on dört

459 58 39
                                    



"touya?" ses yoktu.

"touya?"

sessizlik.

"touya? korkutmanın zamanı değil."

sessizlik odaya hakimken keigo kalbinin teklediğini hissetti.

"touya... lütfen cevap ver."

rüyasında gördüğü şeylerle birebir uyuşuyordu bu görüntü. gözleri yavaşça dolarken yatağından kalktı. odalarındaki küçük banyoya bakmak istemiyordu. çünkü arkadaşı orada da yoksa rüyası, daha doğrusu kabusu gerçek olacaktı. o kabusu ona hiç anlatmamalıydı.

elleri titreyerek kapı koluna uzandı. içinden Tanrı'ya dua etti. "lütfen, eğer gerçekten yanımdaysan bana yardım et. lütfen."

"touya?"

kapı kolunu aşağı çekti. kapı aralandı.

dolu gözleri kendini bırakmış, bomboş olan odaya karşı ağlıyordu.

yoktu. rüyası gerçek olmuştu.

yere çöktü. kanatlarıyla yüzünü kapattı. ağlaması şiddetle hızlanırken vücudunun titremeye başladığını hissetti. gece yarısı olduğu için kimseye haber veremezdi.

fakat hıçkırarak ağlarken kanatlarında bir el hissetti. yavaşça okşuyor, sakinleşmesi için elinden geleni yapıyordu.

keigo kafasını yavaşça kaldırdı. ona bakan okyanus gözleri beklemiyordu karşısında. tek kelime etmeden sımsıkı sarıldı kırmızı saçlıya. okyanus gibi kokardı touya. gözleri gibi. keigo en sevdiği kokunun bu olduğunu düşündü o an. elleri kırmızı saçları bulduğunda belinde iki el hissetti. sımsıkı kavramış, sanki ayrılmasın diye çabalıyordu belindeki eller.

"lütfen..." fısıldadı keigo. halsiz hissediyordu. "lütfen beni yalnız bırakma."

"bırakmayacağım."

"söz?"

"söz."

"nereye gitmiştin?"

"kei, balkondaydım. rüzgardan dolayı duymadım seni. nereye gideyim bu saatte?"

"üzgünüm."

"olma. senin suçun yok. kabus mu gördün?"

"seninle ilgili olmasa bu kadar korkmam." diye homurdandı. touya ise bu haline kıkırdadı.

"hey, balkonda ne yapıyorsun sen? bu saatte?"

"uyuyamadım sadece."

"eminim."

"ne ima ediyorsun?"

"şu an okyanus ve sigara kokuyorsun."

"okyanus mu?"

"okyanus."

"sevdim bunu."

"hey konuyu değiştirme. ne zamandan beri içiyorsun?"

"bugün bir tane içtim sadece, denemek istedim."

"bende istiyorum."

"olmaz. kanatların zarar görebilir."

"umurumda değil. sen içiyorsan bende içerim."

"uslanmaz bir kuşsun."

"kartal."

"kuş."

"kartal."

"seninle tartışmayacağım, güvercin. gel beraber uyuyalım."

"yastığımı almayacağına söz ver."

"bu sefer yastığa gerek kalmayacak."

"başın ağrır touya. saçmalama."

"sana sarılarak uyusam daha iyi olurdu."

keigo bu sözle touya'nın kollarından ayrılıp yüzüne şaşkınca baktı. yanakları kızarınca touya kıkırdadı. "gülme! ilk defa böyle bir şey söylüyorsun!"

"ilkler güzeldir."

"umarım boğmazsın, yoksa bu ilk güzel olmayabilir."

"eğer on iki yaşımızda olsaydık boğabilirdim ama on altımda bunu yapacağımı pek sanmıyorum."

"çok konuşma touya."

"o benim cümlem. yaratıcı ol."

keigo esneyerek ayağa kalktı. ardından arkadaşına elini uzatıp kalkmasına yardım etti. kendi yatağına yatıp battaniyeyi çekip arkadaşına yer açtı. kırmızı saçlı çocuk yattığı anda arkadaşının belinden tutup kendine çekmişti. sımsıkı sarılıp başını göğsüne yatırdı. karmaşık saçlarını okşuyor, canı yanmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor gibi görünüyordu.

keigo'nun uyuduğunu gören touya gülümseyip hep yapmak istediği şeyi yaptı. biraz aşağı eğilip dudaklarını sarışının dudaklarına kapattı. masum bir öpücüktü. ama touya'nın üzerindeki etkisi fazlasıyla büyüktü. tüm vücudu ısınmış, içindeki sevgi dolup taşmıştı. tekrar yatağın yukarısına çıkıp başını göğsüne yaslattı. sarı saçlara burnunu daldırıp derince bir nefes aldı. ardından gözleri yavaşça kapandı. kendini uykunun kollarına bıraktı.

bu sırada tüm vücudu küçük öpücükle ısınmış, istemsizce heyecandan titremeye başlayan sarışından habersizdi.



Kaçış | DabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin