Aniden boynuma giren ağrı ile gözlerimi açtım.
Arabanın taşlı yolda çıkardığı ses ile hızlı bir şekilde ilerliyorduk.
İlk birkaç saniye hiç birşey hatırlamasamda hemen ardından yaşadıklarımız gözümün önünde adeta bir filim şeridi gibi geçti.Oturduğum yerden hareket etmeye çalışsamda bu çabam boşaydı çünkü bu aşağılık herifler ellerimi ve ayaklarımı bağlamışlardı.
Bilincim tamamen yerine gelince iyi olup olmadığına bakmak için sevgi ablaya dönmüştüm ki karşılaştığım soğuk ve sinirli yüz ile önüme dönmek zorunda kaldım.
Çaprazımda oturan kumral adam gözünü bile kırpmadan camdan dışarı bakıyordu.
"Nereye götürüyorsunuz bizi?"
Yüzüme bakmaya bile tenezzül etmeyip, sorumu yanıtsız bırakarak dışarıyı izlemeye devam etti."Pişt sağır mısın? Sana diyorum"
Cevap verecekmiş gibi bir kaç Saniyeliğine bana bakıp ağzını açacak gibi olsada hemen ardından açtığı ağzını kapatarak başını çevirdi.
"Kime diyorum ben? Pişt nere götürüyorsunuz? Alo Ah ah ellerim bir bağlı olmasaydı işte o zaman görürdün sen."Daha fazla dayanamamış olucak ki, Dişleri arasından "Kes sesini" diye tısladı.
İşte adamı böyle sinir ederler.
"başka emriniz var mı?"
Bir hışımla oturuduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Elinde bant vardı.
Ağzıma yapıştırmayı düşünmüyor değilim mi?
Aslında bakarsan tam olarak bunu düşünüyor.Elindeki bandı yapıştırıp yarım bir gümüş attı "hadi şimdi konuş" gülerek yerine geri oturdu.
Aşağılık âdi herif!Araba, dağın başında ihtişamlı bir villanın önünde durunca önden Sevgi abla ve kumral adam indi, ben ise hâlâ olduğum yerde otuyordum.
Neden?
Çünkü ayaklarım bağlı.Sarışın adam bana garip garip bakmaya başlayınca ellerimi ve ayaklarımı gösterdim.
Haaa gibi bir ses çıkarıp ayağımdaki ipi çözdü, kolumdan tutup tabiri caizse sürükleyerek evin içine girmemi sağladı.
Bu köpeklerin sahibi her kimse dış görünüşe bakarak adam alıyor galiba, şu ana kadar gördüğüm bütün adamlar iri yarı, ama hiç birinde beyin yok.Evin girişindeki iki büyük sütunu geçip içeri girdik.
uzun tablolarla dolu bir koridordan geçerek büyük kapının önünde durduk. Sarışın olan kapıyı açıp içeri geçmemiz için kenarı çekildi.
Bir tarafı boydan boya cam olan bu geniş salon, son moda koltuk takımı yine ful cam olan orta sehpa ve odanın köşesinde tavandan sarkan sarmaşıkların altında melek kanatları olan iki küçük insan figürü şeklinde heykeller vardı. Yani kısacası güzel dizaynı edilmişti.
Sarışın olan adam odadan çıkarken kumral olan gelip ayağımdan çözdükleri ipi sandalyeye otuturup geri bağladı.
Sevgi abla'nın yanındaki sıska adam, bana davranılanın tam tersi kolundan nazikçe tutarak başka bir sandalyeye oturmasına yardımcı olup kumral ile birlikte çıktı.
Oda da kimse kalmayınca Sevgi abla bana dönüp kısık sesle konuştu.
"Sana öğrettiğimi unutma,soğukkanlı ol!"Tabinki olucaktım, soğuk kanlı olmayı ve daha bir çok şeyi öğrenmek için uykusuz kaldığım onca geceyi, açlıktan bayılma reddersine geldiğim günlerin hakkını vermek için, olucaktım!
Kafamı 'tamam' anlamında iki kere salladım, bu hareketim ile memnun olmuş olucak ki gülsümsedi. yıllar Sevgi abla'dan her şeyini alsa da birini unutmuştu, gülümsemesini...
İçim sıcacık olurken bakışları arkama kayan sevgi abla'nın gülüşü aniden soldu.Sevgi abanın baktığı yere döndüğümde kumral, uzun boylu, geniş omuzları olan, ela gözlü, dolgun dudaklı bir adam bize doğru yaklaşıyordu.
Karşımızdaki koltuğa oturdu. Sağ bacağını, sol bacağının üstüne atıp arkasına yaslandı.
Bu denli rahat davranması buranın sahibi olduğunu açıklıyordu.Ela gözlerini benim üzerime dikip bir saniye bile gözünü kırpmadan bakmaya başladı. Bir dakikanın ardından bakışlarını yavaşça çekip Kapının olduğu tarafa doğru seslendi
"Kemal!" Kumral olan koşarak yanımıza geldi.
Demek sağır adamın adı Kemaldi.
"Buyur abi"
ela gözleri, geceden elli kat daha siyah olan gözlerimi buldu."Bu kadın nerden çıktı?"
Bu kadın? Ah ne kadarda nazik bir bey!Adının kemal olduğunu öğrendiğim adam kafasını yere eğdi.
"Abi Sevgi hanımı kaçırıken gördü bizde orada kalmasın diye getirdik"Bu iyiliği neye borçluyum acaba? Birkaç saniyeliğine ağzımdaki bandı unutup konuşmaya başlamıştım ki anlamsız çıkan kelimeler yüzünden susmak zorunda kaldım.
Adam gözlerini yeniden bana diktiğinde 'ne bakıyon' der gibi kafamı salladım.
Burda durmaktan sıkılmıştım, oturuduğum yerde hareket etmeye çalışınca, ela gözlü adam Kemal'e bakıp kafasıyla beni işaret ederek Sevgi ablaya döndü.
Kemal ağzımdan bandı çıkarınca derin bir nefes aldım.
"Oh be dünya varmış"
Karşımda yeniden bana cins cins bakmaya başlayan ela gözlü adama bakıp konuştum.
"Ne istiyorsunuz Sevgi abladan?"Birşey demeden oturmaya devam etti. Anladım bunlar toptan sağır yada dilsiz yoksa cevap verirdi. Sevgi ablaya dönüp sesimdeki alaylı ton ile konuştum.
"Kendi de sağır herhalde" ela gözlü adama bakıp yeniden sevgi ablaya döndüm.
"Anlaşıldı bütün çalışanlarının sağır olması bundan kaynaklı."
Soru soruyormuş gibi kurduğum bu cümle karşında, Sevgi abla sus dercesine bakmaya başladı, umursamayıp ela gözlü Adama döndüm.Dik dik bana bakmaya devam ediyordu. "Ne bakıp duruyon hiç mi kadın görmedin?"
Hayır yani çünkü bunun başka açıklaması olamaz.Ayağa kalktı, yavaş adımlarla yanıma geldi, eğilerek boyunu boyuma eşitledi. Gözleri gözlerimi delmek istercesine bakarken bir anda ağızıma yapıştırılan bantla nerden geldiğimi şaşırdım. Bandı hangi ara eline almış o?
Daha da yaklaşıp nefesini yüzüme üfledi "cık" dedi.
"Daha önce kadın gördüm ama.."
Gözleri bedenimi baştan aşağa süzüp yeniden gözlerimi buldu.
"Senin kadar ölüme susamış birini ilk defa görüyorum."Her ne kadar Yüzümü mimiksiz tutmaya çalışsamda içimde sinirden kıyamet kopuyordu. Neymiş ölüme susamışım laflara bak.
Ben seni ölüme bir susatırım, öldür beni diye yalvarırsın.Kalktığı yere yeniden oturunca cebinde telefonu çıkardı, bir kaç saniye sonra kulağına götürdü ve biraz bekledi.
"napıyorsun Funda?"
Yüzünden tehlikeli bir gülüş vardı.
"Bende napıyım işte annenle beraber oturuyorum." karşıyı tarafı dinleyip yeniden konuşmaya başladı.
"Evet annenle birlikteyiz niye bu kadar şaşırdın?"
Ela gözleri gözlerime ulaştı.
"Bak şimdi"
Yüzündeki gülüş silinip yerine çatık kaşlar bırakırken konuşmaya devam etti.
"O çok sevdiğin kardeşine söyle, ya senetleri bana verir yada..."
Bakışları sevgi ablaya çevrildi.
"Annenle vedalaşmana izin bile vermeden öldürürüm"Bir kaç saniye sonra delice bir kahkaha attı bu ani ruh değişimi karşında ben bile şaşkınlıkla izliyordum.
"Fundacığım, Kardeşinin anneni sevmediğini biliyorum, bu yüzden seni aradım burda iş sana düşüyor. Adnan ile konuşuyor musun? yalvarıyor musun? ne yapıyorsan yap, o senetler en fazla 5 gün içinde elimde olucak!"Karşı tarafı dinlemeden telefonu suratına kapattı.
Oturduğu yerden kalkıp ellerini arkadan birleştirdi.
Bakışları benim üzerimde gezinirken cıklayarak başını iki yana salladı.
"Kemal"Başımda zebani gibi dikilen kemal, ela gözlü adama baktı.
"Hanım efendi madem her şeye şahit olmuş, yapacak bir şey yok. Gerekeni yapın."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
AcciónBaşrolü güçlü kadın mı istiyorsun? O zaman, bu kitap tamda sana göre :) . . . "sana acı veren benim.." Nefesini ensemde hissettikçe tüylerim diken diken oluyordu. "Ama unutma ki senin acılarını saran da benim." "Benim acılarımın da, yaralarımın da t...