on yedi

455 60 18
                                    



"sana dedim değil mi? ben kazanırım diye." dedi touya sinir bozucu bir gülümsemeyle. kollarındaki yaralar ve yanıklar çoğaldığı için uzun kollu giyiyordu. boynundaki yarayı örtmek için de boğazlı tercih ediyordu. babasının tüm sözlerine rağmen keigo'ya gülümsemek istiyordu, onun yanında olmak istiyordu.

"yenmişmiş. sen onu benim külahıma anlat! hile yaptın!"

"ha? ne hilesi?"

"dikkatimi dağıttın oyun başlarken." dedi utana sıkıla keigo. touya'dan başka her yere bakıyordu.

touya ise ufak bir kahkaha atıp satranç tahtasını masaya koydu. ardından ayağa kalkıp keigo'nun elinden tuttu. "nereye!? touya!"

"şştt! herkesi uyandıracaksın. hava çok güzel."

touya ve keigo sessizce binanın en üst katına, terasa çıkmıştı. kimsenin buraya uğrayacak vakti yoktu, bu yüzden koltuklar veya masa bulunmuyordu.

touya kapıyı gıcırdatmadan açmayı başardığında ikisinin de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

hava çok güzeldi, hafif yağmur yağıyor, dolunay onlara göz kırpıyordu.

"çok güzel."

"uzun süre olmaz dolunay artık, tadını çıkar güvercin."

"dolunayları sevdiğimi nereden biliyorsun?"

"anlattın ya kei."

keigo gözlerini kısıp fısıldadı. "rüya sanmıştım."

touya güldü.

ardından sessizlik oldu. ikisi de ne olacağını biliyor, garip bir heyecan duyuyordu.

"keigo."

"touya."

ikisi de aynı anda konuşunca birbirlerine bakıp sırıttılar.

"önce sen."

"önce sen."

touya iç çekip derince nefes aldı. yapacaktı. yapması lazımdı. son günlerinde ona biraz olsun iyi hissettirmesi gerekiyordu.

"kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyorsun, güvercin."

keigo dolunaya bakarken sırıttı. "evet, biliyorum. cazibemin farkındayım."

"cazibe mi? hah! güleyim bari."

"kafası karışık olan tek sen değilsin."

"bu bir aşk ilanı mı?"

"öyle mi?"

"bilmem."

sessizlik oldu. tuhaf ya da garip değildi. her zamanki sessizlikti.

"öyle."

touya kapalı gözlerini açarak keigo'ya baktı. ona bakmıyordu, sol eliyle boynunu kaşıyordu.
keigo ne zaman gerilse, korksa ya da heyecanlansa bunu yapardı. üstelik kaşıdığında da çok iz bırakırdı, iyileştirmek ise touya'ya düşerdi. her zamanki gibi.

hiç bir şey söylemedi. sol elini uzatıp yanağına koydu, bu sayede keigo tamamen ona dönmüştü. diğer elini de koyunca keigo gözlerine bakmak zorunda kaldı. touya gülümsedi, yüzünü yaklaştırıp nefesini az önce olduğu gibi dudaklarına verdi. dudaklarını keigo'nun dudaklarına kapattığında bir fetih duygusu sardı vücudunu. kalbi çok hızlı atıyordu. keigo'nun ise elleri titriyor, kalbinin sesini touya duyabiliyordu.

dudaklarını geri çekti touya, ama yüzünü uzaklaştırmadı. yanağındaki ellerini keigo'nun beline sardı, iyice kendine çekti.

keigo gözlerini yavaşça açtı, okyanus gözlere baktı. hiç bu kadar parlak görmemişti gözlerini, umut vardı sanki, mutluluk çabası vardı.

"tekrar yap."

touya gülüp fısıldadı, "kazanan benim, ne istersem o."

keigo sırıttı, "kazanın sen olduğuna emin misin gerçekten?" dedi ve boşta olan elini ensesine koyup kendine çekti. dudakları tekrar buluştuğunda keigo diğer elini touya'nın beyaz saçlarına daldırdı. touya'nın elleri ise belinde daha çok sıkılaşmış kendine bastırıyordu.

tekrar ayrıldıklarında ikisi de sırıtıyordu. "kötü öpüşüyorsun."

"sende."

touya gülümseyip yere yattı, ıslak olmasına aldırmadan. keigo da hiç sorgulamadan hemen yanında bitmişti.

"yıldızları izlemek klişe dememiş miydin sen?"

"klişeleri sevmediğimi söylemedim, kei."

"klişeleri severim."

"bende."

"sence biz klişe olur muyuz?"

"olmayız."

"olmak ister miydin?"

"öptüğün kişi iki numaralı kahramanın oğlu, ne kadar klişe olabilir sence?"

keigo gülümseyip kollarını touya'nın bedenine sardı. başını da boynuna gömdü. az önceki gibi utanıp sıkılmıyordu. zaten bunun bir gün olacağını biliyordu ikisi de.

birbirlerini ilk gördükleri gün bağlanmıştı kaderleri belki de.







Kaçış | DabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin