Bölüm 34

266 25 0
                                    

Birkaç ay sonra...

Elinin altındaki yumuşak, parlak saten kurdeleye dokundu Deniz. Gözlerindeki yaşlar giderek çoğalıyor ve görmesinin önünde büyük bir engel oluşturuyordu. Sırtına dokunan nazik elin varlığı ona zamanın geldiğinin habercisiydi. Uzanıp makası tepsiden aldı ve kurdeleyi kesti. Aynı anda konfetiler patlamış ve büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Arkasını dönüp baktığında Fatih'i aradı gözleri. İlk sırada anne ve babasının hemen yanındaydı. Gururlu bakışlarında mest oldu. Fatih, her zaman yanında olacağının çağrısı olan güven verici bakışlarını bir an bile Deniz'in üzerinden çekmiyordu. Deniz utancından kızarıp tekrar önüne döndü. Bu güzel ve şirin pastanesi ona 'İyi iş çıkardın.' der gibi gülümsüyordu. Hayalini gerçekleştirip pastanesini nihayet açmıştı. Hem de tam hayal ettiği gibi hikayesi olan bir yerdi. İnsanlar buraya gelecek, karısını kanserden kaybeden adamın hüznünüyle başlayan hikayenin, Deniz'in nasıl hayata tutunduğuyla devam edişini ve burayı açışını dinleyeceklerdi. Ve tabiki hayran kalacaklardı! Deniz bu düşünceye bayılıyordu.

Leo kapıları açtığında herkes yavaş yavaş içeri girdi. Deniz kapıda durup insanların gözlerindeki beğeniyi süzdü. Gözlerinden memnuniyet saçılıyordu ve bu Deniz'in egosunu aşırı derecede tatmin etmişti. Dönüp ilk defa görenler gibi pastanesinin her detayını incelemeye başladı. Girişi tamamen çiçeklere ayırmıştı. Kiraz çiçeklerine. Duvarları süsleyen sarmaşık beyaz çiçekler, masaların üzerindeki yumuşak kumaştan çiçekli örtüler ve ana salona çıkan merdivendeki bisikletli biblolar... Her detayını ayrı ayrı düşünmüş ve işlemişti. Fakat ana salon girişin sade beyazlığına zıt mor zambaklardan oluşuyordu. İstediği gibi duvarın birine boydan bir çember yaptırmış kenarlarını da zambaklarla süslemişti. Ve çemberin tam ortasında da pastanesinin adı yazıyordu.

Adelya...

Ayrıca duvarın çemberden boşta kalan ufak bir kısmına bir açıklama yazısı da koydurmuştu. Kimsenin bu hikayeyi unutmasını istemiyordu. Adelya'yı ve onu deli gibi seven, tekrar kavuşacakları günü bekleyen kocasını, kanseri yenen ve hayallerine kavuşan Deniz'i ve tabiki Fatih'e olan aşkını... Bir hikaye edası taşıyan bu açıklamayı da Leo'ya yazdırmıştı ve Leo tahmininden daha iyi bir iş çıkarmıştı.

İçerideki müziğin rahatlatıcı ritmiyle ve ikramların lezzetiyle insanların yüzlerindeki mutluluk ifadesini izledi bir süre Deniz. Bunu kendisinin başardığını biliyordu. Vücut sistemi onun düşmanı olabilirdi. En ufak bir enfeksiyonda yataklara düşebilirdi. Ama hayalleri, bitmek bilmeyen inadı ve seven kocaman bir kalbi vardı. O, doğuştan bir savaşçıydı. Kendi ruhunun güçlülüğünü biliyordu.

Beline uzanan bir el Deniz'i kendine çekerken Deniz hınzırca gülümsedi ve Fatih'e baktı. Uzayan kirli sakalları yanaklarına o kadar yakışmıştı ki uzanıp onlara dokunma arzusunu bastıramadı. Ellerini gıdıklayan sert sakallarına dokundu. Fatih kalabalığa rağmen onun elini tutup girişten açılan mutfak kapısına yönlendirdi. Mutfağa girdiklerinde Deniz'in sırtını tezgaha dayadı ve onu öptü. Deniz'i ayaklarından başına kadar sıcak bir titreme bastı. İçine akan bu sıcak hisle gözlerini kapatıp Fatih'e karşılık verdi. Elleri ensesinde, omuzlarında ve sakallarında geziniyordu. Fatih onu belinden tutup tezgaha oturttu ve boynuna, pembe elbisesinin açık bıraktığı omuzlarına arzulu bir öpücük kondurdu.

Deniz kızardığını hissediyordu. Fatih geri çekilip avuçlarını yanaklarına bastırdı ve göz göze gelmeleri için yukarı kaldırdı. Deniz onun gözlerindeki isteği, sevgiyi ve hayranlığı görebiliyordu. Fatih tekrar onu öpmek için eğildiğinde Deniz kıkırtıyla kendini geri çekti.

"Babam şu kapının arkasında biliyorsun değil mi?"

Fatih'in gözleri hınzırca parladı. O güzel dudakları gülümsemeyle aralandı fakat isteğinden vazgeçmeyerek Deniz'i kendine daha çok çekti. Kulağına fısıldayarak, "Sence bu seni öpmemi engelleyebilir mi?" dedi. Deniz gözlerini Fatih'e odakladı.

GÖÇEBE  2 TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin