Acı ne demekti? Şuan karnını delip geçen dikişin sancısı mı daha fazla acıtıyordu canını yoksa Deniz'in öfkeyle dolu kırgın bakışları mı? Fatih her şeyi geride bırakıp Deniz'e koştuğunda onu sarıp sarmalamak tek hayaliydi. Anlaşılan o ki Deniz tahmininden daha fazla kırılmıştı. Fatih yarasının henüz kapanmamasını bile önemsemeden soluğu Deniz'in yanında almıştı oysa. Eli istemsizce ceketinin altındaki yarasına gitti. Bu konumda olabilmek için araya kimleri soktuğu ise başlı başına bir sorun olmuştu kendisine. Serdar'la son kez bu yüzden iletişime geçmek zorunda kalmıştı. Neyse ki dostu bu konuda da ona yardımcı olmuştu. Şu an Martin'i öldürdüğü için tüm dünya Fatih'i arıyordu. Bu yüzden işine yarayacak yeni bir kimlik edinmiş (tedarikçi olmak zamanını almıştı) ve bir düzen kurmuştu. Sırf Deniz'e yakın olabilmek için. Tüm bunlar Deniz için bir anlam ifade etmiyor muydu yani?
''Sana inanmıyorum. Gerçekten karşıma bu şekilde çıkıp her şeyi düzeltebileceğini mi düşündün?''
Bu ruhsuz konuşanın Deniz olduğuna inanmak istemedi. Elini saçlarına doğru uzatıp Deniz'e yaklaşmaya çalışsa da fayda etmedi. Deniz elini itti ve ondan uzaklaştı.
''Deniz her şey bitti. artık buradayım, yanındayım. Seninle olmaya geldim. Söz veriyorum seni bir daha bırakmayacağım.'' dedi nefesi biraz kesilmişti.
Karnına batan bu ağrı onun gücünü, dirayetini azaltıyordu. Tüm duvar boyunca uzanan tezgaha yaklaştı ve sırtını oraya dayayarak biraz soluklandı. Deniz'de bir hareketlenme hissettiğinde kafasını kaldırıp ona baktı. Gözlerinde ufak da olsa bir endişe, bir yumuşama gördüğünde nispeten rahatladı. Deniz hala aynı Deniz'di. Sadece biraz sinirliydi ve Fatih bunun üstesinden gelecekti.
"İyi misin? Yaran mı var?"
"Daha iyi olamam Deniz. Sen benim tek ilacımsın."
Deniz'in gardını düşürdüğünü sanmıştı ama yanılmıştı. Deniz sakindi ama kesinlikle Fatih'i affetmemiş, yumuşamamıştı.
"Geç kaldın! Öyle istediğin zaman gidip istediğin zaman gelemezsin Fatih. Ben senin için ilk vazgeçilecekler arasındayım. Daha önce de gittin ve ben seni buldum. Ama artık senin için tek başıma çabalamayacağım. Buradan defol ve bir daha gelme. Seninle iş yapmam!"
diyerek kapıya ilerledi. Fatih onun bu kararlı duruşu karşısında biraz umudunu yitirse de bu acımasız sözleriyle sinirlenmesine engel olamadı.
"Hiçbir yere gitmeye niyetim yok." diye bağırdı arkasından ve ekledi.
"Benimle iş yapmazsan burayı açacak malzemen de olmaz."
Deniz kapıdan çıkacakken onun bu sözleriyle geriye döndü. Öfke saçan gözlerle Fatih'e baktı. Fatih onu kızdırdığı için mutluydu. Üzgün olmasındansa kızgın olması vicdanını bir tık daha rahatlatıyordu. Deniz'in bu tavrının geçici olduğundan adı gibi emindi. Gerçi artık adının ne olduğundan emin değildi ya neyse.
"Ne demek bu?"
Derin bir nefes alıp yaslandığı tezgahtan doğruldu. Eliyle hala karnını tutuyordu. Adımları Deniz'e yaklaştığında Deniz geri gitmeye başladı. Fatih ne kadar yakınlaşırsa Deniz ondan gözlerini kaçırıp o kadar uzaklaşıyordu. Ayakkabılarının uçları birbirine değiyordu. Fatih gözlerini Deniz'den bir an bile çekmeden ona yaklaşmaya devam etti. Nihayet Deniz durmak zorunda kaldığında Fatih de istediği yakınlığa erişti ve Deniz'in nefes alışverişlerini yüzünde hissedene kadar yakınına geldi. Deniz'i o kadar çok özlemişti ki birkaç saniye durup kokusunu içine çekti. Ona sarılmayı, öpmeyi deli gibi arzu etti. Artık bu ayrılık Fatih için katlanılmaz bir hal almaya başlamıştı. O eski masum Deniz'ini istiyordu. Ona aşkla bakmasını her fırsatta bu aşkı dile getirmesini istiyordu. Deniz'in ona verdiği huzuru dilediği gibi yaşamak istiyordu. Bunun için de ne gerekiyorsa yapacaktı.
"Eğer ben istemezsem sana burada kimse mal vermez demek. Benimle anlaşmak zorundasın."
Deniz dudaklarını dişleyerek Fatih'e baktığında Fatih bu savaşı çoktan kazandığını anladı. Elini duvara yaslayıp gülümsedi. Şu an Deniz'e kur yaptığına inanamıyordu. Eğer Serdar onu bu şekilde görse büyük bir kahkaha patlatırdı.
"Bakalım beni seninle çalışmaya ikna edebilecek misin? Ben anlaşılması güç bir tedarikçiyim."
Deniz'e öpecek kadar yaklaştığında Deniz iyice sinirlenip kaçırdığı gözlerini Fatih'e dikti ve elleriyle onu göğsünden itti.
"Gerekirse burayı açmaktan bile vazgeçerim! Senin yüzünü bile görmek istemiyorum anladın mı?"
Deniz kapıyı açıp giderken Fatih keyifle arkasından almanca bir şekilde konuşarak bağırdı.
"Erken konuştun güzelim. Biz beraber çok güzel işlere imza atacağız."
Deniz'in pastaneden çıktığını görünce kendisi de çıktı. Kapının önündeki arabasına binecekken kapısındaki çizik dikkatini çekti. Dikkat çekmeyecek gibi de değildi. Boydan boya kocaman bir çizik atılmıştı. Deniz'in arkasından tebessümle baktı. Bu çiziğin hesabını sonra soracaktı. Bugün onun keyfini kimse bozamazdı. Özellikle davet edildiği akşam yemeğini düşündükçe daha çok keyifleniyordu.
Sabah yeni evine yerleşirken cana yakın komşusu onu evine yemeğe çağırmıştı. Özellikle mesleğini öğrendiğinde Fatih'le daha çok ilgilenmiş ve bu fırsatı kaçırmayarak onu yemeğe davet etmişti. Gerçi bu, Fatih için de büyük bir fırsattı. Kendinden emin bir şekilde gülümsedi ve arabasını çalıştırdı.
Fatih kesinlikle bu büyük fırsatı elinden kaçırmayacak ve çok güzel bir şekilde kullanacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖÇEBE 2 TAMAMLANDI
Aktuelle LiteraturFatih ve Deniz'in aşkı hız kesmeden devam ediyor. Bakalım ikisi de düştükleri -düşürüldükleri- bu kör kuyulardan çıkıp aşklarına sarılabilecekler mi?..