Bugün 2 şey sayesinde kalbin neredeyse ağzımdan çıkacak.
1. şey: Bugün okulumuz için 1 kupa daha kazandıracak basketbol turnuvamız var.
2. şey: YARIN DOĞUM GÜNÜM!
Ama en çok turnuva için heyecanlıyım. Takımda bizim sınıftan Mete ve Can diğer sınıflardan Emir, Çağan, Ateş ve 7 tanımadığım çocuk vardı. Bugüne kadar yaptığımız maçlardan sadece 1 tanesini kazanamamıştık. Takım kadromuz çok iyiydi. Bugüne özel olarak müdür serbest bir şekilde gelebileceğimizi söylemişti. Bende üstüme siyah kısa kollu ama kolumun açıkta kalan kısmı file olan üzerinde kırmızı harflerle 'Baby' yazan tişört. Altıma siyah kot giymiştim. Turnuva bizim kolejin basketbol sahasında yapılacaktı. Şuan turnuvaya 3 saat vardı ama İngilizce öğretmenimiz Emel hoca turnuvayı kazanalım diye hepimizi erken bırakmıştı. Hepimiz sahaya indiğimizde Murat hoca -Nam-ı diğer basketbol koçu- bana diğer oyuncuların sınıflarının yazılı olduğu bir kağıt verip onları çağırmamı istedi. İlk gitmem gereken sınıf 11-E'ydi kapıyı çalıp sınıfa girdim ve
''İyi dersler hocam. Basketbol antrenmanı erken başlıyor. Takımdakileri alacağım.'' dedim.
''Tabii.'' dedi hoca. Ardından 3 kişi kalktı. Bir tanesi çok gururlu yürüyordu. Ama gururu yere yapışana kadarmış. Hemen ayağa kalktı ve dışarı çıktı.
3 kişide çıkınca ''Siz sahaya inin ben diğer sınıflara da gideceğim.'' dedim ve arkamı döndüm yürürken yere düşen çocuk bana seslendi.
''Bizi sen götürmeyecek misin?'' Arkamı dönüp ona baktığımda suratında çapkın bir gülümseme vardı.
''Eğer yere düşünce seni tutmam içinse, merak etme yanında arkadaşların var zaten.'' dedim alayla. Ve arkamı dönüp gittim. Bu Emir olmalıydı. Çünkü çok aptaldı. Genelleme yapmak istemem ama Emir ve Emre isimlerinin bana kalırsa lanetli olduğunu bildirmek zorundayım sevgili okur. Nedensiz yere bu isimler bana aşırı itici geliyor.
Şimdi gitmem gereken sınıflar 11-G ve 11-A sınıfıydı. O sınıflara da aynı şekilde girip takımdakileri almam gerektiğini söyledim. 11-G'den ve 11-A'dan öğrencileri aldım ve sahaya gittik. Diğerleri formalarını giymiş antrenmana başlamıştı bile. Koç yeterince meşgul olduğundan onlara formalarını giyecekleri yeri gösterip ''Koşun yoksa Murat hocadan büyük azar işiteceksiniz.'' dedim ve koşa koşa gittiler. Cidden koşacaklarını düşünmemiştim. Hemen Ece'nin yanına oturup antrenmanı izlemeye başladım. Aslında ikimizde çoğunlukla Mete ve Can'ın hareketlerini izliyorduk.
(3 Buçuk Saat Sonra)
Evet maç başlayalı yarım saat olmuştu ve biz 2 onlar 0 sayı atmıştı. Biz en iyisiyiz. Bora, Ece ve ben deli gibi tezahürat yapıyorduk. Çıldırmak üzereydik. Yaklaşık 20 dakika sonra koç beni çağırıp odasındaki mini buz dolabından oyuncular için birer tane daha su almamı söyledi. Dediğini yapmak için koçun odasına doğru yol aldım. Odaya vardığım zaman dolaba eğildiğimde kapı arkamdan aniden kapandı. Hemen yerimden fırlayıp kapıyı açmaya çalıştım ama açamadım.
Kapının üstündeki camdan baktığımda 2 tane çocuk yumruklarını tokuşturdular ve arkalarını dönüp gidiyorlardı. Ve ceketlerinin arkasında... Tanrım... bu... karşı takımın okul simgesi vardı!
Büyük ihtimalle en iyi oyuncular bizimkiler olduğu için yokluğumu fark edeceklerini düşündüler. Kurtulmak için yaptığım ilk şey normal olarak kapıyı yumruklayıp bağırmak oldu. Ama herkes turnuvadaydı. Sonra aklıma camı kırmak geldi ama öğretmenlerin odalarındaki camlar kırılmaz camdı. Burada ne yapacağım ben? Bu lanet yerden çıkmak zorundayım.
-Bora-
''Nerede bu kız?''
![](https://img.wattpad.com/cover/270506616-288-k913066.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
RomanceHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...