Gözlerini açtığında etraf çoktan kararmıştı, gözleri karanlığa alışana kadar karşısındaki Deniz'i fark etmedi, içeriye vuran ayın ışığı sayesinde sabit gözlerle onu izleyen Deniz'i fark etti. Artık bakışlarından, giydiği kıyafetlerden Deniz'in içindeki bir birinden farklı karakterleri tanıyabiliyordu. Ayırt etmesi güç olan iki kişi vardı Ahmet ve Deniz. O da öfkeli bakışlardan şimdilik çözebiliyordu. Güçlükle yutkundu boğazı ağrıyordu, dili damağı kurumuştu,
"su" diyebildi. Deniz koşar adımlarla kenarda duran pet şişeyi aldı Fikret'in uzandığı sedirin önünde diz çöktü ve suyu uzattı. Fikret'e kalkabilmesi için yardım etmek istedi ama Fikret sert bir ifadeyle onu durdurdu.
Deniz'in elindeki suyu aldı ve kafasın dikti, bu arada yardım teklifi reddedildiği için bozulan Deniz
"her şey senin elinde biliyorsun"
Ayağa kalktı ve lambayı açtı, tek bir ampulün aniden yanması gözlerini kamaştırmıştı,
"burada prangayla durmak zorunda değilsin, ne kadar uyumlu olursan senin için o kadar iyi olur Fikret"
Fikret ona cevap vermedi
"karnım aç"
Yine aynı sert ifadeyle ondan yemek istemişti, karnını doyurmak güçlü olmak zorundaydı en azından bedenen buna mecburdu, Deniz odadan çıktığında ne kadar süredir baygın yattığını fark etti, dışarıda ormanın sessinden başka bir ses yoktu. İlk defa gözleri bulunduğu odayı taradı bir yer yatağı ki çarşafları o uyurken değiştirilmişti, bir somya bir ampul ve eski tip sehpadan başka bir şey yoktu ama o uyurken oda süpürülmüş temizlenmişti. Deniz elinde siniyle geldi, içinde mercimek çorbası, bulgur pilavı,tavuk ve ayran vardı. Siniye yere bırakan Deniz somyanın üzerinde duran iki yastığı aldı ve yere koydu
"hadi gel"
Fikret Deniz'in gösterdiği yere oturdu, çorbasını kaşıklamaya başladı, karnı ne kadar acıkmıştı,
"Burası kimin evi Deniz"
Deniz ani soru karşısında afallasa da Fikret'le yeni bir sohbet imkanı bulduğu için çok şanslı hissetti
"benim doğduğum ev aslında burası bizimkilerin yayla evi, yazları buraya çıkarlarmış öyle bir zamanda ben doğmuşum tam mayıs sonunda"
"kardeşin var mı peki"
Deniz başını salladı "vardı"
"peki ne oldu ona şimdi nerede?"
Deniz elindeki kaşığı bıraktı "öldüler"
Fikret ağzına götüreceği kaşıkla öylece kala kaldı "başın sağ olsun çok acı, üzüldüm"
Deniz başını salladı "ben 17 yaşındaydım, yine yazın yaylaya çıkmıştık, onlar dönüşe geçtiler ben birkaç gün daha kalacaktım burada, burayı tek başıma daha çok severim ben, araba dönüş yolunda kaymış uçuruma yuvarlanmış annem, babam, kardeşim hepsi öldüler"
Fikret bir an teselli etmek için Deniz'in elini tutmak istedi ama sonra burada hangi koşullarda olduğunu anımsadı vazgeçti.
"çok acı" diyebildi.
"sende o gün bugündür yalnızsın değil mi?"
Deniz başını salladı "ben hiç yalnız kalmadım ki, ilk önce Ahmet geldi, sonra Fadime, en sonunda da Ali ve şimdide de sen benim ailem sizlersiniz"
Deniz'in gözleri birden sabitleşti geçmiş önündeydi
13 yıl önce
Mahmut elinde kemerle bir Deniz'in bir Dursun'un sırtına vuruyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin Ördek Yavrusu
General FictionBen Fikret Zeynep Doğan adımı hayatını kaybetmiş iki küçük çocuktan aldım, bir adama aşık oldum, tamda kitaplarda, filmlerdeki gibi büyük aşklardan ama onu geçmişin laneti ve ön yargılar yüzünden kaybettim, yıllar sonra tekrar karşılaştığımızda ihan...