Bölüm 3

437 42 1
                                    

Deniz, onu son gördüğü anı hatırladı. Titreyen bedeniyle, gözünden akan yaşlarla Deniz'e 'Tekrar görüşene kadar.' dediği anı Deniz bir an bile aklından çıkaramıyordu. Gözleri kapanmadan önce Fatih'in hala hayatta olduğunu hatırlıyordu. Şimdi ise özel bir odada ölü gibi bilinçsiz bir şekilde yatıyordu. Ölü gibi... Deniz bu olasılığı düşünmek istemiyordu. Yüreği yanıyor, büyük bir alev tüm bedenini kaplıyordu. Fatih hiç yanında olmasa bile onun varlığını hep hissetmişti. Ama şimdi, gerçekten yok gibiydi. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Fatih o alıştığı huzurlu kokusuyla elini tutmamış mıydı? Onu öpmemiş miydi? Tüm bunları Deniz kafasından uydurmuyordu ama şimdi bunlar sadece birer anıydı ve Fatih yoktu!

Dışardan odanın içini gören cama doğru yaklaşmak istedi. Tekerlekli sandalyenin arkasındaki adama işaret verdiğinde adam onu cama yakınlaştırdı. Elini cama uzattığında ağzından tiz bir hıçkırık çıktı. Eliyle ağzını kapattı. Onu böyle görmek Deniz'in ruhuna eziyet ediyordu.

"Ona ne oldu?" diye sordu gözlerini kapatarak.

"Virüsün etkisi yüzünden bilincini kaybetti."

"Nasıl düzelecek?"

Adamın nefes aldığını duydu. Cevap vermek için biraz bekledi.

"Virüsü üretirken bulunduğunu düşündüğümüz antibiyotik formülüyle düzelebilecek."

Deniz bakışlarını camdan çekip adama sabitledi. Hala ondan nefret ediyordu.

"Peki ne zaman harekete geçip onu kurtaracaksınız?!"

"Deniz Martin'in laboratuvarına girmemiz çok zor. Orası en üst düzey güvenlik sistemiyle korunuyor. Özellikle Fatih onlardan ham maddeyi çaldığından beri. Martin'in bana güvenmesi ve kendisinin bu antibiyotiki vermesi gerekiyor."

"Martin! O nerede? Onu yakalamadınız mı?"

Deniz geçen üç hafta boyunca bu Allahın cezalarının ne iş yaptığını merak ediyordu.

"Yakalayamazdık, zarar veremezdik çünkü böyle bir durumda Martin elindeki imha kitini çalıştırır formülü ebediyete gönderirdi. Emin ol oraya girmek için her türlü yolu deniyoruz. Fatih benim en iyi adamım ve onu bu durumdan kurtaracağım."

Deniz ona güvenmiyordu. Sanki söylediği her şey bir yalandan ibaretmiş gibi geliyordu. Fatih'in orada böyle ruhsuz yatmasının da kendisinin bu acıları çekmesinin de tek nedeni bu adamdı!

"Kurtarsan iyi edersin. Yoksa bir gün odana girer ve seni uykunda boğarım. İnan bana bunu yaparım!"

Serdar onu camdan uzaklaştırıp odasına yönlendirdiğinde Deniz'in aklına o an daha dehşet bir düşünce girdi.

"Ablam!" dediğinde adam aniden sandalyeyi durdurdu. Sonra tekrar yavaşça sürmeye devam etti.

"Ablan iyi Deniz. Tatilde. Olanlardan haberi yok. Senin Fatih'le beraber olduğunu sanıyor. İki günde bir senin telefonundan iyi olduğuna dair mesaj alıyor ve hamile."

Hamile mi?!

Deniz bugün daha ne kadar şaşırabileceğini bilmiyordu. Ablası hamile miydi? O zaman eniştesiyle barışmıştı. Deniz en azından onun mutlu olduğuna sevindi. Serdar onu tekrar odasına götürdüğünde meraklı bakışları Deniz'in üzerinde gezdi. Sonra gülümsedi. Deniz'i rahatlatmaya çalışıyordu.

"Ona ne kadar değer verdiğini biliyorum Deniz. O da sana çok değer veriyor. Bunu o hastane odasındaki camda seni izlerken anlamıştım."

Deniz o zamanlara dönebilmeyi ilk defa istediğini farketti. O zamanlar Fatih yanındaydı ve ilgilendiği tek şey Deniz'di. Gözlerinin önüne defalarca gelen o sahne yine yavaştan beynine sızarken Deniz gözlerini kapattı. Onunla aynı yatakta, kokuları birbirine karışmış bir şekilde yatmayı hayal etmek istemiyordu ama o geceyi aklından bir saniye bile çıkaramıyordu.

"O iyi olacak." diye fısıldayan ve sonra kendisini yatağa yatıran adam yorgun yorgun odadan çıktı. Deniz de kendini yorgun hissetmediği için fizyoterapistin ona öğrettiği hareketleri yapmaya başladı. Ayaklanmak istiyordu. Ona camların ardından değil yakından temas etmek istiyordu. Vücudu bu özlemle sızlıyor, içindeki alevler onu yakıyordu.

"Bugün iyi görünüyorsun." diyerek odaya giren kızla dikkati dağıldı. Kız elindeki yemek tepsisini yanındaki masaya bıraktı ve masayı yatağına yakınlaştırdı. İsminin Mila olduğunu öğrendiği kızın aslında yüz ifadesinin hep böyle asık olduğunu öğrendiğinden beri onun yanında nispeten daha rahattı.

"Aslında hala bir yıkıktan farksızım."

Mila omuz silkti.

"Senin için bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama her şey düzelecek emin ol. O, çok güçlü. Daha önce de işkencelere maruz kaldı."

Deniz bu kızın Fatih'i böyle iyi tanır gibi konuşmasına sinir oluyordu. Kıskançlık duygusu bencilce bedenine giriyordu. Kıza cevap vermeden sadece kafa salladı. Onun Fatih'le olan anılarını dinlemek istemiyordu.

"Sence antibiyotik formülünü alabilecekler mi?" diye sordu yemeğini yarıladıktan sonra. Mila bakışlarını yerden çekerek Deniz'e baktı.

"Çok zor ama Serdar müdürüm bu operasyonu direkt kendisi yönetiyor. Müdürüm çok nadir operasyona girer ve eğer girerse almadan çıkmaz."

"Sen Serdar'a güveniyor musun, onu ne zamandan beri tanıyorsun?"

Deniz o adama asla güvenmiyordu. Ondan nefret ediyordu. İsmini bile söylemek istemiyordu. Ama tek çaresi o adamdı!

"Bu teşkilata girdiğimden beri tanıyorum. Onların Fatih'le arasındaki bağ sadece iş değil Deniz. Onlar çok başka. Serdar müdürüm zamanında çok zorluklar yaşamış, görmüş. Bir dönem çökerttiği uyuşturucu çetesiyle herkesin dilindeydi. Yani anlayacağın Serdar müdürüm Fatih'ten bile iyidir. Artık saha da olmasa da iyi işler çıkarır. Ayrıca bu işi Fatih'in buradaki ekibiyle yönetiyor. Başaracaklarına güveniyorum."

Daha fazla soru sormadı. Deniz her şeye olan inancını kaybetmişti. Mila'nın getirdiği tepsiden ilaçlarını alıp içti ve arkasına yaslanarak kendine zaman tanıdı. Her şeyi anlamak, idrak etmek için biraz kafa dinlemesi gerekiyordu. Uzunca bir sessizlikten sonra Mila'nın yerinde huzursuzca kıpırdanmasını izledi. Kız o keskin gözlerini kendisine çevirdi.

"Onu seviyor musun?"

Deniz aniden gelen bu soru karşısında kalakaldı. Bu yüksek sesle dile getirilen bir şey değildi. Aralarındaki bağın sadece sevgi olduğunu da düşünmüyordu. Bu çok, başka bir şeydi. Sevgiden de öte. Bu bağlılığı Deniz ilk andan beri hissediyordu. Bunun Fatih'in onun donörü olmasıyla ne kadar alakası vardı bilmiyordu ama Deniz için tek bir gerçek vardı. Fatih onun umudu, yaşama sevinci, hayallerini gerçekleştirmek için şansı olmuştu.

Belki Deniz yeniden onun hayatına dahil olmasaydı şu an durumları çok farklı olabilirdi. Bunun için suçluluk duyuyordu. Gözlerini kıza sabitledi. Sanki tek bir bakışıyla gerçeği anlamasını istiyor gibiydi ama Mila ona tamamen boş bakıyordu.

"Bu, sevgiden öte. Sonsuz bir bağ gibi. Fatih yanımda olmasa bile onun varlığı hep içimde."

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin