Bugün üzerimde nedenini bilmediğim bir üzüntü var ve sonuçlarından korkuyorum. Hani Harry Potter'ın yarası kaşınınca kötü şeyler olur ya -ya da ben öyle biliyorum. Daha önce izlemedim- benim de üzgün ve kırgın olduğum günler, benim ya da tanıdıklarımın başına mutlaka kötü şeyler gelir. Mesela en son kendimi 1 ay önce bu kadar kırgın hissettiğimde Bora'nın babasının arabasına çarptılar. Ondan önce Can kolunu kırdı. Ondan önce ben bileğimi incittim. Daha sayayım mı? Bunun gibi risklere karşı bugün odamdan çıkmayacağım. Tam korunak, tam tedbir. Başka yol yok. Hem yeni odamda vakit geçirmiş olurum. Büyük ihtimalle kitap okur, tuval boyar, şarkı dinler, dans ederim. Başka bir şey yapmam. Bu zamanlarda annemde odamdan çıkmamı istemez. Sabah uyandığımda kahvaltımı odama getirdi ve toparlanmam için başucuma vitamin hapı bırakıp içmemi söyledi. Kahvaltımı yapıp vitaminimi içmemin üstünden yarım saat geçti ama hala halsizim. Evet. Kesinlikle lanetli günümdeyim. Hemen telefonumu alıp bizim apartmanın grubuna girdim ve mesaj yazmaya başladım.
''Dikkat, önemlidir! Sayın Nilüfer apartman halkı. Çok üzülerek söylüyorum ki bugün lanetli günümdeyim. Lütfen evlerinizden çıkmayın yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. Bu bir tatbikat değildir!'' mesajını saniyesinde herkes gördü.
''Geçmiş olsun Güneş'im. Kimsenin bugün çıkmak isteyeceğini sanmıyorum. Uyarın için teşekkürler.'' dedi Mete'nin annesi.
''Bir şey değil Nilüfer abla. Zaten bugün odamdan dışarıya adımımı atarsam ben kendimi öldürürüm.'' dedim. Hemen Ece Fesatlar grubundan görüntülü arama başlattı. Hemen anında açtım.
''Güneş! Bugünü mü seçtin? Bugün konser vardı.'' dedi Can. Doğru ya. Ece'nin aldığı biletler vardı. En kötü lanetli gün!
''Ya, doğru! Çok çok çok özür dilerim.'' dedim.
''Ne yapacaksın bugün?'' dedi Mete.
''Şarkı söylerim, resim yaparım, dans ederim, müzik dinlerim, kitap okurum, enstrüman çalarım. her zaman yaptığım şeyler.''
''Tamam. Ya kapasak mı? Çok konuşursak da başımıza bir şey gelir diye korkuyorum.'' dedi Ece.
''Haklısın. Hadi görüşürüz.'' deyip kapadım. Sonra Ece'den bir mesaj geldi.
''Pişt, Güno! Ben 15:00 gibi yanına geliyorum. Şu ömür törpüleri yüzünden kız kıza vakit geçiremiyoruz. Bakım günü yapacağız. Yüz maskesi, göz altı maskesi, dudak maskesi falan yapacağız. Hayır cevabını kabul etmiyorum. Hem odandan çıkmazsak bir şey olmaz. Lütfeeen.'' demişti. Haklıydı aslında. Kafamı kaldırıp saate baktım. Saat daha 12:00'ydi.
''Bekliyorum Ecoşum ;)''
'' ;) '' mesajını gönderdi Ece.
Telefonu bırakıp biraz bateri çaldım. Çaldığım şarkı Bubblegum bitch şarkısıydı. Yaklaşık 15 dakikamı bateri çalarak geçirdim. Sonra telefonumdan şarkı açıp biraz dans etmek istedi canım. Hava zaten sıcaktı ve ben dans edeceğim. Çok sıcak basmaması için altıma gri şortumu üstüme askılı siyah bol crop giydim. Hava 39 derece ve ben ölüyordum. Elime telefonu alıp, kulaklığımı takıp Dolu Kadehi Ters Tut 'un 'Karanlık' şarkısını açıp döne döne dans etmeye başladım. Ortaokulda dans kursuna gitmiştim. Oradan kalma küçük kıvraklıklarım vardı ama ben dönerek dans etmeyi seviyordum ve zaten genellikle öyle dans ederim. Şarkının sesi gelen bildirim sayesinde hafif kısıldı. Dönmeyi bırakıp bildirime baktığımda bildirimin Instagram'dan geldiğini gördüm. Biri beni etiketlemişti. Tahmin edin kim? Doğru. Amir bir paylaşımında beni etiketlemişti.
Hemen bildirime tıkladığımda karşımda 'Amir180z' adlı hesap açıldı. İçinde tabi ki bizim sarı kafanın fotoğrafları vardı. Beni etiketlediği fotoğraf açıldı. Benim fotoğrafımı çekmişti. Resim siyah beyazdı ve ben döndüğüm için biraz bulanık çıkmıştı ama güzel gözüküyordu. Gri şortlu, bol croplu kulağında kulaklıklar dönen benim resmimin altına 'Müzikli günler dilerim bayan...' yazıp beni etiketlemişti ve hazır olun. Bu fotoğraf 580 beğeni almıştı. Bu beni sinirlendirdi ama hoşuma gitmişti. Hemen Bora'ya bir mesaj attım.
''Pişt, Yemek Borusu! Bana Amir'in numarasını verir misin?''
''Neden? Bir şey mi oldu?''
''Ağız payı ;)''
'' 05*********''
''Sağ ol yemek borusu.''
''Her zaman:)''
Hemen numarayı telefona 'Sarı Çıyan' diye kaydettim. Mesaj yazmak için girdiğimde iç sesim beni durdurdu.
-Ne yazacaksın Güneş? Hemen o fotoğrafı sil yoksa seni keserim mi? O fotoğrafı niye çektin mi? Çocuk paylaşmış işte ne güzel. Bırak kalsın. Çocuk seni kurtardı. 1 kerelik boş ver.
Haklıydı. Hem de çok. Sadece 1 kerelik. Bir daha görürsem kötü yaparım ama.
-Bir daha görürsen istediğini yapmakta özgürsün.
Sağ ol iç ses.
Ben iç sesimle konuşurken kapı çaldı. Ece! Hemen saate baktım. Saat 15:05 olmuştu. Nasıl ya?! Bu kadar çabuk mu? Garip. Ece hemen odama girdi.
''Hanımefendiler nasıllarmış lanetli gününde?'' diyerek daldı odaya Ece.
''LANETLİ.'' dedim çok garipmiş gibi.
''Bora mesaj attı. Yataktan düşüp dizini yarmış.''
''Biz sapasağlamız maşallah.'' dedim.
''Tü tü tü tü. Nazarlar değmesin.'' diyerek etrafa küçük küçük şakasına tükürdüğünde ikimizde güldük.
Ece'nin kucağında bir kutu vardı. O bu kutuya 'Acil Yardım Seti' diyordu. Kutunun içinde bir maske yapma aleti -adını biliyorum-, o aletin içine atmak için küçük hap şeklinde fitiller, göz altı maskesi kutusu, dudak şeklinde kutusu olan dudak maskesi, argan yağları, küçük doğal taştan yapılma bir masaj aleti, yüz temizleme aparatı gibi birçok şey vardı. Ne yalan söyleyeyim bakım gününe bayılıyorum. Yüzümü yumuşacık yapıyor.
''Meyve suyuna ihtiyacımız var.'' dedi Ece.
Evin içindeki annemi telefonla arayıp 3 bardak portakal suyu istedim. 3. bardak maske içindi. Geçen bakım gününde çilek sulu yapmıştık bu yüzden annem 3. bardağı yine dökeriz diye biraz daha az koyup hemen getirdi. Ece'de o sırada makineyi fişe taktı ve makine İngilizce bir şeyler söyledi. Annem makineye ters ters bakıp odadan çıktı ve biz Ece'yle arkasından bakarak gülmeye başladı. Ece makinenin içine portakal suyunu koyup içine küçük fitili attığında makine mikser moduna geçip ikisini karıştırmaya başladı. Ve sonra aniden bütün fitilli meyve suyu maske şeklindeki kalıba boşalırken onu izlemek ikimize de keyif veridi. Ece ilk maskeyi benim yüzüme koydu ve diğer maskenin olmasını bekledi. Yeni maske olunca bende onun suratına dikkatlice koydum. Maske bizim suratımızda ortalama 10 dakika durdu ve sonra çıkardık. Sıra göz altı ve dudak maskelerine geldi. Ece iki maskeyi de yüzüme dikkatlice yüzüme koyunca bende aynı şeyi ona yaptım. Göz altlarımızı da o doğal taştan yapılma masaj aletiyle onduk ve tabii ki bu sırada bol bol fotoğraf çekilip bütün internet hesaplarımızda paylaştıktan sonra maskeleri yüzümüzden çıkardık ve birkaç şey daha yaptıktan sonra Ece dairesine gitti. Bende biraz resim çizdim ve kitap okuyup bu lanetli ama bir o kadarda zevkli günü uykuya dalarak bitirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
RomanceHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...