslendi.
Ezel, Ece'nin bizden 2 yaş büyük olan erkek kardeşi. Geçen yıl üniversite sınavına girdi ama istediği bölümü kazanamadı inatla diş hekimliği okumak istediği için bu yıl yeniden girmek için hazırlanıyor. Kendisi baya hırslıdır. Bizi çağırınca en sonda ben olmak üzere hepimiz kalktık. Tabii Amir hala oturmuş benim suratıma saf saf bakıyordu.
Gitmeden önce ona ''Ha! Bu arada, bir daha yanımıza izinsiz oturursan kalkmadan önce seni oturduğun sandalyeye monte ederim. Haberin olsun.'' diye minik bir tehdit savurdum ve Bora'nın yanına doğru ilerledim.
Bora ben onun yanına varınca kolunu benim boynuma, ben de kendi kolumu onun beline koyup arabaya doğru ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
RomanceHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...