Kalın parmaklarını başına götürüp ovaladı Serdar. Bugün başı her zaman olduğundan daha fazla ağrıyordu. Kaç haftadır ne telefonları susuyor ne geleni eksik oluyordu. Herkese açıklama yapmak, müdürlerini idare etmek oldukça zor geliyordu. Gerçi buna değdiğini düşündü. O, amacına ulaşmıştı. Bu zorlu süreci de atlattıktan sonra artık her şey yoluna girecekti. Bu olayı çözersen terfi senindir. demişti müdürü. Bir an hüzünle gülümsedi. Onun istediği tek bir şey vardı. Artık başı ağrımasın istiyordu.
Odasının kapısı bugün onuncu kere çalındığında masasının üzerindeki ağrı kesiciye uzanıyordu.
"Gir." dedi güçsüz sesiyle.
"Müdürüm?"
Gelen Ferhat'tı. Ekibi bu süreçte ona oldukça yardımcı oluyordu.
"Gel Ferhat. Bir haber mi var?"
Ferhat sıkıntıyla karşısında durdu. Serdar ilacını içti ve arkasına yaslandı. Yorgunluğu her halinden belliydi. Göz altlarındaki çukurlar ve morluklar ona dinlenmesi için yalvarıyordu.
"Müdürüm, amirimizin bugün yine atağı tuttu. Gelip baksanız iyi olur."
Şu Allahın belası ataklar Serdar'ı güçsüz düşürüyor elini kolunu bağlıyordu! Sinirle ve birazda üzüntüyle Ferhat'ı onaylayarak kalktı sandalyesinden. Mesken tuttuğu başhekimin odasından çıkıp Ferhat'ı takip etti. Hastane odasına girmeden önce doktorların gitmesini bekledi bir süre ve o süre zarfında camdan içeride olanları izledi. Bu davranışları sergilemesini bekliyorlardı değil mi? Saldırganlaşıp herkese zarar vermek istiyordu. Bu yüzden de onu sürekli uyutuyorlardı. Onun sinirle açılan gözleri, alnında ve boynunda beliren damarlarıyla korkutucu göründüğünü kabul ediyordu Serdar. Ama kendisi korkmuyordu.
Doktorlar işlerini bitirip onu uyutarak çıktıklarında Serdar önlüğünü ve galoşunu giyip içeri girdi. Fatih'in bir ölü gibi cansız yatan bedenini görmek Serdar'ı oldukça etkiliyordu. Onu makinelere bağlı olarak görmek canını acıttı.
"Üzgünüm, gerçekten. Beni öldürmek istiyorsun biliyorum. Eğer oradan kalkarsan bunu yapmana izin vereceğim." dedi. Fatih'in duyup duymadığını bilmiyorlardı. Bilinci kapalı birine göre tepkileri fazlaydı. Bir hasarı var mı yok mu anca uyanırsa anlayabilirlerdi. Onun da tek çaresi antibiyotikti. Martin'in zırh gibi koruduğu antibiyotik! Tek numune onun laboratuvarındaydı ve oraya girmek imkansızla eş değerdi. Ekibi bunun için uğraşsa da Serdar boşa bir çaba olduğunu biliyordu.
Bir süre daha yanında kalıp odadan çıktı. Kaç haftadır bu hastanede yatıp kalkıyordu bilmiyordu ama artık iyice bunalmıştı. Cebinden bir sigara çıkartıp bahçeye çıktı. Oradaki banklardan birine çöküp düşünmeye başladı.
Bu iş nasıl başlamıştı, Martin'le nasıl iletişime geçmiş onunla nasıl işbirliği yapmıştı? Hepsi birer birer canlandı gözlerinde. Böyle olması gerekiyordu, diye kendine bin defa söyledi. En iyi olasılık buydu. Bunu bildiği halde olanları Fatih'ten sakladığı için vicdan azabı çekiyordu. Fatih bilseydi, Martin de bilirdi ve planı istediği gibi gitmezdi. Kendini telkin etmeye çalışıyordu ama tek suçu dönüp dolaşıp yine kendinde buluyordu. Meslek hayatı boyunca en büyük sınavı buydu herhalde.
"Kendini suçlamayı ne zaman bırakacaksın?"
Mila gelip yanına oturduğunda Serdar elindeki sigarayı ağzına götürdü. Ne cevap verdi ne de dönüp ona baktı.
"İkisinin de bu durumda olmasının nedeni benim. Belki de başka çözüm yolu bulabilirdim."
Sigara boğazını kuruttuğu için sesi hırıltılı çıkmıştı. Mila'dan onaylamayan bir ses çıktığında dönüp baktı. Mila umutlu bir şekilde, "Her şey düzelecek." dediğinde inanmayarak güldü.
"O, nasıl?" diye sordu Serdar. Mila'nın başarısız teselli girişimini göz ardı ederek.
"Doktorlar travmatik bir durum olduğunu söyledi. Ne zaman uyanır kestiremiyorlar. Belki bugün, belki bir ay belki bir yıl." dedi. Mila bu konuda, Fatih konusunda olduğu kadar ilgili değildi. Zaten Serdar'ın ona verdiği görevi de istekle yapmıyordu ama hakkını yiyemezdi yine de ilgileniyordu. Canı yansa da iş, işti.
Sustukları sırada Mila'nın gözü Serdar'ın arkasında bir noktaya takıldığında Serdar'da dönüp baktı. Bir doktor onlara doğru hızlı adımlarla geliyordu. İkisi de ayaklandı ve kendilerini her şeye hazırlayarak doktora odaklandı.
"Hastamızın değerleri normal düzeye geliyor. Bir ara gözlerini açtı ama sonra uykuya daldı. İlaçlarını kestim ve kesin olarak uyanmasını bekliyoruz." dedi mutlu bir haber vermenin sevinciyle. Karşısında gördüğü donuk gözlerle hüsrana uğramıştı. Serdar gitmek için hareketlendiğinde Mila onu durdurdu.
"Sen bir süre sonra gelsen iyi olur. Onunla ben ilgilenirim ilk önce seni görmesi iyi olmaz." dediğinde Serdar ona hak verdi. Mila doktorla beraber hastaneye girdiğinde Serdar yeniden banka çöktü. Asıl sorunlar bundan sonra mı başlayacak emin olamıyordu ama uyanmaları Serdar'ın sağlığı için hiç iyi olmayacaktı bunu biliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE 2 TAMAMLANDI
Aktuelle LiteraturFatih ve Deniz'in aşkı hız kesmeden devam ediyor. Bakalım ikisi de düştükleri -düşürüldükleri- bu kör kuyulardan çıkıp aşklarına sarılabilecekler mi?..