Bölüm 9

322 37 1
                                    

Derya Kerim'in kollarında o kadar huzurluydu ki bu huzura yeniden kavuşmak adeta yeniden doğmak gibi hissettiriyordu. Kerim'in çıplak göğsünü sırtında hissetmek onun yeniden -bugün kaç kere olmuştu sayamadı- ateşlenmesine neden oluyordu. Kerim ellerini Derya'nın karnında daireler şeklinde dolandırırken eğilip kulağına doğru konuştu.

"Eğer dün buraya gelmeseydin ve ben gitseydim ve sana yanında olmak istediğimi söylemeseydim..."

Boğazına düğümlenen şeyin geçmesine izin vererek tekrar konuştu.

"Bana bu minik şeyden bahsetmeyecek miydin?"

Derya o an hiç tereddüt etmeden yüzünü Kerim'e döndü. Bakışlarındaki sıcaklık, anlayış, pişmanlık Derya'nın yüreğini okşuyordu.

"Hayır! O senin de bebeğin Kerim. Bu kadar kötü biri değilim. Tabiki onu sana söyleyecektim. Ama..."

Derya gözlerini kaçırdı. Nefeslerinin sıcaklığı onları sarıyorken gerisini söylemek için çok da acele etmek istemiyordu. Kerim beline dolanan elini yavaşça yukarı çıkartıp Derya'nın çenesine dokunarak kaşlarını kaldırdı.

"Ama?"

"Ama boşandıktan sonra."

Kerim'in yüzü değişti. Bozulduğu her halinden belli oluyordu. Derya bunu anlayışla karşılamasını beklemek gibi bir hataya nasıl düşebilmişti. Aralarına ufak bir mesafe koymak için hareketlense de Kerim tutuşunu gevşetmedi. Kafasını hayır anlamında salladığında Derya olduğu yerde kaldı. Ve bundan da hiç şikayetçi değildi.

"Beni anlamanı istiyorum Kerim. Boşanmak üzereydik ve ben beni istemediğini düşündüğüm bir adama bebek dayatması yaparak boşanmaktan vazgeçirmeyi istemedim. Bu tercih edebileceğim bir yol değildi. Biliyordum ki bebeği öğrendiğin anda boşanmayacaktın."

"Tabiki boşanmayacaktım!" diyerek sinirle kükredi.

"Bebek olsun olmasın Derya. Senden boşanmayacaktım! Ben o kağıt parçasını imzalamakta senin kadar ısrarcı olmadım. Gerekeni yapıp imzalamadım."

Derya suçluluk duygusunu bastırmaya çalıştı. Kerim'in onu bu şekilde suçlaması yeniden kavga etmenin yollarının temeliydi sadece. Derya sadece sessiz kaldı. Gözündeki yaşları akıtmak istemiyordu ama hormonları bu konuda ona yardımcı olmuyordu. Kerim'in koluna düşen bir damlayla Kerim onun yüzünü ellerinin arasına aldı. Gözlerindeki üzüntü bariz belli oluyordu.

"Özür dilerim. Yine fazla üstüne geldim. Benim, bu Derya'ya alışmam uzun sürecek galiba. Sen böyle bir durumda bağırıp çağırıp yastığı kafama atardın."

Kerim ona mahcupça gülümsediğinde Derya da gülümsedi. Yorgandan açıkta kalan omuzlarını silkerek, "Hormonlar işte." dedi. Kerim onu tekrar göğsüne bastırarak sarıldığında Derya gözlerini kapatıp onun uyuşturan kokusunu içine çekti. Boynunun boşta kalan kısmına uzanıp öptü ve burnunu oraya dayadı.

"Ömrümün sonuna kadar burada kalabilirim."

Kerim onu tek bir hamleyle kucağına aldığında tenleri bu temasla alevlendi. Derya onun dudaklarına eğilmeden önce Kerim hınzırca gülümsedi.

"Peki ya burada ne kadar kalabilirsin?"

Derya kadınsı bir kahkaha atıp Kerim'i arzuyla öptü. Kerim'le her şekilde ömür boyu kalabilirdi...

Ertesi gün -nihayet yataktan çıkabildiklerinde- Kerim'in ısrarlarına dayanamayan Derya hastaneye gitmeyi kabul etti. Henüz kontrollerine bir hafta vardı ama bu seferki kontrolü biraz erkene alabilirdi. Heyecanla el ele hastaneye girdiklerinde Kerim'in stresli olduğunu gördü Derya. Aslında doktoru değiştiği için o da huzursuzdu. Kerim'in hastanesinde kontrole gelecek kadar çıldırmadığı için şimdiye kadar başka yere gitmişti. Kadın Doğum Doktoru Fidan Hanım'ın odasına geldiklerinde ikisi de huzursuz bir şekilde içeri girdi. Fidan Hanım onları gülümseyerek karşıladı ve Kerim'le el sıkışırken,

"Hayırlı olsun Kerim Hocam. Çok sevindim duyunca." dedi.

Kıskanma. Kıskanma.

Derya delici gözleriyle kadına baktığında kadın ona da tebriklerini iletti ve hazırlanması için odanın sağ tarafındaki bölmeye geçmesini istedi. Derya o ayrı bölgeye geçtiğinde bu odanın ultrason cihazı ve sedyeden ibaret olduğunu gördü. Karnını açıp sedyeye uzandı. Doktor bilgisayardan Derya'nın gebelik takip sistemini açtı ve son kontroldeki durumlarını inceledi. Bir süre sonra geldi, ultrason cihazını açarak ve o soğuk sıvıyı Derya'nın karnına döktü. Kerim hemen başının üstündeki yerini alıp elini tuttu. Karşılarındaki dev ekrandan bebeğin görüntüsünü görmeyi heyecanla beklediler.

Bebeğin görüntüsüyle beraber odaya dolan kalp atışları Derya'nın heyecanlanmasına neden oldu. Bu sesi her duyduğunda kendinden geçecekmiş gibi duruyordu. Başını kaldırıp Kerim'e baktığında gözünü bile kırpmadan ekrana odaklandığını gördü. Sonra da gözünden akan bir damla yaşı farketti. Derya o an Kerim'in ne kadar güzel bir baba olacağını düşündü. Bebeğini sevgiyle sarıp ona her türlü güveni verebilecek, her durumda arkasında duracak güçlü bir baba olacaktı Kerim. Bebeklerin henüz hiçbir uzvunun belli olmadığı görüntülere bakıp o minicik kalbinin atışını dinledikleri bu an Derya için paha biçilemez bir andı. O kadar önemli bir an paylaşıyorlardı ki sanki onların kalbide bu minik minik atan kalple aynı uyumda atmak için hızını yavaşlatmış, nefesleri kesilmişti. Kerim gözünü sildi ve Derya'nın elini sıktı.

"Bu," dedi pürüzsüz sesiyle.

"Bu minik şey bizim bebeğimiz mi?"

Derya da hala bunun farkındalığına varamamıştı. O, anne olacaktı değil mi? Onun kokusuyla huzur bulacak, ağladığında ağlayacak, güldüğünde gülecekti. İlk kelimeleri dudaklarından dökülsün diye dört gözle onu bekleyecekti. Onun mutluluğu için her şeyi göze alacak ve ne pahasına olursa olsun bebeğine çok güzel bir hayat sunacaktı.

"Evet minik bebek oldukça sağlıklı görünüyor." diyem doktor Figen Hanım'ın sesiyle dikkatini monitörden çekti. Bu haftalarda kullandığı ilaçların bitmesine az kaldığı için onları yeniden yazdırdı ve kilo kontrolü yapıldıktan sonra nihayet muayene odasından çıktılar. Kerim Derya'nın elini o kadar sıkı tutuyordu ki Derya ellerinin bir daha asla ayrılmayacağını adı gibi biliyordu. Şimdi düşününce, eskiden Kerim'e yaptığı haksızlıklar birbir gözünün önünden geçiyor ve büyük bir pişmanlık duygusu bedenini sarıyordu. Derya belki biraz anlayışlı ve özverili olsaydı bu sorunları yaşamayacak olduklarının gerçeği bir tokat gibi suratına çarpıyordu. İçinden bu pişmanlıkları nasıl atacağını düşünürken Kerim avuçlarına bastırdı. Sanki düşüncelerini okumuş gibi şefkatli bakıyordu gözleri.

"Artık geçmişi düşünmeyeceğiz Derya. Hatalarımızla kusurlarımızla beraber birbirimizi yıpratmadan yaşayacağız. Ve söz veriyorum ne seni ne de bebeğimizi asla bırakmayacağım..."

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin