Sınavların açıklanmasının üzerinden bir süre geçmişti. Bu sırada herkes üniversite tercihlerini yapmıştı. Benim dışımda. Ben daha başvuru formumu yazmamıştım. Artık yazmam gerektiği için masanın başına oturmuştum. Tabii Can ile beraber. İkimizin de yabancı dili iyi olduğu için garantimi yanımda sürükledim.
Can bir yandan başvuruma neler yazabileceğimi araştırıyordu.
''Bak mesela Teyzenin oyuncu olduğunu yazabilirsin.''
Ben ise masaya gömülmüş kağıda boş bakışlar atıyordum tabii ki. ''Evet, tabii katılıyorum.''
Can telefonu omuz hizasından masanın altına doğru indirdi ve ilk bilgisayara göz gezdirip bana döndü.
''Mete'yle olan geceyi mi düşünüyorsun?''
Dikleştim. ''Ne? Hayır. Bu da nerden çıktı?''
Hızlı bir hamleyle bazı şeyleri not ettiğim kağıdı elimin altından çekti.
''Çünkü isim kısmına Mete Yılmaz yazmışsın da ondan. Mete'nin mi Guildhall'a gitmesini istiyorsun?''
Bende aynı şekilde kağıdı elinden alıp Mete yazısını sildim ve konuşmaya devam ettim. ''Olabilir.''
''Anlat. Yoksa başvuru mektubunu tamamlayamayız.''
''Peki.'' diyerek konuşmaya başladım. ''Garip bir geceydi. Hatırlamak bile istemiyorum ama bir türlü aklımdan çıkmıyor işte.''
''Evet. Ben de Mete yanımıza geldiği zaman suratındaki el izini unutamıyorum.''
''Ne? O kadar güçlü vurmadım.'' derken bir yandan arkama doğru yaslandım.
Kaşlarını havaya kaldırıp bana doğru yaklaştı. ''Çocuğun suratında el izi vardı Güneş. El izi.''
''Umarım çene kaslarıyla beraber kalbi de kırılmamıştır.''
''Kırıldı. Ama çene kasları. Kalbi beni pek bağlamaz.''
Omzundan hafifçe itekledim. ''Çok kabasın.''
''Dedi arkadaşını utanmasa ayağında sektirecek olan kız.'' diyerek cümlemi devam ettirdi.
''Haha, çok komik. Bir daha olmasın.'' dedim işaret parmağımı burnunun tam ucuna tutarak.
Ellerini teslim olmuş gibi iki yana kaldırdı. ''Tamamdır başkan. Sen nasıl istersen. Ama başvuruna devam etmezsek form gidene kadar okul açılmış olacak. Aslında senin bu notla Harvard'a falan gitmen lazım ama nerde. Bizim kız takmış kafaya oyunculuğu.'' çenesinin ucuyla mektubu işaret etti.
''Çok komiksin ya sen bugün. Dönelim bakalım.''
Forma birkaç şey daha ekleyip son kez göz gezdirdim ve nihayet postala butonuna bastım. Şimdi en az bir ay başvurumun onaylanıp onaylanmadığını merak edip kafayı yiyecektim. Aferin bana.
''Ve Güneş'in imtihanı adlı postamızı göndermiş durumdayız.'' diyerek kollarını zafer kazanmış gibi havaya kaldırdı Can.
''Sonunda!'' dedim hayatımdan bezmiş şekilde. ''Tam şu anda hayatımdan bezmiş olabilirim de olmayabilirim de. Ben bile daha bilmiyorum.''
''Öyle deme. Buna değecek. Ama ilk önce, Evde soğuk kahve var mı?''
Kıkırdadım. ''Evet dolapta. İkinci rafta olması lazım.''
Ayağa kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Tam geri dönerken kapı çaldı.
''Kapının önündesin.'' diye seslendim Can'a. O ne demek istediğimi anlamıştı. Ona 'Kapının önündesin kimin geldiğine bak artık bir zahmet.' diyordum.
''Gerçekten mi?!'' diyerek odama hızlıca geldi ve yüksek sesle fısıldadı.
''Kimmiş?'' dedim aynı şekilde fısıldayarak.''
''Amir.''
''Ah ciddi misin?! Bu çocuk ne kadar çok sevdi kapımı çalmayı. Aynı kapıdan onun odasına almak lazım.'' dedim ve ayağa kalktım. Kapının koluna dokunduğum zaman bıkkın şekilde yeniden fısıldadım. ''Ben bir anda yorulduğumu hissettim.'' kaşlarımı çatıp yüzümü ekşitmiştim. V e kapıyı açtım.
''Amir! Burada ne işin var?''
''Sana de selam.'' dedi hatırlatıcı bir ses tonuyla.
''Selam.''
''Başvuru formunu gönderdin mi diye merak etmiştim. Yapmadıysan yardım edebilirim.''
''Sağ ol ama yaptım.''
''Peki o zaman.''
''Mesaj da atabilirdin?'' bu sefer benim ses tonumda bir hatırlatma vardı.
''Evet ama o zaman yüzünü göremezdim.''
Anlamış gibi kaşlarımı kaldırıp kafamı aşağı yukarı sallamaya başladım. Anlamıştan çok şaşırmış ve garipsemiştim. ''İyi geceler.'' deyip kapıyı suratına kapattım ve Can'a döndüm.
''Bu çocuk kapımın önünden ayrılmayacak değil mi?'' dedim yarı hayal kırıklığı ile.
Kafasını iki yana salladı. ''Şimdi de ben birden yorulduğumu hissettim.'' diyerek karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
Roman d'amourHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...