Hala kafedeydik ve şu ana kadar neden gitmedik diye kendime soruyordum. Bu kadar Amir bence hepimize yetmişti.
''Döverim ben bunu!'' diyerek ayağa kalktı Mete.
''Dur. Boş ver. Onun seviyesine inmeyelim. Kendini bir şey sanıyor. Bir daha yanımıza gelirse günah zaten benden gider.'' diyerek Mete'nin kolunu tuttum ve Mete bu hareketime şaşırsa da yerine geçti. Burada içki verilmiyordu ama etrafıma baktığımda çoğu kişinin çok fazla meyve suyu yada kola yüzünden kusmaya gittiklerini görüyorum.
Bir saat sonra burası cidden canımı sıkmaya başlamıştı artık. Etrafa bakışlar atıp duruyordum. Ve bu artık beni bile rahatsız etmeye başlamıştı.
''Güneş etrafa bir seri katilmiş ve sıradaki kurbanını arıyormuşsun gibi bakmayı keser misin?'' dedi Can.
''Ne yapayım? Buranın suyu çıktı iyice.''
''Dans edelim.'' dedi Bora. Sonra elini Ece'ye uzattı ve ''Bana eşlik eder misiniz?'' dedi.
''Tabii.'' dedi Ece. Dans etmeye bayılırdı. Sonra Can ayağa kalktı.
''Ben içecek alacağım.'' deyip uzaklaştı. Masada sadece Mete ve ben kaldık. İkimizde bir süre konuşmadık ve sonunda Mete ilk iki düğmesi açık olan beyaz gömleğinin yakasını düzeltip ayağa kalktı ve karşıma geçip elini bana doğru uzattı.
''Benimle dans eder misiniz kraliçem?'' Bunu söylerken bal rengi gözleri parlıyordu. Sanki evet demem hayatının en özel anı olur gibi bakıyordu bana.
''Olur. Çok sevinirim.'' deyip bana uzattığı eli tuttum ve ayağa kalktım. Ve aynen tahmin ettiğim gibi gözleri daha çok parladı ve yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu. Tanrım şuan çok tatlı gözüküyordu. Şuan onlara olan tüm sinirimi atmış ve rahatlamış hissediyorum.
Mete beni herkesin dans ettiği dans pistine benzeyen küçük yere götürdü. Şuan biraz daha hareketli şarkılar çaldığı için zıplaya zıplaya dans ediyorduk. Mete beni döndürüyor, belimden tutup yarım bir şekilde yatırıyor, benimle zıplıyor, şarkıyı söylüyordu. Artık biraz daha yavaş şarkılar çalmaya başlamış ve insanlar 2 kişi olarak dans etmeye başlamıştı. Mete beni beklemediğim bir anda belimden kavradı ve kendine çekti. Benim ellerimi kendi omzuna koydu ve kendi ellerini benim belime bağladı. Şarkı eşliğiyle dans etmeye başladığımızda Mete sadece bana bakıyordu. Bense ona bakmamak için Ece'ye, Bora'ya, masada oturup biz izleyen Can'a, zemine ve tanımadığım bir sürü kişiye bakıyordum. Sonra Mete'nin konuşmaya başlamasıyla kafamı kaldırıp ona baktım.
''Ne oldu?''
''Sadece yavaş şarkıları sevmiyorum. Biliyorsun.''
''Biliyorum. Masaya geçelim mi?''
''Olur.'' dedim ve ellerimi Mete'nin omzundan çektim ama hala birbirimizin gözlerine bakıyorduk.
''Bizim masa neresi?'' dedim. Etrafımız kalabalıklaşmıştı ve bir yeri göremiyordum. Mete'de bir süre etrafa bakındı ve ''Benimle gel.'' dedi. Kalabalığın arasında onun arkasından gitmeye çalıştım ama burası kümes gibiydi. Sıkış tepiş insanların arasından geçmeye çalışırken Mete elimden tutup insanların arasından daha rahat geçmemi sağladı. Sonunda kalabalıktan kurtulduğumuzda bizim masada Ece'yi gördüm.
''Neredeler?'' dedim onun yanına otururken.
''Can çok fazla meyve suyu içti. Midesi bulandığı için Bora onu tuvalete götürdü. Kusturmaya çalışıyor.''
''Bende gitsem iyi olur. İki salak yan yana başımıza iş çıkartırlar.'' dedi Mete. Ve masandan kalktı. O kalkar kalkmaz telefonum titredi ve İnstagram'dan bir mesaj geldi. Mesajda 'Amir180z bir gönderisinde sizi etiketledi' yazıyordu. Bu cidden 2. oldu. Hemen Ece'ye belli etmeden mesaja tıkladım ve gönderiyi açtım. Yine siyah beyaz bir fotoğrafımdı ama bu sefer çok net gözüküyordum. Bu fotoğrafı ben Mete'yle dans ederken çekmişti. Burada Mete'nin gözlerinin içine bakıyordum ama Mete'yi kesmişti.
Fotoğrafın altına da 'Gece gibi ol, karanlık gibi değil...' yazmıştı.
Şimdi bir şey yapabilir miyim?
Şimdi, istediğin şeyi yapabilirsin Güneş.
Teşekkürler içses.
Etrafa kısa bir süre göz gezdirip Amir'i aradım. Ona haddini bildirme zamanı gelmişti. Bakındığım sırada onu gördüm. Kafenin bir kenarında sessizce elindeki telefona bakıp gülümsüyordu. Hemen ayağa kalktım.
''Nereye?'' dedi Ece.
''Tuvalete. Hem belki kapıdan Can'a da bakarım.''
''Tamam.''
Ve oradan uzaklaştım. Ben Ece'yle konuşurken Amir'in yanına bir kız gelmişti. Ama Amir'in umurunda değildi. Kızın yanına geldim ve öfkeyle konuşmaya başladım.
''Çekil şuradan.''
Sarışın kız bana döndü. ''Anlamadım?''
''Normal. Çünkü saçına sürdüğün bidonlar dolusu sarı boya kafa derinden içeri sızıp beynini eritmişe benziyor.'' dedim göz temasımı kesmeden.
Kural 1: Biri gözlerini sizden kaçırana kadar göz temasınızı kesmeyin.
''Buradan kolayca gideceğimi mi düşündün?'' dedi küçümseyerek.
''Hayır. ben sadece benim gibi bir belayı başına almak istemeyeceğini düşündüm.''
Kural 2: Ufak tehditler savurun.
Kız benim suratıma boş boş baktı ve gitti.
Kural 3: Uzaklaşana kadar hedefinize bakın ve ona izlendiğini hissettirin.
O gidince de Amir'in suratına bir tokat yapıştırdım ve Amir'in suratı sola doğru sarsıldı. O yanağını tutarak bana döndüğünde benim gözlerimden ateş fışkırıyordu.
''Bu neydi şimdi?!''
''O fotoğrafı sil yoksa ben senin o yazıyı yazan parmaklarını tüm bedeninden silerim!'' dedim haykırırmışçasına.
''Ne fotoğrafı?''
Telefonumu çıkartıp fotoğrafı gösterdim.
''Ha şu fotoğraf.'' dedi ve etrafa bakındı. ''Hayır.''
''Ne demek hayır.''
''Hayır, silmeyeceğim demek.''
''Bana bak,'' suratımı onunkine yaklaştırdım. ''O fotoğrafı silmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim.''
''Ne yapacaksın?''
''Ne mi yapacağım?'' diyerek gülümsedim.
''Ne oluyor?'' diye bir ses geldi arkamdan. Bunlar bizimkilerdi.
''Ben size sonra anlatırım.''
''Hayır şimdi anlatacaksın.'' dedi Can.
Elimdeki telefonu onlara uzattım ve Mete telefonu kaptı. Hepsi bir süre telefona baktıktan sonra Mete, Amir'in yakasına yapıştı.
''Sil o fotoğrafı!''
''Mete...'' dedi Can.
''Can dur bir dakika!'' dedi Ece.
''Mete, çekil...'' dedi Can yeniden.
''Can iki dakika yerinde dur be kardeş-'' Mete cümlesini tamamlayamadan Can, Amir'in üzerine dolusuyla kustu. Herkes gülmesini belli etmemek için ağzını kapattı ama güldüğümüz çok belliydi.
''Bir saattir tuvalette kusturamadık. Şimdiyi beklemiş.'' dedi Bora.
''İşte bunu yaparım.'' dedim Amir'e bakarak. Şok olmuştu. Suratı çok gülünçtü. Sonra beş kişi onu es geçerek kafenin çıkışına ilerledik. Evet bu günü unutacağımı sanmıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
RomanceHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...