Deniz, aynadan üzerindeki salaş tarza ve saçındaki geçici kalem boyayla boyanmış mavi tutamlarına baktı. Biraz eski kıyafetleri ve ayağındaki babetlerle görünüşünden tatmin oldu. O şu an tam da bir öğrenci gibiydi. Hem okuyup hem de para kazanması gereken bir gastronomi öğrencisi. Bu hayali oldukça sevmişti. Rolünü çok iyi oynayacağından şüphesi yoktu. Bugün gidip şu doktorla görüşecekti. İki gündür Mila'nın evinde gizli gizli bu planı yapıyorlardı. Serdar anlamasın diye hastanede bir şey konuşmasalar da Mila'nın da kendisi kadar stresli olduğunu görebiliyordu. Bu yüzden başarması gerekiyordu. Fatih için...
Odasının kapısı açıldığında Mila içeri girerek elindeki çantayı ona uzattı.
"İçinde dinleme cihazı var. Tehlikeye düştüğünü sezersem geleceğim. Korkmana hiç gerek yok. Rahat ol. Karşımızdaki adam insan davranışlarında bir uzman. Yalan söylediğimizi anında anlayabilir."
Deniz ona göz devirdi. Bu kesinlikle bir motivasyon konuşması olmaktan çıkmıştı.
"Evet bunları bilmem rahatlamamı sağladı. Teşekkürler."
Mila ona gülümsediğinde gergindi. Deniz de onu rahatlatacak şeyler söylemeliydi.
"Planı zora sokacak hiçbir şey yapmayacağım. Anlaştığımız gibi araya doğru bilgiler katarak konuşacağım böylelikle bu doğruların verdiği güvenle davranacağım. Para kazanıp kendime bir pastane açmak için her işte çalıştığımı söyleceğim,"
Mila onun sözünü kesti ve yüzünü buruşturarak, "Bu kısımdan hala emin değilim." dedi.
Deniz'in ise emin olduğu tek kısım buydu. Çünkü gerçekten de tek hayali buydu. Bunu söylerken öyle bir hevesleniyordu ki doktorun ondan şüphe etmesi imkansızdı.
"Bana güven. Doktor bana inanacak. Ayrıca benden referans isterse senin adını vereceğim. Daha önce evine temizliğe geldiğimi söyleyeceğim. Başka unuttuğum bir şey var mı?"
Mila ona hayır der gibi kafasını salladığında evden çıktılar. Arabayı biraz uzağa parkedip tekrar planı gözden geçirdiler. Deniz artık bu stresli bekleyişin son bulması için bir an önce ne olacaksa olsun istedi. Bu yüzden daha fazla kafası karışmadan arabadan inip karşı yola geçerek muayeneye doğru yürüdü. Dıştan çok katlı görünen binanın içine girdiğinde aktif olarak kullanılan sadece bir kat olduğunu farketti. Diğer katlara giriş için herhangi bir kapı göremedi. Acele ederek ikinci kata çıktı. Doktorun odasının yanındaki masada oturan asistan kız ona samimiyetle gülümsedi.
"Buyrun?"
"Merhaba ben Doktor Remzi Bey'e bakmıştım. Geleceğimden haberi var. Temizlik görevlisi derseniz."
Kadın başını sallayıp telefona uzandı. İçerideki doktorla konuşup kapattığında eliyle odayı gösterip, "Doktor Bey sizi bekliyor." dedi. Deniz stresli olduğunu belli etmeden kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde karşısında karizmatik duruşu ve kalıplı ama düzgün bedeniyle, sevecen tavrıyla orta yaşlı bir adam görmeyi hiç beklemiyordu. Daha çok tehlikeli yada kötü kalıbına uygun bir görüntü görmeyi bekliyordu. Aklına Martin'i ilk gördüğü an gelmişti. Onun da kötü adama benzer bir yanı yoktu ama hayatında unutamayacağı acıları yaşamasına neden olmuştu. Karşısındaki doktor isterse kanatlı bir melek olsun yine de Deniz'i ürpertiyordu.
"Merhaba. İsminiz Mehtap'tı sanırım. Sizi Sude Hanım gönderdi değil mi?" diye sordu Deniz ayakta beklerken. Adama kısaca başını salladı. Sude, yani aslında Mila onun hastası olduğu için adam referans olarak onu kabul etmişti.
"Memnun oldum Mehtap. Sude Hanım seni önerdiğinde aslında çok sevindim. Böylece yeni birini aramaktan kurtuldum. Sana kısaca işten bahsetmek istiyorum."
Doktor konuşurken Deniz odaya şöyle bir baktı. Normal bir psikiyatri kliğini gibi duruyordu. Doktor masasının önünde iki adet koltuk, camın önünde sedye ve beyaz bir paravan, kapının hemen yanında büyük iki kapılı bir dolap vardı. Doktorun sessizliğini farkederek onun da Deniz'i incelediğini gördü. Dikkatini odayı incelemekten çekip adama vererek, "Evet, tabi." dedi. Yanakları kızarmaya başlıyordu. İçinden bir aksilik çıkmasın diye dua ediyor, kalbi bu olasılığın ona verdiği dehşetle küt küt atıyordu.
"Haftada üç gün gelirsen beni çok sevindirirsin. Bu muayene, dışarısı ve mutfak temizlenecek onun dışında," durdu ve gözleri kararsızca gitti geldi. Sonra söyleyeceği şeyden vazgeçip, "Şimdilik buraları temizlemen yeterli." dedi. Ardından da yeni aklına gelmiş gibi ekledi.
"Ders programına uyar mı haftada üç gün? Sude bana öğrenci olduğunu söylemişti."
İşte başlıyordu!
"Evet gastronomi okuyorum ve ders programıma pazartesi, çarşamba ve cuma günleri uyuyor. Sizin için de bir sorun olmazsa. Hafta sonları bir pastanede partime olarak çalışıyorum o yüzden doluyum."
Özel olarak o günleri seçmişlerdi çünkü Martin o günlerde Toronto'da derste oluyordu. Türkiye'ye gelip onu iş üzerinde basmasını hiç istemezdi. Doktorla konuşurken olabildiğince rahat davranmaya çalışıyordu. Doktor onu uzun süre süzünce Deniz'in endişesi arttı. Çantasının sapıyla oynamayı bırakması gerekiyordu. Bu adam karşısındakinin korkusunu sezebilir, davranışındaki tuhaflığı hemen anlayabilirdi. Kesinlikle ondan şüphelenmişti! Mahzenin yerini bulmak istiyordu elbette ama oraya tekrar kapatılarak değil. Bu Deniz'in sonu olurdu. Aradan geçen on saniye boyunca Deniz ölecek gibi stres altındayken kafasında kurduğu yirmi milyon kötü senaryoya son veren şey doktorun gülen yüzünü görmesi oldu..
"Pekala. Sana muayeneyi gezdireyim o halde." diyerek yerinden kalktı. Girişten direkt merdivenle çıkılan doktorun odası dışında tek bir kapı vardı ve o da mutfak ve lavaboya açılıyordu. Deniz mahzene inen merdivenin yada kapının nerede olduğunu bilmiyordu. Bu işini zorlaştırsa da muayeneyi temizlerken bulabileceğini düşünüp rahatladı. Doktor ona her yeri gösterdiğinde elini uzatıp gülümsedi.
"O zaman çarşamba günü görüşmek üzere." dedi. Deniz isteksizliğini belli etmeden adamın elini sıktığında bir süre avuç içlerindeki sıcaklığın vücudunu terletmesine kapıldı. Mavi gözleri alev alev olmuştu. Doktorun, her çalışanı için bu denli özenli davrandığını düşünerek kendini sakinleştirse de o gözlerde korkması gereken bir şeyler olduğu bilincindeydi. Elini çekip oradan ayrıldıktan sonra biraz yürüdü. Mila'nın onu beklediği sokağa girdiğinde uzun süredir nefesini tutuyormuş gibi bir nefes bıraktı ve koşar adım arabaya bindi. Mila onu tebessümle karşıladı.
"İyi işti Mehtap Hanım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE 2 TAMAMLANDI
Ficción GeneralFatih ve Deniz'in aşkı hız kesmeden devam ediyor. Bakalım ikisi de düştükleri -düşürüldükleri- bu kör kuyulardan çıkıp aşklarına sarılabilecekler mi?..