Merhaba! Ben geldim yinee ve yinee umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Oy vermeyi unutmayınnn!! :)💙💙💙💙
ASENA'DAN..
Onur arkada üzerini değişirken bende saçlarımı tarıyordum. Odamızdaki koltuğa kendini bıraktığını hissedince ona doğru döndüm. Umursamadan kendi önüme dönüp saçlarımı toplamaya başlarken esnedim. Gerçekten fazlasıyla yorulmuştum, yorulmuştuk. Bu son zamanlarda tüm olaylar gerçekten üst üste binmişti. Sürekli kaoslu, sakin olmayan bir günümüz olduğu için ister istemez yorulmuştuk.
Evimize gelince her şey hallolmuştu. Nakliyeci eşyalarımı taşıyacaktı sadece o kadar. Evin diğer eşyaları da hallolmuştu. Taşınmak dışında bir sıkıntımız yoktu. Olaylar durulmuş durumdaydı şuanlık. Belki de yarın taşınırdık bilemiyordum. Onur da gelip benim yanıma yani yatağın ucuna otururken saçımı sıklaştırdım. Yanağımda Onur'un dudaklarını hissedince kaşlarımı çatarak hafifçe uzaklaştım.
"Ya Onur!"
Ben öfkeyle söylenirken bıkkınlıkla bir nefes verirken "Günlük hakkımı kullanıyorum ne var bunda?" diye sorunca kaşlarımı mümkünmüş gibi daha çok çattım. Yani.. evet beni öpmesine fazla izin vermiyordum ama napayım canım? Can çıkar, huy çıkmaz derler!
"Hayır! Sabah da çıkarken öpmüştün, iki oldu bugün! Yarın yok." diye kesin dille kurduğum cümlemle bu sefer de Onur'un kaşları çatılırken "Bu ne ya?!" dedi.
"Ben niye nikahlı karımı günde sadece bir kez öpebiliyorum?!" diye sitem ederken kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Karın öyle istediği için olmasın sakın!" dediğimde gözlerini devirerek yatakta kendini geriye bırakırken gülmemek için yanaklarımın içini ısırdım. Bana çok bile dayanıyordu..
Bu hali gözüme o kadar güzel gözüküyordu ki. Gülmemek için içimde bir savaş verirken Onur'u inceledim. Saçları hafif dağılmıştı, abajurdaki ışıklar yüzünün yarısını aydınlatırken yarısını karanlıkta bırakıyordu. Dayanamayarak ona doğru eğilip dudağını dudaklarımla buluşturdum.
Fakat Onur daha olayları idrak edemezken çabucak yataktan kalktım. Şaşkın gözlerini kırpıştırırken ciddi yüz ifademe tekrar büründüm. Parmağımı ona doğru sallayarak "Bu bir seferlik bir şeydi! Ayrıca üç günlük hakkını da kaybetmiş bulunuyorsun!" diyerek daha doğrulamadan odadan çıktım.
Mutfağa geldiğimde dayanamayarak kahkahamı patlattım. Karnım ağrıyana kadar gülerken gözlerimden akan yaşları sildim. Hala o şaşkın yüz ifadesi aklıma gelirken gülmeden edemiyordum. Napayım? Benim gibi birisine aşık olan o! Gerçi o bana kurban olsun! Benden iyisi mi var canım?! Kendime bir bardak su doldurduktan sonra bardağı dudaklarımın arasına getirip suyu içmeye başladım. Bardağı tekrar tezgaha bırakırken odamıza geri döndüm.
Işıklar kapalıydı demek ki uyumuştu. Kapıyı kapatarak saçlarımı açıp, tokayı bileğime geçirdim. Yatağın içine girip yorganı üzerime çektim. Gözlerimi yumarken Onur'un bana doğru dönüp sarıldığını hissederken kaşlarımı çattım.
"Onur!"
ALPARSLAN'DAN..
Alışverişten sonra herkes odalarına dağılırken biz salonda Kumsal ile oturuyorduk. O kafasını dizime koymuş kitap okurken bende saçlarını okşuyordum. Kitabı okudukça değişen yüz hatlarına gülmek istesem de telefonuma mesaj gelince Kumsal'ın saçını okşamayı bırakmadan telefonuma baktım. Timdekiler kendi aralarında konuşuyorlardı. Mesajları okuyup telefonu tekrar sehpanın üzerine bırakırken Kumsal'a bakmaya koyuldum. Bir anda kitabı kapatıp doğrulurken başını bana doğru kaldırırken gülmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALPARSLAN
Adventureyeşil çay kitabının devamıdır. onu okumasanız pek bir şey kaybetmezseniz, okursanız konulara daha hakim olursunuz ama okumanıza gerek yok. Sadece askeri bir kitap değil! Çoğunlukla tatlı bir aşk hikayesi fakat askeri kısımlarda vardır. Hem Askeri bi...