Bölüm 33

236 25 0
                                    

Derya, narkozun etkisinden yeni yeni çıkarken düşündüğü tek şey yanı başındaki minik nefesçiklerdi. Gözlerini net bir şekilde açmaya çalıştı. O kadar çok uykusu vardı ki bıraksalar bir kaç ay uyuyacakmış gibi hissediyordu. Ayılmaya başladığında ilk hatırladığı şey sedyeyle asansöre bindirildiği andı. Ameliyathaneden çıkarılmış, odasına götürülürken Kerim'in elini tuttuğunu hatırlıyordu. Diğer eliyle yüzünü kapatmış ağlıyordu.

"Ben iyiyim." demişti Kerim'e. Boğazı taktıkları hortumdan kurumuş, suyun tek damlasına bile aşırı muhtaçken kendini zorlayarak Kerim'i telkin etmeye çalışmıştı. Ve sonra o an geldi. Sedyeden kaldırılıp yatağa yatırıldığı an. Nefesi kesilmişti. Kasıkları yanmış, karnına kızgın büyük bir mızrak saplanmıştı sanki. Bağırdığını hatırlıyordu. Sedyeden yatağa fırlatılmış gibi hissetmişti. Ve asla gözlerini açamamıştı. Yeni yeni kendine geliyordu ve beynine düşen bu anılar içinin sıkıntıyla dolmasına neden olmuştu. Doğrulmaya çalışsa da sancıları buna izin vermedi. Kerim hemen yanında aldı soluğu.

"Derya!"

Uykulu uykulu baktı kocasına. En az Derya kadar yorgun görünüyordu. En az Derya kadar mutlu. Gözlerinin altı yorgunluktan çukurlaşsa da gözlerindeki mutlu pırıltılar bu yorgunluğu önemsemediğinin göstergesiydi.

"Kerim," demişti ki minik bebekleri ağlamaya başladı. Derya doğrulurken Kerim de bebeğini yatağından korkarak aldı ve annesine verdi. Derya o minik bedeni ellerinin arasında hissettiğinde nefesi kesildi. Göğüs kafesi hızla inip kalkıyordu. Kalbi öylesine mutlu atıyordu ki Derya neredeyse korkmaya başlayacaktı.

"Merhaba miniğim." dedi gözyaşları bebeğinin üzerine sarılmış pembe battaniyeye düşerken. Bebeği de annesinin kokusunu aldığında sakinleşmiş henüz açamadığı gözleri yumuşamış, yüzüne huzurun aynasını bırakmıştı. Başını bebeğinden kaldırıp kocasıyla göz göze geldi Derya. Onun da gözleri dolu doluydu ve hayatının en güzel manzarasını izliyormuş gibi bakıyordu. Bu görüntüyü uzun uzun seyrediyordu. Derya boşta kalan elini Kerim'e uzattığında Kerim ona uzatılan eli severek tuttu. Dudaklarına götürüp tatlı bir öpücük bıraktı ellerine.

"İkiniz de çok güzelsiniz." dedi çatallaşmış sesiyle fısıldayarak. Uzanıp karısının saçlarını öptü. Diğer eliyle de bebeğinin karnını okşadı. Derya'nın kalbi titredi. Mutluluktan gözleri dolu doluydu.

Hastane odasının kapısı çalındığında başlarını kaldırıp gelene baktılar. Yada gelenlere.

"Derya!" Diyerek kollarını açan Fulya ona doğru sevinçle geliyordu. Arkasında da elinde bir buketle duran Uhud vardı. Kerim ile Uhud dışarı çıkarken Fulya uzanıp minik Deniz'ini kıcağına alarak yatağına yatırdı. Evet, Derya başını sürekli belaya sokan kardeşi yetmezmiş gibi kızına da onun adını vermişti. Aslında bunu yapmasını Kerim istemişti. Deniz'in kırık kalbini böylece bir nebze alabileceğini, Derya için ne kadar önemli olduğunu hissetmesi için isterse yapabileceğini söyledi. Derya ise buna dünden razıydı çünkü minik kızı da en az Deniz kadar deliydi. Karnındayken geceleri uyutmamış, sürekli hareket eden elleri, ayakları Derya'yı bir saniye rahat bırakmamıştı. Kızı biricik kardeşine o kadar çok benziyordu ki...

"Şuna bir bak Derya. Bu şey o kadar güzel ki! Tamamiyle büyüleyici." diyerek Derya'ya kocaman sarılıp geniş camın önündeki koltuğa oturdu.

"Öyle." Diyerek sevinçli bir iç çekerek minik Deniz'ine baktı.

"Bundan tam 6 ay önce neredeyse boşanıyordunuz. Şimdi ise mutlu bir çekirdek ailesiniz. Senin için o kadar seviniyorum ki mutlu olmayı en çok sen hak ediyorsun." dedi Fulya uzanıp Derya'nın elini tuttu. Kendi gözleri de nemli, yerinde huzurla yatan Deniz'e baktı.

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin