18. Bölüm

720 61 91
                                    

Hatice'nin verdiği telefona bildirim sesi geldi.
Kimden olduğuna baktığımda kayıtlı değildi.

Ben emir, yıllar önce sürekli gittiğimiz çay bahçesine gel. Yoksa senetleri senin çaldığını Atakan'a söylerim.

Kime söylersen söyle umrumda
değil.

Peki Zeynep hakkında bildiklerimi söylesem.

Yarım saate ordayım.

Her zaman yaptığı gibi bel altından vurarak istediğini yaptırıyordu.
Peki neden onca yaptığı şeyden sonra konuşmak istiyor ki?
O ne konuşacak bilmem ama benim onla konuşacak tek kelimem bile yok.
Ayağa kalkıp dosyayı Hatice'ye verdim.
"Bunu benim kasaya koyarsın"
"Tamam da nere gidiyorsun daha bundan sonra ki adımı konuşmadık"
"Emir mesaj attı. Onun yanına gidicem"
Hatice elindeki işleri bırakıp bana baktı.
"Ne istiyormuş?"
"Konuşmak"
"Peki küpeyi sakın kulağından çıkarma seslerinizi kayıt edicek bende dinlerim"
Hatice'yi onayladıktan sonra kupelerimi kontrol ettim.
Bu küpeleri Hatice kendi yapmıştı, gece gündüz demeden buna uğraşmış ve sonunda isteğine ulaşmıştı. Hem kamera hem ses dinleme cihazı hemde geçen ki gibi ilaç veya zehir koya bildiğim bir haznesi vardı.

İlk duyduğumda aklıma kocaman bir küpe gelsede Haticenin yaptığı küpe bir bilya büyüklüğündeydi ee büyük olmayınca da hoşuma gitti ve takmaya başlamıştım. Şimdi de hiç çıkarmam.

Yangın merdivenden kendi katıma geçtiğimde yatağın üstüne koyduğum Atakan'ın verdiği telefonu yanıma alıp, aynı şekilde yangın merdiveni sayesinde evden çıktım.

Koşarak çay bahçesine gittiğimde her adımda eski anılar gözümde canlanıyordu.

"İki artı bir  ev alırız, bahçesi olur Zeyneb'le oyunlar oynarız-..."

"Her gün benim yüzümden evden kaçıyorsun özür dilerim"
"Senin için her şeye katlanırım"
"Seni seviyorum-..."

"İlk defa senle beraber uyuduk hâlâ kalbim ağzımda atıyor-..."

Ve daha niceleri...

Nerdeyse beş dakikada çay bahçesine gelmiştim. Zaten yakındı.
Akşam olduğu için kimse yoktu. Demir kapıyı açıp içeri girdiğimde emir eskiden hep oturuduğumuz yere oturmuş düşünceli bir şekilde yere bakıyordu.

Sakin adımlarla yanına gidip karşısına oturdum. Ne kadar derin düşünüyorsa geldiğimi bile fark etmedi. Boğazımı temizler gibi yapıp burda olduğumu belli ettim.
Başını hızla yerden kaldırıp bana baktığında şaşırdığı her halinden belliydi.
"Ne zaman geldin?"
"Ne konuşacaksın?"
Ellerini birbirine kitledi,
"Nasılsınız? Zeynep nasıl ?sen nasıl-"
"Bura sohbet etmeye gelmedim ne diyeceksen de gidicem."

Karşısında dik ve öz güvenli oturmam onu bir kez daha şaşırtmıştı.
"Sen çok değişmişsin önceden-"
"Evet değiştim önceden sen bana işkence yaparken susup boyun eğiyordum, ama şimdi  eğmiyorum! hem konuya dön işim var!"
"Bütün içkilere ilacı katan bendim"
Ne? Niye böyle bir şey yaptı ki?
"Yaptığın plan mükemmeldi ama sadece içtiğiniz içkilerde ilaç olması, yine seni şüpheli çıkartacaktı"
"Sana benim arkamı topla diyen olmadı, yâpmasaydın"
"O senetleri ne yapacaksın?"
"Seni ilgilendirmez"
"Bak ben hapisaneden Adnan çıkardı  sırf içerdeki adamını korudum diye beni yanına aldı. onca yıl yanındaydım bana çok iyiliği dokandı. Şimdi ona ihanet edemem"

Bana dokanmadı ama ne yapabilirim?
"Zeynep birinin elinde onu kurtarmak için yaptım. Yoksa kim sevgilisine böyle bir şey yapar?"
Emirin ağzı bir karış açıldı demek bilmiyordu neyse öğrenmiş oldu.
"Siz sevgili misiniz?"
Gözlerimi devirerek kafa salladım.
"Ama sen onu sevmiyorsun beni seviyor-"
İşaret parmağımı havaya kaldırıp tehtit eder bir şekilde dişlerimin arasından tıslar gibi konuştum.
"Sakın o cümleyi tamamlama! Ben seni seviyorDUM  eskiden. Şimdi bir sevgilim var ve onunla mutluyum hatta evlenmeyi düşünüyoruz aramıza gireyim deme!"

Ne diyeceğini bilemez gibi bakarken ağzı bir açılıp bir kapanıyordu.
"Peki Zeynep?"
"Onuda yanımda götürcem burda kalmasına izin vermem!"
"Ama o benim kızım"
"O senin kızın değil! Sende onun babası değilsin"

Ayağa kalktım.
"Konuşma bitmiştir"
Arkama bile bakmadan ordan çıkıp eve doğru koşmaya başladım. Bir an önce eve varmam gerekiyor  yoksa kemal şüphelenmeye başlayacak.
Bu sefer sinirden hızlı koştuğum için hemen var mıştım.
Yangın merdiveninden çıkıp kendi odamın önüne geldiğimde pencere kapalıydı. Nasıl kapandı bu? Tam elim kulağıma gidiyordu ki pencerenin öbür tarafında biraz alay ve biraz sinirle bakan Atakan baş selamı verdi. sevimli olduğunu düşündüğüm gülüşümle güldüm.

Pencereyi açıp kenarı çekildiğinde içeri atlayıp üstümü düzelttim.
"Hoş geldiniz Dolunay hanım nasılsız?"
Üstümdeki hırkayı çıkartıp köşeye fırlattım yatağın ucuna oturup
"Bu konuşma tarzını sevdim hep böyle konuş!" Alayla gülerken dişlerini sıktığını gerilen çenesinde anlaya biliyorum.
"Nerden geliyorsun?"
"Dışardan"
"Dışarda ne yaptın?"
"İşim vardı"
"Ne işi?"
"Aaa ne bu sorguya mı çekiliyorum canım sıkıldı çıktım sana mı sorucam ne yapıp ne yapmıycağımı"
"Peki telefonun neden kapalı?"
"Şarjı bitmiştir"
Valla yalan telefondan yerimi öğrenmesin diye yaptım Allah'ım sen affet söylediğim yalanlar diz boyunu geçti.

Bacak bacak üstüne attım.
"Senin ne işin var burda?"
"Şu çıkıp çıkıp geldiğin evine bir de ben bakıyım dedim"
"Baktın gördün hadi şimdi git"
"Ne o eve erkek mi atıcaksın da beni göndermeye çalışıyorsun"
Yarım ağaz gülmeye başladı.
"Çok ayıp benim bir sevgilim var bir kere, öyle şeyler isteseydim onun evine giderdim"
Gülüşü anında yok olurken bu sefer ben gülerek ayağa kalktım.
"Belli ki sen bu evi çok sevmişsin hiç çıkmaya niyetin yok gibi, ben gideyim bari, ha sakın evime ceyda'yı atıyım filan deme bu ev alışık değil sizin iğrenç şeyelerinize!"

Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki kolumu tuttu. Kolumu tutan elini ani bir refleksle ters çevirip arkasını dönmesini sağladım. Kulağına eğilip
"Canına susamadıysan aniden dokunmayı kes"
Tam geri çekiliyordum ki birden kendimi yatakta buldum. Nasıl yaptı lan onu? Bu hareketi kesinlikle öğrenmem gerekiyor.

Yatağa oturup üstüme doğru eğildi.
"Bizim iğrenç şeylerimiz de ne?"
"Pislikleriniz"
Yükünü bir az daha bana verdi. Ne yapmaya çalışıyor bu?
"Peki diyelim ki canıma susadım ne yapıcaksın bana?"
Yüzünü yüzüme yaklaştırırken birden telefonu çaldı. ben kurtulmak için cebelleşirken o aynı pozisyonda durmaya devem etti.
"Çekil lan napıyon?"
"Bir şey yapmıyorum sen?"
"Telefon çalıyor"
"Çalsın"
Ay bana geliyorlar bir sıcak basıyor beni.
"Eee yeter be!"
Bütün gücümü kullanarak onun yatağa yatmasını sağladım.
Karnının üstün oturup Atakan'ın cebinde telefonu alıp açtım.
"Noldu kemal?"
"Patron yok mu?"
"Yok kendisi lavaboya gitmiş"
"Tamam ben gelince bir daha ararım"
Atakan telefonu kulağımdan çekip aldı.

"Söyle Kemal"
Karşıyı dinledikten sonra birden kaşları çatıldı.
Aniden beni üstünden çekip ayağa kalktı.
Telefonu cebine koyup hızla odadan çıktı,

"Noluyor?"
Atakan'ın verdiği cevap kesinlikle beklemediğim bir şey değildi.
"Eve baskın düzenlenmiş
Zeynep ve Sevgi hanım yoklar mış?"

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin