Bölüm 18

301 31 0
                                    

Deniz, odasına son kez baktı ve buruk bir şekilde tebessüm etti. Her şeye bu şekilde veda etmek zoruna gidiyordu ama gitmesi gerektiğini de biliyordu. Valizini aldı ve odasının kapısını kapattı. Salonda onu bekleyen gözlerin hapsinde valizi kapının önüne koyup tekrar salondan içeri geçti. Sadece babasına bakarak, "Çıkalım mı artık, uçağı kaçıracağız?" dedi. Bu kadar soğuk olmaktan nefret ediyordu.

İlk ayaklanan eniştesi oldu. Ona her zaman anlayışla ve sevgiyle yaklaşan biricik doktoru. Sarıldıklarında kalbi cız etti.

"Kendine iyi bak Deniz. Kontrollerini ihmal etme. Ve," durdu. Yan gözle Derya'ya bakıp devam etti.

"Asla kalbinin sesini dinlemekten vazgeçme. Seni sen yapan tek şey bu." diyerek kenara çekildi.

Derya ayaklandığında Deniz gözlerini ondan kaçırdı. Derya onu kendine çekip sarıldığında Deniz'in istediği tek şey ağlamak oldu. Şimdiye kadar onu her şeyden, kendinden bile çok düşünen ablasına böylesine uzak olmak onu kahretti. Ağlayıp içini dökmek istedi. 'Sen haklıydın.' diyebilmek istedi. Ama bunu yapamazdı. Deniz ablasına da en az Fatih'e olduğu kadar kırgındı.

"Seni canımdan çok seviyorum güzel kardeşim. Belki şimdi değil ama ilerde bunu anlayacaksın. Kendine dikkat et. Kısa bir süre sonra yanında olacağım."

Deniz son kez ablasının yaşlı gözlerine baktı. Çok şey söylemek istedi ama dili tutulmuştu. Sadece içindeki kırıklıklara teslim olmuş gibi kafasını salladı. Babaları ise aralarındaki gerginliği sezse de sessizdi. Elini Deniz'in omzuna koyup gülümsediğinde Deniz artık vakitinin geldiğini düşündü. Kapı eşiğindeyken son kez baktı evine. Gençliğine, acılarına, umutlarına, hayallerine son kez baktı. Artık hayallerinde yer almayacak olan eve son kez bakıp yanağına düşen bir damlayı silerek kapıdan çıktı. Aşağıda onları bekleyen taksinin yanına gelip valizinin yerleştirilmesini izledi.

Babası taksinin kapısını binmesi için açtığında Deniz gözlerini kapattı. Sonra cebinden çıkardığı kolyeye baktı. Artık hayallerinde bu kolyeye ve bu kolyenin ona hatırlattığı hiçbir şeye yer olmayacaktı. Arkasını dönüp kolyeyi olabildiğince uzağa fırlattı. Sanki kalbi de o kolye gibi sert bir toprağa düşmüş ve terk edilmişti. Kavgalarından sonra Fatih'i bir daha hiç görmemişti. Ablası bu konuda da haklıydı. Fatih ondan kurtulduğu için seviniyordu muhtemelen.

Deniz daha fazla beklemeden taksiye binip kapısını kapattı. Taksi ağır ağır havaalanına doğru ilerlerken Deniz bunalıp camını açtı. Yüzünü okşayan sert rüzgara karşı gözlerini kapattı. Sanki Deniz o anda değilmiş gibiydi. Kaybolmuş ruhunu bulma umuduyla ellerini pencereden çıkarıp parmaklarıyla rüzgarı karşıladı. Rüzgar parmaklarını gıdıkladıkça kalbi artık huzur bulmak istercesine acıyla atıyordu. Sessiz sessiz akıttığı yaşları yüzünden havaalanına gelene kadar gözlerini açmak istemedi.

Havaalanına geldiklerinde ise gözleri ona ihanet edip etrafı inceledi. Birinin gelip onu durdurması için yalvarıyordu. Ama kimse gelmedi. Ne şimdi ne de Deniz uçağa bindiğinde gelen kimse olmadı. Babası onun yeni hayatı hakkında bir sürü şey anlatırken Deniz'in aklında sadece eski hayatının yıkıntıları vardı.

"Hayal Pastanesi!"

Deniz dikkatini pamuk gibi bembeyaz olan bulutlardan çekip babasına verdi.

"Efendim?" dedi şaşırarak. Deniz dünyanın tüm acılarını şu an çekiyor olsa bile her zaman sığındığı tek bir hayal vardı ve babası ona bu sihirli kelimeleri söylemişti işte.

"Dikkatini çekeceğini biliyordum. Worsm'de küçük samimi bir pastaneden bahsediyorum. Onu Türkiye'ye gelmeden birkaç hafta önce gördüm ve görür görmez bunun senin pastanen olması için can attım Deniz."

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin