''Niye kapandı bu şimdi?''
Mete'nin sorusunu duyduğumda sinemadaydık. Az önce aradan gelmemize rağmen perde karardı.
''Araya girmişizdir.'' dedi Ece umursamadan.
''Ama az önce aradan geldik.'' dedim. Biz kendi aramızda isyan ederken perde aydınlandı ve önümüze döndük. Ama perdede iki kişinin fotoğrafları açılmaya başlayınca şaşırdık. Biraz perdede olan biteni izledikten sonra fotoğraflardaki kişilerin iki sıra önümüzde oturan çift olduğunu fark edince sadece bizimkilerin duyabileceği bir sesle oflayıp kafamı dizlerimin üzerine kapattım.
Can ''Ne oldu?'' diye sorunca kafamı kaldırdım ve bıkkın şekilde cevap verdim.
''İki sıra önümüzdeki adam biraz sonra kız arkadaşını kaldırıp dizlerinin üzerine çökecek ve... Anladınız siz işte.'' sesim hala bıkkın çıkıyordu çünkü sevmediğim iki şey bir aradaydı. Sinema keyfimim bölünmesi ve evlilik teklifi. Neden şimdi? Neden biz gittiğimizde değil?
Bora ''Ben anlamadım.'' dediğinde Mete Bora'nın kafasının arkasına bir şaplak attı ve açıkladı.
''Adam evlilik teklif edecek kafasız!''
''Çok tatlı.'' dedi Ece.
Ece'ye yarı acıyan gözlerle bakarak ''Seninle tatlılık anlayışımız çok farklı canım arkadaşım.'' cevabını verdim çünkü çok farklıydı. Benim tatlılık anlayışım bildiğimiz yenilen tatlılardan ibaret. Ve aynen dediğim gibi adam diz çöktü, kadın elini ağzına götürdü, adam evlilik teklifini eder etmez kapıdan büyük ihtimalle aileleri girdi, kadın evet dedi, herkes alkışladı, klasik evlilik teklifi. Biliyorum şuan bütün işin tadını kaçırdım ama ne yapayı, sevmiyorum.
''Kalkın gidiyoruz. Burası altın gününe döndü.'' dedi Can. Canım benim ya. Allah razı olsun, tuttuğun altın olsun be kardeşim.
''İnşallah Güno, İnşallah.'' dedi Can. Ve önden gitti. Biz arkada Ece'yle kaldığımızda hemen sordum.
''Ben onu sesli mi söyledim ya?'' Gülerek kafasını salladı. Şuanda neden utandım bilmiyorum ama utandım. Umarım bağırarak söylememişimdir.
Önümüzdeki 15 dakikayı sadece konuşarak geçirdik ve eve vardığımızda herkes dairesine geçti. Mutfaktan abur cubur alıp dizi izlemek istediğim için odama geçtim. Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı ve annemle babamın şuanda işi olduğu için kapıya çıktığımda Can bir eliyle bizim kapıyı diğer eliyle Ecelerin kapısını çalıyordu ve Ece'yle aynı anda kapıları açtık. Can hemen konuşmaya başladı.
''Babam kimsenin işi olmadığını bildiği için şu önceden gittiğimiz güzel restorana rezervasyon yaptırmış. İtiraz istemiyoruz. Saat altıda aşağıda olun. Görüşürüz.'' dedi ve aşağı indi. Ece'yle birbirimize bakıp gülüştükten sonra kapıları kapatıp içeri girdik. Annemle babam kabul etmişti. Zaten itiraz istemiyorlardı. Yani sorun yok. Bir dakika... Evet var. Ne giyeceğim ben. Hemen bir koşu odama girdim ve dolabımı karıştırmaya başladım. En sonunda gri bol kapüşonlu bir kazak ve aynı şekilde bol siyah üzerinde yırtıkları olan bir kot seçtim. Seçtiğim kıyafetleri giydim ve saçımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım ve çantamı alıp annemle babamı beklemeye başladım. Onlar da geldikten sonra tüm ışıkları kapatıp evden çıktık.
15 dakika sonra hep beraber arabadan indik ve en geniş masaya oturduk ve yemeklerimizi yiyip bol bol sohbet ettik. Sonunda sorunsuz bir gün yaşadığım için çok mutluyum. Stres yok, korku yok, endişe yok. Sadece bol kahkaha sesleri ve huzur. Sorunuz bir gün diye buna derim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Tutulması (TAMAMLANDI)
RomansaHerkesin hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Sakın benim olmadı deme. Belki olmuştur, ama sen farkında değilsindir. Ya da gerçekten de dönüm noktanı yaşamamışsındır. O zaman benim dönüm noktamı görmeye hazır mısın? Hayatıma hoş geldin yeni dostum...