Bölüm 29

245 26 0
                                    

"Fatih!"

Deniz maskeli grubun içine bir hışımla daldı. Teker teker adamların kollarını çekiştirerek Fatih'e ulaşmaya çalıştı. Eli ayağı titriyor, göz yaşları görmesini engelliyordu.

"Çekilin! Ne yapıyorsunuz! Fatih..."

Kalabalık birden kenara çekildiğinde Deniz'in gördüğü manzara karşısında dizlerinin bağı çözüldü. Fatih dizlerinin üzerine çökmüş elindeki yüzük kutusuyla kendisine bakıyordu. Yüzünde gözünde kan değil mutluluğun parıltısı vardı. Maskeli adamlar tek tek maskelerini çıkarttı. Hepsinin yüzünde imalı sırıtışlar vardı. İçlerinden birinde Serdar'ın yüzünü gördüğünü düşündü. Hiçbir şey anlamadı. Boş gözlerle Fatih'e baktı.

"Sen ne yapıyorsun?" dedi hıçkırarak.

"Bir ömür benimle uğraşmak zor olacak biliyorum. Sana pek güzel şeyler yaşattığım da söylenemez. Ama bir gün torunlarımız kucağımda, hikayemizi onlara anlattığımda "Bu yaşlı bunak da amma salladı." diyerek benimle dalga geçmelerini istiyorum Deniz. Tüm ömrümü seni mutlu etmeye adamak istiyorum. Benimle evlenir misin?"

Deniz yağmurdan ıslanan kıyafetlerine, dağılan saçlarına, ağlamaktan kızaran gözlerine aldırış etmeden dizlerinin üzerine çöktü. Eliyle ağzını kapattı. Elleri hala korkudan titriyordu. Yüreğine inebilirdi değil mi? Fatih'in sorduğu soruyu henüz idrak edememişti. Fatih elinden tutup onu ayağa kaldırdı. Cevap bekler gibi bakıyordu. Deniz sadece kafa salladı. En azından bunu yapabilirdi. Fatih yüzüğü parmağına taktı. Deniz onun da elinin titrediğini kendi elleri arasındayken hissetti. Şu anki mutluluğunun tarifi yoktu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi kafesini zorluyordu. Kollarını Fatih'in boynuna sardığında Fatih ona sıkıca sarılıp etrafında döndürmeye başladı.

Etrafında kopan alkış ve ıslıklarla Deniz neler olduğunu yeni yeni anlıyordu. Fatih onu yere bıraktığında suratına çok sert olmayan bir tokat attı.

"Sen sersem misin? Yüreğime iniyordu! Başka şekilde teklif edemez miydin!"

"Amirime başka türlüsü yakışmazdı." diyen sesi hemen tanıdı Deniz. Emir yine o tatlı sesiyle kendisine takılıyordu.

"Şu işe yaramazı başımdan aldığın için sana nasıl teşekkür edeyim Deniz? Artık benim değil senin başını belaya sokacak." diyense Serdar'dı. Yanlış görmemişti demek. Bu maskeli adamalar Fatih'in ekibiydi.

Fatih Serdar'ın sözlerine göz devirip Deniz'i saçlarından öptü. Kulağına eğilip,

"Başına büyük bela aldın güzelim." dedi.

Deniz de gülümseyerek hem Fatih'e hem ekibe cevap verdi.

"Başıma gelecek her türlü belaya gözüm kapalı girebilirim."

Herkes gülüştü ama Serdar onlara yaklaşıp yakından daha samimi bir şekilde tebrik etti. Ardından bu anı da bozmayı ihmal etmedi.

"Hadi ekip toplanın artık. Hepimizin bu hergele yüzünden sırılsıklam olduğumuz yeter. Eğer hala bir işimiz varsa Türkiye'ye dönüp işimizin başına geçmeliyiz."

Ekibi toplayıp giderken Fatih'e son kez baktı ve ilerde duran arabaya doluşup gözden kayboldular. Deniz bir kaç kere daha hapşırınca Fatih onu arabaya soktu. Deniz biraz ısınıp elindeki yüzüğe baktı. Kabul etmiş miydi gerçekten? Ömrünün sonuna kadar bu dengesiz adamla baş etmeye çalışacaktı. Bazen yorulacak, üzülecek belki de hayatı tehlikeye girecekti. Ama Deniz sevdiği ve ömrünün sonuna kadar seveceği bu adamla çok çok mutlu olacaktı. Uzanıp Fatih'in elini tuttu. Fatih elini kaldırdı ve avuçlarından öptü.

Nihayet olaylarla dolu saatler sonunda evlerine geldiklerinde Fatih onları ayıran koridorda durdu. Deniz'den ayrılacağı için üzgün gibiydi. Gerçi yol boyunca sürekli dip dibe durup bir an ayrılmamışlardı ama şimdilik ailesine bu konuyu açana kadar onların bilmesini istemediğinden herkes bu noktadan sonra kendi evine gitmeliydi. Fatih onu yine tutup kendi evinin koridoruna çekti. Saçlarıyla oynayıp Deniz'i kendinden geçiriyordu.

"Biliyor musun bu hayal kurma huyunu sanırım bana da bulaştırdın. Bu eve ilk geldiğimde ilk kez bir hayal kurdum." diye fısıldadı. Deniz Fatih'in hayalinin ne olduğunu çok merak etti. Ablasının arka planda bağıran, 'O gelecek planında sen var mısın Deniz?' diyen sesini bastırıp Fatih'e odaklandı.

"Ne hayali kurdun?" diye sordu ilgiyle.

"Seni ve o büyük salonda koşuşturan çocuklarımızın hayalini kurdum Deniz. Ve ben bunca yıllık hayatımda hiçbir şeyi bu kadar istemediğimi farkettim."

Çocuklar mı? Minik Deniz'ler ve Fatih'ler mi? Deniz eliyle Fatih'in kolunu tuttu. Gözleri bu hayalin güzelliğiyle ışıl ışıl parladı.

"Bu, şimdiye kadar kurduğum tüm hayalleri geride bırakacak kadar güzel bir hayal Fatih." dedi ve sonra onu kovduğu bu koridorda ayaklarında yükselip onu istekle öptü. Birkaç saniye sonra bu öpücüğü şehvete ve arzuya döndüğünde Fatih'in daha fazlasını istediğini anlayabiliyordu. Deniz'i istiyordu ve bu Deniz'e kendini inanılmaz derecede mükemmel hissettirdi. Eliyle Fatih'in göğsüne dokunup onu durdurdu. Fatih,

"Sorun ne?" diye sorduğunda ise uzun zamandır beklediği o cevabı verdi.

"Evine git Fatih!" dedi ve gülerek kendini eve attı. Bir kadın her şeyi unutabilirdi ama reddedildiğini ve o an nasıl hissettiğini asla unutmazdı. Deniz de Fatih'in onu reddettiği geceyi unutmadığını ve o gecenin intikamını alacağını da Fatih'e çok güzel bir şekilde anlattığını düşünüyordu. Fatih'i çok seviyordu onun için her şeyi yapabilirdi ama geçmişi de unutmamıştı. Onun aptalca Deniz'i koruma arzusu yüzünden ne acılar çektiğini de unutmamıştı. Hasta odasında terk edildiğini de unutmamıştı ve beraber oldukları her an Fatih'ten bunun hesabını soracaktı.

"Deniz!"

Deniz yaslandığı kapıdan sıçrayarak ayrıldı. Sırıtan suratını ifadesiz tutmaya çalışsa da bu kadar mutluyken bu imkansız bir şeydi. Bu yüzden içinden geleni yapıp annesinin boynuna sarıldı.

"Sen neredesin kaç saattir! Deliye döndüm burada. Neden bu şekilde sorumsuzca davranıyorsun? Neler oluyor, ne bu halin?" diye sorularını sıralarken Deniz hiç biri duymuyordu. Sadece gülüp çığlık atmak istiyordu. Annesi sinirle geri çekildiğinde elini Deniz'in alnına koydu.

"Aman Allahım! Deniz sen yanıyorsun!" diyerek üzerindeki ıslak kıyafetleri çıkarmaya başladı.

"İyiyim anne. Hemde hiç olmadığım kadar iyiyim." dedi Deniz ama o ana kadar farketmediği bir şekilde üşümeye başladı. Annesinin yardımıyla odasına girdi ve kalın bir kaç bişey giyip yatağa uzandı. Dışardaki yağmura ve sonra da arabanın klimasına maruz kalınca üşütmüş olmalıydı ama annesi Deniz'in hastalığı yüzünden fazla endişe ediyordu. Yorganı üzerine iyice çekip ısınmaya çalıştı ama hala üşüyordu. Bir yandan da içinde bir alev topu vardı sanki. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordu ama odaya babasının girdiğini ve,

"Hemen hastaneye götürmemiz lazım." dediğini duyar gibi olmuştu. Gerisi ise Deniz için ateşli bir karanlıktı...

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin