Bölüm 10

335 39 1
                                    

Deniz o karanlık merdivenden bir kere daha inerken nefesi kesildi. Anıları gözünde canlanıyor, onun işini daha da zorlaştırıyordu. Birazdan sinir krizi geçirecekmiş gibi hissediyordu. Özellikle o tabutu gördüğünde eline bir balta alıp o camı tuzla buz etmek istedi. Önünde merdivenleri inen doktor onun duraksadığını görünce arkasını dönüp "Hadi, korkma. Birazdan ışıkları yakacağım." dedi. Anıları beyninden uzak tutmaya çalışarak titreyen bacaklarını zorladı ve merdivenden indi. Midesi bulanıyordu. Buradaki ağır havayı içine çekmek istemiyordu. Doktor ışıkları yaktığında mahzen aydınlandı. Tahmin ettiği üzere o dolabın arkasına gizlenmiş kapıdan geçip mahzene inmişlerdi. Böylece burayı incelemek için ekstra bir aksiyona ihtiyaç kalmamıştı. Deniz buraya bu kadar çabuk girmesini beklemiyordu. Etrafı ilk defa görüyormuş gibi inceledi. Aklına Mila'nın sözleri gelmişti.

Asla çok meraklıymış gibi davranma. Ama ilgisiz de kalma. Etkilen, soru sor ve işine bak.

Deniz gözlerini yeteri kadar açıp kaşlarını kaldırarak, "İşte şimdi etkilendim." dedi.  Doktor onun gözlerine birkaç uzun saniye bakıp tatmin olarak odayı nasıl temizleyeceğine dair talimatlar verdi. Deniz basit bir kaç soru sordu. Mesela, "Pencereyi açabilir miyim? Buranın havası oldukça kötü." dediğinde doktor ilk başta karşı çıkacak gibiydi ama zaten Deniz'in beti benzi attığı için kabul etti. Deniz ufak pencerenin altına bir tabure koydu ve pencereyi açtı. Buradan kendisi gibi zayıf biri geçebilirdi ama doktor gibi kalıplı bir adamın buradan kaçma ihtimali yok gibiydi. Deniz bu pencerenin saçmalığına takılmadan edemedi. Bu yüzden de taburede dengesini kaybedip sendeledi.

Ona uzanan kollar düşmesini engellediğinde Deniz doktorla fazla yakınlaştığını düşündü. Doktor onun rahatsız olduğunu anlayıp geri çekildiğinde işlerini halletmek için onu yarım saat tek başına bıraktı. Deniz kameraları görebiliyordu. Dikkatli davranması gerekiyordu. Bu yüzden sadece temizlik yapıyormuş gibi görünmeliydi. Eline toz bezini alıp cam tabutun olduğu bölüme ilerledi. Yerlerde ufak tefek kan lekelerine dehşetle bakıp ağzından çıkacak olan iniltiyi son anda bastırdı. Camı silerken gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Onun düşündüğü tek şey şu an temizliği kanın ait olduğu kişiydi. Deniz ağlaya ağlaya Fatih'in izlerini silerken bu işkenceyi sadece onun için çektiğini defalarca kez kendine hatırlatmak zorunda kaldı. Bu bölümle işi bittiğinde ilaç dolabına geçmek için can attı. Bu dolabın kilitli olmamasına şaşırmıştı. Demekki buraya sadece güvenilir dostları giriyordu. Dolabın ilk önce içini silmek için ilaçları dışarı çıkardı. Hepsini yere koyarken göz gezdirdi. İsmini ilk defa duyduğu çoğu ilacın ne işe yaradığını merak ediyordu. Görsel hafızası oldukça kuvvetli olduğu için bu ilaçlara iyice baktı. Rafları sildi ve ilaçları tekrar yerleştirdi. Alt kapağa gelip açtığında işe oradaydı. Hedefi ona göz kırpıyordu. Bunu kapağı ilk açtığında heyecanlanmasından anlamıştı. Kilitli kasa ona 'aradığın şey benim' diyordu. Geliştirdikleri antibiyotikin formülü kesinlikle buradaydı. Deniz oyalanmadan oranın da tozunu aldığında laboratuvar bölümüne geçip aletleri teker teker sildi. Her birinde olabildiğince az zaman geçirip en kısa şekilde inceledi. Bu sırada merdivende duyduğu ayak sesleriyle vücudu gerildi. Doktor ona yaklaşıyordu. Sesler git gide yakınına geliyordu. Ve sonunda adımları durduğunda Deniz'in nefesi kesildi çünkü bu manyak tam da arkasında durmuştu. Hızla inip çıkan göğsünü kontrol etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Adam ellerini Deniz'in kollarına değdirdiğinde Deniz irkilerek ufak bir çığlık attı.

"Şşşş... Korkma. Ben sana zarar vermem."

"Benim... işim.. bitiyor. Yani çık.. çıkacağım birazdan." diyerek kekeledi. Adam kulağının dibine kadar gelmişken artık sakin olamazdı. Doktor ellerini Deniz'in boynuna götürdüğünde Deniz kendisini boğacağını düşündü. Açığa mı çıkmıştı? Onu burada öldürecek miydi? Deniz korkudan neredeyse düşüp bayılacaktı.

Doktor yavaşça boynunu okşadığında kapattığı gözlerini aniden açtı. Geri çekilerek adama döndü.

"Remzi Bey siz, siz ne yapıyorsunuz?"

Kıpkırmızı kesilmişti. Sinirleri geriliyor tüm bedenine elektrik gönderiyordu. Onun bu davranışlarını çalışanlarına özenli olarak yorumlamıştı ama büyük bir hata yaptığını şu an anlıyordu. Bu adam takıntılıydı!

Deniz korkuyla geriye adımlar atarken Doktor da üstüne doğru geliyordu.

"Aramızdaki çekimi farketmediğini söyleme bana Mehtap. Senin de en az benim kadar istediğini biliyorum."

Deniz kesinlikle adamın davranışlarını yanlış anlamıştı. Şu an bu durumun içinden acilen çıkması gerekiyordu. Sırtı küflü duvara çarpınca hem ağır kokudan hem de Doktorun o arzulu mavi gözlerinden midesi bulandı. Neredeyse adamın üstüne kusacaktı. Şu an iki seçeneği vardı. Ya bir atak geçirip bayılacaktı -ki bu adamın ekmeğine yağ sürmek olurdu- yada adamın üsüne kusacaktı.

Doktor onu duvara sıkıştırdığında öpmek için eğildi. Deniz artık bu kadarına dayanamadı ve onu eliyle başarabildiği kadar itti.

"Bakın doktor bey siz beni çok yanlış anlamışsınız! Ben, asla böyle bir şeyi istemiyorum. İzin verirseniz çıkacağım." diyerek adamı geçip merdivenlere yöneldi ama Dokto gitmesine izin vermeyip onu durdurdu ve zorla ona dokunmaya çalıştı.

"Ben istediğimi almadan hiçbir yere gidemezsin!"

Deniz içine düştüğü durumda dehşete kapıldı ve kaskatı kesildi. Adamın ellerini vücudunda hissettiğinde Fatih için bile olsa bu kadarına katlanamayacağını düşündü. Ölebilirdi. Evet Fatih için canını bile verebilirdi ama bu ölümden çok öte bir şeydi. Ayaklarını hareket ettirip adamın kasıklarına bir tekme attı. Adam biraz gerilediğinde ise suratının orta yerine yumruğunu savurdu. Bunu ona zorda kalırsa diye Mila göstermişti. Parmaklarından gelen çıtırtı sesiyle yüzünü acıyla buruşturdu ama hemen merdivenlere yönelip kendini odadan dışarı attı. Çantası alıp çıktığında sağlam eliyle kırılan parmaklarını tutarak Mila'nın onu beklediğini bildiği yere gitti.

Kendini arabaya attığında sarsılarak ağlamaya başladı. Mila onu şaşkınlıkla izlerken "Ne oldu?" diye sordu. Çantası yukarıda kaldığı için olanları duyamamıştı.

"Artık oraya temizlikçi rolüyle giremem Mila! O doktor bozuntusu bana saldırdı! O adam bir psikopat."

Mila bir süre Deniz'i sakinleştirmek adına sessiz kaldı. Gözlerinde bir pişmanlık yada bir üzüntü görebiliyordu Deniz.

"Haklısın bu kadarını ben de beklemiyordum."

Deniz ağlak gözlerini kocaman açıp ona baktı.

"Sen bu adamın öğrencilere takık olduğunu biliyor muydun?!" diye sordu sinirle Mila gözlerini kaçırınca sağlam eliyle boğazına yapıştı.

"Bana bunu nasıl söylemezsin?! Nasıl beni böyle bir tehlike içine atarsın?!"

Mila elini üzerinden attı ve Deniz'e çaresizce baktı.

"Çünkü oraya başka türlü giremezdin Deniz. Adamın zayıf noktası buydu."

"En azından bana söyleyebilirdin!" dedi. Hala kendini savunmasına şaşırarak. Yanındaki kızın ona yardımcı olduğunu düşünmüş ve güvenmişti. Deniz belkide artık insanlara bu kadar çabuk güvenmemeliydi.

"O zaman daha çok korkacaktın ve daha fazla hata yapacaktın. Anlayışlı ol biraz."

Deniz bu lafına sinirle yüksek sesli bir kahkaha attı.

"Anlayış mı? Gerçekten komik oluyorsun."

Mila sabırla gözlerini kapatıp açtı. Torpidoya uzanıp eline bir anahtarlık aldı.

"Sayende bunları çıkarttırmayı başardım ama. Buna değerdi. İstediğin kadar öfkelen. Ucunda o laboratuvara girmek var."

Deniz anahtarlığa baktı. Bu doktorun anahtarlığının yedeği miydi yani?

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin