on dokuz

433 52 17
                                    



keigo duvara asılı eski takvime uzandı. kalemiyle bir işaret daha koydu, son on yedi gündür yaptığı gibi.

dönmemişti.

keigo nefessiz hissediyordu.

her gün üçer mektup karalıyor, bu sefer cevap gelir umuduyla danışmana veriyordu.

touya'dan asla cevap gelmemişti.

"canım yanıyor," dedi kısık sesle keigo. "yanımda olmaman canımı yakıyor."

kaç gündür yapması gereken ama buna cesareti olmayan keigo, müdürün yanına indi. touya'yı soracaktı.

yavaşça kapıyı tıklattı.

elleri titriyordu. touya yanında olsaydı ellerini kendi ellerinin arasına alır, sakinleşene kadar öylece beklerdi.

keigo her zaman düzelirdi, touya sayesinde.

"gir!"

yavaşça araladı kapıyı, bacakları titremeye başlayınca kendini frenleyemedi, gözleri buğulandı.

"sensei."

"ah, hoşgeldin takami." dedi yaşlı adam buruk bir ifadeyle. "sorun nedir?"

"oda arkadaşıma uzun süredir mektup göndermeye çalışıyorum, kendisi hala gelmedi." dedi. sesi titrek, kendinden emin değildi. "bilginiz var mı?"

yaşlı adamın gözleri şaşkınca tekrar açıldı. yüzündeki değişik gülümseme silindi, ellerini önünde birleştirdi.

"oysa ilk senin haberin oldu diye düşünmüştüm."

tüm vücudu titriyordu. kulakları çınlıyor, karşısındakinin ne dediğini anlamıyordu. yutkundu. en azından yutkunduğunu sandı, yapamamıştı.

"neyden.." dedi keigo mırıltıyla. boynuna götürdü elini istemsizce. "neyden haberim olacaktı?"

yaşlı adam gözlerini kapattı tekrar, arkasını dönüp büyük pencereye ilerledi.

"todoroki touya, geçen hafta salı günü endeavor tarafından gönderildiği dağda ölü bulundu."

"ölü bulundu."

"ölü..."

"todoroki touya.."

"endeavor.."

"ölü bulundu..."

okyanus gözleri aklına geldi, ardından yavaşça dudaklarını kıpırdatışı. "seni asla yalnız bırakmayacağım. asla."

yalancı.

keigo yavaşça bilincini yitirdi bu sözlerle. son hatırladığı görüntü ise, onu kaldırmaya çalışan, touya'nın hep mahçup olduğu hemşire abla'ydı.






Kaçış | DabihawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin