Bölüm 30

235 26 0
                                    

Birkaç saat önce ufak bir sızı gibi vücudunda hissedilen sancı yerini derin ve büyük bir acıya bıraktığında Derya yattığı yerden kıvranarak uyandı. Baş ucunda duran saat 03:45'i gösteriyordu. Sancısı yeniden dalga dalga bedenine vurduğunda kısık sesle bağırdı.

"Ah! Kerim! Kerim uyan!" diyerek kocasını uyandırdı. Kerim telaşla uyanıp Derya'ya baktı.

"Noldu?"

Derya ağlayarak ve endişe içinde karnını gösterdi.

"Sanırım... Bebek geliyor. Sancım! Ahhhh!" diye bağırdı cümlesini bitiremeden. İçindeki canavar dışarı çıkmak için annesine derin sancılar yolluyordu.

Kerim yorganı üzerinden atıp ayağa fırladı. Telaşla ordan oraya dolanıp dururken Derya sinirle bağırdı.

"Elini biraz çabuk tutar mısın! Aahhhhh!"

Kerim üzerini değiştirip eline doğum için hazırladıkları çantayı alarak Derya'ya yöneldi. Onu kolundan tutup kaldırdığında Derya'nın bedeni yaşadığı yoğun acı nedeniyle bir kez daha sarsıldı. Bu acı öylesine derindi ki Derya kıpırdayamıyor, yerinde iki büklüm durmak zorunda kalıyordu. Henüz birkaç adım atıp yatak odasından çıkmışlardı ki Derya bacaklarından akan sıvıyla dehşete kapılarak olduğu yere çakıldı. Sancısı biraz hafiflese de bebeğinin o an geleceği korkusuyla donuklaştı ve Kerim'e korku dolu gözlerle baktı.

"Sanırım onu burada doğuracağım!" dedi. Neyseki Kerim biraz daha kendindeydi. Bu yüzden acele etmesi gerektiğinin de bilinciydi. Derya'yı zorda olsa kucakladı ve evden çıktılar. Derya beyninin ikiye yarıldığını hissediyordu. Biri tüm uzuvlarını aynı anda deliyor gibiydi. Arabaya bindiklerinde Kerim hem arabayı çalıştırıyor hem de Derya'yı sakinleştirmek için uğraşıyordu.

"Derin derin nefes al Derya. Al ver, al, ver." diye tekrarladı. Derya derin derin nefesler alıyordu ama verirken karnına bir bıçak saplanıyordu sanki. Kocasının sürekli al ver al ver demesi de gerilen sinirlerini epey bozuyordu. Kerim bir kere daha nefes almasını söylemek için Derya'ya baktığı sırada Derya tüm siniriyle ve acısıyla Kerim'e bağırdı.

"Kes artık Kerim! Görmüyor musun halimi?" dedi ve sonra ağlama krizine tutuldu. Yol boyu hem nefes alıp vermeye çalışıyor hemde ağlıyordu. Kerim'in onun için söylediklerini ise pek umursamıyordu. Nihayet hastaneye geldiklerinde oradaki görevlilerin de yardımıyla Derya sedyeye uzandı. Hala acılar içinde kıvranırken bir yandan doğumuna zaman varken erken gelen bebeği için korkuyor öteki yandan ona kavuşacağı için seviniyordu. Duyguları o kadar karışıktı ki Derya çıldırmak üzere olabilirdi.

Onu bir odaya yatırdıklarında hemşire gelip hazırlıkları yaptı. Serumları bağlandı ve doktoru gelip muayenesini yaptı. Ardından Derya ile sakince ve profesyonel bir edayla konuşmaya başladı.

"Suyun gelmiş olabilir hiç endişe etme. Henüz doğum için yeterli bir açılman yok. Bekleyeceğiz ve eğer açılman olmazsa seni sezaryen yapmak zorundayız. Her ikinizin sağlığı açısından. Anlayabiliyor musun?"

Derya acıyla yerinde duramazken bu şeyin bir an önce bitmesini istedi. Beklemek istemiyordu. Acıları son bulsun istiyordu. Tüm bedeni acıdan kavruluyordu sanki.

"Anlamıyorum!" diye bağırdı doktora.

"Acıdan ölmek üzereyim ve bir an önce bitsin istiyorum. Peki siz beni anlıyor musunuz?"

Kerim Derya'nın yanına gelmeye korksa da uzanıp elini tuttuğunda Derya ona ölümcül bir bakış attı. Kerim'in şu an çok bilmişlik yapmasını istemiyordu sadece kocası olarak yanında olup onu rahatlatmasını istiyordu. Kerim o tatlı bakışlarıyla yanına gelip elini tuttuğunda Derya biraz daha sakin olmaya çalıştı. Yol boyunca çektiği ağrının acısını zavallı kocasından çıkarmıştı yine de Kerim ağzını açıp hiçbir şey dememişti. Derya artık biraz daha şuurlu bir şekilde davranması gerektiğini düşündü. Bunun için nefes egzersizleri yaptı. Kerim'in elini sıktı.

"Beklemek istemiyorum Kerim. Normal doğumu bekleyeceğiz diye bebeğimizin sağlığını riske atamayız. Doktora sezaryen olmak istediğimi söyle." dedi son kalan kararlı gücüyle. Kerim önce kararsız kalsa da annenin isteğinin böyle durumlarda önemli olduğunu bildiği için Derya'yı bırakarak doktorla konuşmaya gitti.

Derya yaşadığı acının geçeceğini kendine hatırlatarak elini karnına koydu. Hem kendini hemde birazdan hayata gözlerini açacak olan bebeğini telkin etmeye çalıştı.

"Sakin ol bebeğim, kısa bir zaman sonra seni kucağıma alacağım ve o zaman bu acıları ikimiz de unutacağız.."

Aradan geçen koskoca on beş dakika sonunda Kerim hemşireyle odaya girdi.

"Seni ameliyat için hazırlayacaklar. Sezaryene gireceğiz." dedi kocası endişe içerdiğini saklayan güçlü sesiyle. Derya gülümsemeye çalıştı ve ellerini Kerim'e uzattı. Sanki o ellerini bıraksa aniden bir şeyler ters gidecekmiş gibi hissediyordu.

Hemşire önce hastane önlüğünü giymesine yardımcı oldu ardından sondajı takıldı ve koluna da bir serum bağlandı. Tekerlekli sandalyeye oturduğunda ruhu oradan çoktan ayrılmış gibiydi. Tek istedi bu durumun bir an önce bitmesiydi. Kerim'in varlığı bile onu kendinde tutmaya yetmiyordu. Her an bayılacak kadar heyecanlı olması sakin kalmasını zorlaştırıyordu. Asansöre binip ameliyathaneye indiklerinde o soğuk odanın gerçekliği bir nebze de olsa Derya'yı kendine getirdi.

Kerim sedyeye oturması için ona yardım etti. Ardından anestezi uzmanı gelip Derya'ya prosedür gereği hızlıca alerjik durumlarını sordu ardından doktoru da geldiğinde Derya o büyük ana kavuşacağının bilincine vararak etrafında dönen olaylara tamamen kayıtsız kaldı. Sedyeye uzandı ve gözleri anestezinin etkisiyle kapanana kadar içinden bildiği tüm duaları okuyup uyandığında bebeğine sağ salim kavuşmayı diledi...

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin