yirmi dokuz

451 54 39
                                    



"o lanet kuş hangi cehennemde?"

"dabi~ neden onu böyle hararetli bir şekilde arıyorsun?"

"kes sesini de nerede olduğunu söyle. iğrenç sarhoş oluyorsun."

"hmmm~ terasa gitti herhaldeeee~"

siyahlı hızlı adımlarla yukarı çıktı. o günden beri bir hafta geçmişti. sarışın siyahlıdan kaçıyor, kesinlikle konuşmayı reddediyordu.

"hey iki numa-" siyahlı gördüğü şeyle sözünü kesmek zorunda kalmıştı. sarışın kanatlarını etrafına sarmış yüzünü bacaklarına gömmüş gözle görülür şekilde titriyordu. siyahlı farkında olmadan fısıldadı. "kei. buradayım."

ne şanslıydı ki sarışın kimseyi duyamıyordu şu an. siyahlı bir iki adım daha atınca sarışının sayıkladığını fark etti.

"t... to- u..."

siyahlı biraz daha yaklaştı.

"t..touya.. dur.."

siyah saçlı kalbine çöken iğrenç ağırlıkla yumruklarını sıktı. yapamazdı.

"t..touya."

yapamazdı. bunca sene dayanmıştı. artık yaptığı şeyin geri dönüşü yoktu ve bunu en iyi o biliyordu.

"söz.. vermiştin..."

siyahlı iki adım ilerisindeki sarışına doğru ilerledi. titreyerek göz yaşı döken genci gördüğünde kendine daha fazla engel olamadı.

önünde diz çöküp onu korkutmamak için iki elini de yavaşça kanatlarına değdirdi. sakinleşmesi için yavaşça okşuyordu.

her zaman yaptığı gibi.

"buradayım."

sarışının titremesi azaldığında kanatlarını yavaşça sardığı vücudundan çekti.

gördüğü görüntü ile afalladı.

keigo, yüzünü siyahlının eski kazaklarından birine gömmüş, elleriyle sıkıyordu.

"bana bak," dedi sakince.

sarışının kendisini duyup duymadığından emin değildi fakat eskiden böyle sakinleştiriyordu onu, işe yarar diye tekrar denemişti.

"iyisin. ben buradayım."

sarışın hareket edince biraz daha yaklaştı. izin verir mi vermez mi bilmiyordu ve pek de umurunda değildi.

"onun gibi konuşma." bir anda gelen cümle ile siyahlı olduğu yerde kaldı. dudakları aralanmıştı. kalbi yakalanma korkusuyla çok hızlı çarpıyordu.

"onu nereden öğrendin bilmiyorum ama kimse onun yerini dolduramaz."

siyahlı onun şu an mantıklı düşünemediğini biliyordu. karşısındaki gencin todoroki touya olmasına ihtimal bile vermediğinden dolayı siyahlının onu nasıl sakinleştirdiğini nasıl araştırabileceğini sorgulamamıştı bile.

"bana acımanı istemiyorum."

"sana acımıyorum."

"ne oldu? küçük bir hata yüzünden beni önemsemeye falan mı başladın?"

"bunu söylemeye hakkın yok."

sarışın cevap vermedi. kafasını tekrar kazağa gömüp gözlerini kapattı. garip bir şekilde kokusu hala kazaktaydı.

ya da keigo delirmenin eşiğindeydi.

"neden öldü?"

cevap gelmedi.

"sanırım babası çok boktan biri, ha?"

"touya'yı bir daha saçma araştırmalarına oyuncak edersen seni yaşatmam."

"sevgilisi miydin?"

"neden umurunda?"

siyahlı burukça gülümsedi. çünkü hiç duymamıştı onun ağzından 'sevgili' olduklarını. nedense hep keigo ona sevgilim desin diye çırpınmıştı ancak sarışın sürekli utanıp konuyu değiştirmişti.

"merak."

"fazla meraktan nefret ederim."

siyahlı sustu.

"sevgilisiydim."

gözlerini yavaşça sarışına çıkarttı. şaşkınlığın verdiği garip duygu ile ağlamak istemişti o an. ancak ne var ki, onu da yapamazdı.

"aslında yakışıyormuşsunuz."

"söz konusu touya ise her şeye yakışır." dedi boğuk bir sesle. hala kazaktan yüzünü çekmemişti.

"endeavor'un dört çocuğu var, değil mi?"

"sen bunu nereden biliyorsun?"

"herkes biliyor tavuk."

tekrar sessizlik oldu.

"touya onun ilk çocuğu."

kendine hakim olamadı. "haha! denek çocuk yani."

sarışın kafasını kazaktan kaldırıp siyahlıya baktı. tam bir şey söyleyecekken gözlerini fark etti. ay ışığı altında kendini öyle güzel belli etmişti ki.

ardından kafasına üşüşen düşüncelerle tekrar elleri titremeye başladı. "hayır."

Kaçış | DabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin