Bölüm 19

312 34 1
                                    

Bu adam kendi devletinin kilit ismi. Asla zarar vermeyeceksin. Hele de Türkiye sınırları içerisinde. Bu senin, benim, teşkilatın hatta ülkenin bile sonu olur. Yapılan gizli anlaşmalar var. O yüzden sadece kontrol altında tutup ülkeden sorunsuz çıkmasını sağlayacağız.

Fatih arabasında gerinirken Serdar'ın sözlerinin kulaklarında çınlamasını umursamamaya çalıştı. Serdar'ın hayaleti yan koltuğunda oturuyor ve ona kesin bir dille "Yapma!" diyordu sanki. İçi rahat değildi, huzurlu değildi. Hayatının kabusunu ona yaşatan adamın cezasını kendi elleriyle vermeden de rahat olamazdı. O, canından bir parçayı bir kere kaybetmişti. Bir daha kaybettiğini düşünmesi bile onda kapanmayacak korkular, azaplar oluşturmuştu. Bu yüzden Fatih'in bildiği tek bir şey vardı. Martin buradan elini kolunu sallayarak çıkamayacaktı.

Kalabalık otoparkta Martin'in arabasını gözden kaçırmamak için dikkatinin dağılmamasını sağlamaya çalıştı. Gerçi koca otoparkta Range Rover'ın son modeli olan tek arabayı kaybetmek biraz zordu. Yine de böyle önemli bir adamı yola çıktığında paketlemek tahmin ettiği kadar kolay olmayacaktı. Bu arabanın zırhla korunduğuna adı gibi emindi.

Martin üniversitenin girişinde fotoğraflarını çeken üniversite öğrencilerine ve gazetecilerden oluşan kalabalığa poz verirken oldukça dinç duruyordu. Görevini yerine getiren bir bilim adamı edasıyla kendinden emin bir şekilde merdivenlerden indi. Fatih onun bu dinçliğini yerle bir etmek için yanıp tutuştu. O tabutta yaşadığı şeyi ömür boyu unutmayacaktı. Her gece o tabutta olduğunu ve nefesinin kesildiğini görüyordu. Deniz'in kanlar içinde yerdeki görüntüsü bir karabasan gibi çöküyordu üstüne. Hayır! Fatih bunun hesabını gülerek arabasına binen şu adi adama soracaktı ve buna da kimse engel olamayacaktı. Martin'in şöförü arabayı çalıştırdığında oda hareketlendi ve aradaki mesafeyi ayarlayıp takibe başladı. Bir hamle bekliyordu. Ellerindeki virüsü yaymak için yapacağı tek bir hamle olmalıydı. Martin oldukça akıllı bir adamdı.

Gittikleri yolun nereye çıkacağını biliyordu. Martin ölen yardımcısı doktor beyin muayenesine gidiyordu. Fatih'in elleri karıncalanmaya başladı. Martin muayeneye gelip arabadan indiğinde şöförü dışarda gözcülük yapmak için beklemeye başladı. Fatih de onunla beraber bekledi. Burada etkinleştireceği virüsü ne yapacaktı oldukça merak ediyordu. Martin elinde siyah bir çantayla tekrar kapıda göründüğünden Fatih'in kalbi ağzında atmaya başladı. O çantanın içindeki şey patlamaya hazır bir bomba gibi tehlikeliydi. Araba hareket ettiğinde yeniden takibe geçti ve bu seferki duraklarının neresi olacağını görmek için sabırsızlandı.

Kalabalık Kızılay meydanına geldiklerinde Martin'in şöförü arabayı göze batmayacak bir yere çektiğinde Fatih o an ilk defa bu trafik yoğunluğuna şükretti ve kendisi de arabadan indi. Adam kalabalıkların arasından ustaca geçerken Fatih onu kaybetmemek için hızlı hareket ediyordu. Martin sonunda iş yerleriyle dolu bir binadan içeri girince Fatih de tereddütsüz oraya yöneldi. Martin'in en üst kata kadar çıktığını görünce acele ederek arkasından gitti. Martin en üst kata ulaştığında çatıya açılan kapağı kaldırıp aşağı kayan merdivenden çatıya tırmandı. Fatih önce binayı kolaçan etti ardından artık bu yolun sonu olduğunu düşünerek o da çatıya çıktı. Martin'in yere eğilmiş çantanın içinden bir kit çıkardığını gördü. Kiti drone'a yerleştirdi. O an Fatih'in beynindeki şimşek çaktı. Martin o drone'u hareket ettirmemeliydi! Martin drone'u çalıştırmadan önce onu durdurmak için arkasından bağırdı.

"Demek oyunun sonuna geldin Martin."

Sesi rüzgarda dalgalanıp Martin'in kulağına erişince Martin memnun bir ifadeyle Fatih'e baktı. Elindeki kumandayı avucuna vurarak Fatih'e biraz yaklaştı. Konuşabileceği bir mesafeye geldiğinde durdu. Gözlerinde zafer kazanmış bir edayla konuşmaya başladı.

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin