AMCALAR!?

69 4 77
                                    

Sonunda Onur ve Asena'nın istemesini yapabileceğiz artık. Vallahi rahatladım ha  kdjjckdjnjsn neyse hepinizi çoook seviyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz😍😍😍😍😍😇🤗.

İyi okumalar..

AYLADAN..

Yaklaşık bir saattir Ege'nin koluna, anlına, göğsüne sirkeli suda ıslattığım bezleri koyuyordum ama bir türlü ateşi düşmüyordu. Üstündeki askılı bir tişört olduğu için onu çıkarmanın gerek olmadığını düşünsem de demek ki varmış. Ege'yi kaldırmam gerek o zaman. Bu arada evet doktorum ama iğne vurmak istemiyordum henüz. Zaten birazdan çorbanın yanına ilacını koyacaktım.

"Ege?" diye seslenip saçlarını okşadığımda mırın kırın edip diğer tarafa döndü. Nasıl uyandıracaktım ben? "Sevgilim kalk hadi." deyip bu sefer dürttüğümde uyanmıştı. 

Ama gözlerini açar açmaz geri kapattı. Işıktan rahatsız olmuştu herhalde fakat yapabileceğim bir şey yoktu çünkü sadece komodinlerin üzerinde bulunan ışıklar açıktı. Zaten onlarda loştu, bu sefer tekrar gözünü açtığında kapamadı.

"Ayla?" dediğinde ses tonu da biraz değişmişti. Bir iki öksürdüğünde çok halsiz olduğu zaten ortadaydı. "Sevgilim, yardım eder misin bana? Tişörtünü çıkaralım hadi." kafasını iki yana salladığında derin bir nefes bıraktım. Ya zerre uyumamıştım, uykum vardı ve belim kırılıyordu. Üşüdüğünü biliyorum ama ne var yani yardım etse? İkna etmekten yapabileceğim başka bir şey yoktu. Çünkü ben çıkartamazdım, kusura bakmayın ama o güç bende yok yani.

"Ege biliyorum üşüyorsun ama eğer çıkartmazsak daha kötü olacaksın. Hem ben de çok yoruldum hadi lütfen." Kararsızlıkla bana bakarken kafasını salladı ve zar zor doğruldu. Tişörtünü çıkarıp bana verdi sonra da geri uzandı. Elimde olan tişörtü yatağın bir köşesine koydum. Tekrar bezleri ıslayıp anlına, göğsüne, kollarına koyarken irkildi.

Daha sonra ellerimle boğazını kontrol ederken bana bakıyordu. "İyi bari, boğazın şişmemiş. Birazdan dün yaptığım tavuk çorbasını ısıtırım içersin, bir de ilaç içince bir şeyin kalmaz." Gözlerini kırpıştırdı 'tamam' diyemeyecek kadar mı halsizdi? Bir anda yavaşça elini kaldırdı ve şişmiş karnıma koydu. Gülümsedim.

Bu halde bile kızını düşünüyordu, daha çok gülümsedim. Olsun belki daha çabuk toparlardı. Yarına kadar iyileşirdi herhalde çünkü yarın isteme vardı ve bu sefer iptal olmasına neden olmayalım. Gerçi umursamıyordum ama ne zamandır evlenemediler yani. Bezleri üzerinden çektim ve tekrar elimi anlına koydum. Biraz düşmüştü.

Emin olmak için dereceyle de ölçtüm. "38 dereceye düşmüş." diye mırıldandım. Bu iyi bir şeydi, demek ki çorba ve ilaç vakti gelmiş. Bezleri leğene atıp, kucağıma aldım. Hızla odadan çıkıp, mutfağa geldim. Çorbayı bir kaba döktüm ve mikrodalgaya koydum.

Çekmeceden ateş düşürücü ve ağrı kesici hapı aldım, onu da tepsiye yerleştirdim. Ne yapalım? Bugün bana uyku yok demek ki. Hamile olduğum için uykuya direnmekte güçlük çekiyordum. Eskiden olsa fazla zorlanmazdım ama şuanda o kadar çok uyumak istiyorum ki. Bir de alışveriş, park filan derken daha çok yorulmuştum. 

Mikrodalga alarm verince hızla gidip kapattım ve çorbayı aldım. Son olarak çorbayı da tepsiye yerleştirdiğimde, tepsiyi alıp odamıza gittim. Odaya girdiğimde Ege'nin yanı başında duran komodine tepsiyi koydum. Elimi tekrar Ege'nin alnına koyduğumda ateşi neredeyse yok gibiydi. Bu beni mutlu eder. 

Zaten uyumadığı için "Sevgilim, hadi doğrul da çorbayı içireyim." dediğimde doğruldu. Tepsiyi onun dizlerine yerleştirdim ve kaşığı çorbaya daldırdım. Üstünden dumanlar çıktığı için üfledim daha sonra kaşıktaki çorbayı içirdim. Böyle böyle tüm kaseyi içirdikten sonra ilacını uzattım, daha sonra da komodinin üstündeki sürahiden suyu doldurup Ege'ye uzattım. 

ALPARSLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin