Derya uyandığında fazla uyuduğunu işaret eden bir ağrıyla yataktan doğruldu. Uzanıp saatine baktığında saatin onbir olduğunu görünce şaşırdı. O, asla bu saate kadar uyumazdı! Aceleyle odadan çıkıp oturma odasına yöneldi. Kerim'i koltukta yatıyor bulmayı düşünmüştü fakat Kerim orada değildi. Endişeyle banyoya yöneldi. Orada da değildi. Evin her yerine baktığında onu bulamayınca korkusu geri geldi. Mutfağa yöneldiği sırada kapının kilit sesini duydu. Koşarak kapıya ulaştı. Kerim elindeki poşetlerle içeriye girdiğinde Derya hiç düşünmeden kollarını ona doladı.
Kerim onu seve seve kollarına kabul ettiğinde uzunluğunu bilemediği bir süre sıkı sıkı sarıldılar. Derya onu o kadar çok özlemişti ki kalbi yeniden atmaya başlıyor gibi hissetti. Kerim ondan ayrılıp elleriyle saçını düzeltti ve yanaklarını okşadı.
"Seni göremeyince korktum." diyerek açıklama yaptı Derya. Sonra da bu kadar duygusal bir tepki gösterdiği için pişman oldu. Kerim'in o şefkatle bakan gözlerine dalıp gitmemek, etkileyici gülümsemesi yüzünden heyecanlanmamak için çaba sarf etti. Hala Kerim'in kollarında olduğunu ve kapının önünde durduklarını farkettiğinde geri çekilerek içeri girdi. Kerim de poşetleri mutfağa bırakıp kahvaltı hazırlamaya girişti.
Derya onun yanına gidip elinden malzemeleri aldı. Ona bakmadan, "Ben hallederim. Senin dinlenmen gerekiyor." dedi. Kerim itiraz etmeden mutfaktaki sandalyelerden birine oturup Derya'yı izlemeye başladı. Derya onun gözleri üstündeyken birkaç ufak sakarlık yaptığında Kerim'in kıkırtısını duyuyordu ve sinirleniyordu. Elindeki bıçakla arkasını dönüp Kerim'e baktı. Öfkeyle bıçağı ona doğrulttu.
"Gidip içeride dinlenirsen iyi olur! Dikkatimi dağıtıyorsun."
Kerim'in gülümsemesi genişledi. Derya'ya oldukça yakınlaşmaya başladı ve onu tezgahla kendisi arasında bırakana kadar durmadı. Gözlerindeki parıltı Derya'ya ilaç gibi geliyordu. Kerim iki elini tezgaha dayadı. Üzerindeki beyaz tişörtten sızan kokusu Derya'nın içine dolunca Derya özlemle gözlerini kapattı. Kerim biraz daha eğilerek onun yüzüne iyice yakınlaştı. Elini kaldırarak Derya'nın kafasının ötesindeki dolaba uzandı.
"Bir bardak su alıp gideceğim." diye fısıldadı ve bardağı alarak mutfaktan çıktı.
Derya hızla inen göğsünü sakinleştirip kahvaltıya odaklandı. Yeni bir sakarlık yapmadan sofrayı kurduğunda Kerim'i çağırdı ve normal bir çift oldukları zamanki gibi kahvaltı yaptılar. İkisi de sanki kendilerini kahvaltıdan sonraya bırakmış gibi sessizlerdi. Artık havadaki sessizlik ağırlaştığında Derya masayı toplamak için kalktı. Kerim elinden tutarak onu durdurdu ve oturma odasındaki koltuğa yönlendirdi.
"Artık iyi olduğuma göre konuşabiliriz değil mi?"
Kerim'in yumuşak sesiyle Derya da kastığı bedenini gevşetti. Kafasını sallayarak Kerim'i dinlemeye başladı.
"Son haftalarda düşünecek çok zamanım oldu Derya. Başımı alıp gitmeyi düşündüm. İstifa edip başka bir yerde yeni bir hayat kurmayı planladım. Bu yüzden izin istedim. İstanbul'a taşınacaktım. Orada bir arkadaşım var ve hastanesinde bana iş teklifi etti. Ben de kabul ettim. Ev buldum, dün sabaha bilet aldım..."
Derya'nın kalbi acıyla burkuldu. Kocasının hayatındaki bu durumlardan haberi olmamasına mı üzülecekti yoksa onun gidecek olmasına mı? Belki de Kerim'in hep yanında olacağını düşündüğü için bu güne kadar rahattı. Ama şimdi, onu kaybetme korkusu gerçekten bedenini sardığında Derya büyük bir telaşa kapılıyordu. Boşanacaklarında bile olmadığı kadar telaşlandı. Başka şehir, yeni hayat.. Bunlar Derya'nın aralarında var olduğunu sandığı ve boşansalar bile kopmayacak olan o bağı sonsuza kadar kopartabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE 2 TAMAMLANDI
Aktuelle LiteraturFatih ve Deniz'in aşkı hız kesmeden devam ediyor. Bakalım ikisi de düştükleri -düşürüldükleri- bu kör kuyulardan çıkıp aşklarına sarılabilecekler mi?..