İKİZLER-Miraç,Mayıs

73 4 67
                                    

Valla artık ne yazacağımı bilmiyorum bu kısma klkmdkksd Adel iyileşmediği sürece sanırım sürekli gözlerimiz dolacak.. Ay tatlı bir bölümde olabilir bilmiyorum ama oy sayıları neden bu kadar az ya! Ben bir ara Ayla sıralamasında 2. veya 4.'düm. Şimdi neden iki yüzlerdeyim ya 🥺🥺 ömöxkmsk

ALPARSLAN'DAN..

Kumsal da gelip yanıma oturmuştu, Ferhat ufak bir açıklama yaptı Adel'e. Kumsal da hemen onun ardından "Ben Kumsal." dediğinde gülümsüyordu fakat gülümsemiyormuş gibiydi. Zaten bu da çok kısa sürmüştü. Ardından Hira da gülümseyerek "Ben de Hira" dediğinde bir şey demeden gözlerini kaçırmıştı. 

Ne kadar işkence ettilerse artık insanlarla göz göze gelemiyordu bile. Cümleleri kısa ve özdü, bazen de kekeliyordu. Bence bu oldukça normal ama ne kadar az yemek verdilerse kilosu da biraz azdı sanki. Kızıl saçları ve yeşil gözleri vardı, Ferhat'a sadece gözleri benziyordu. Çok fazla yara almıştı, çok korkuyordu ama çok güçlüydü. Kumsal kafasını omzuma koyunca anlını öperek elimi beline attım.

Ferhat da Adel'i kalacağı odaya götürmüştü. Sanırım tekrar uyuyacaktı, yorgundu. Uyuması iyiydi onun için, Hira'ya bir göz attığımda gözünden bir damla yaş düşmüştü. Ne oluyor abi? 

Kumsal'a baktığımda uyumuştu ama üzgünüm çünkü Oğuz abi geliyordu. Oğuz abi, beni dinlemeden Kumsal'ı uyandırmıştı. Söylenerek kalktığında Hira'yı da alıp odasına çıkmıştı. Dedikodudan uzak asla durmuyordu.

Aklıma bugün içtimanın olduğu gelince Kumsal'ın odasına gitmeye başladım. Kapının önünde durunca kapı çaldım. İçeriden onaylayan bir ses geldiğinde içeri girdim. Kumsal şaşkınca bana bakarken gülümsedim. "Ben içtimaya gidiyorum canımın içi. Merak etme diye haber vereyim dedim. Siz geri dönün konuşmanıza.." dediğimde hızla gelip bana sarıldı. Neden içtimaya giderken bile korkuyordu? Bir şey olmazdı ki..

"Alparslan, dikkatli ol tamam mı?" Kafamı salladım. Eğilerek, Kumsal'ın yüzünü avucumun içine aldım ve anlına bir öpücük bıraktım. Gülümsedi..

"Dikkatli olurum canımın içi.. Beni merak etme.." dediğimde yanağımdan öptü ve odadan çıktım. Geç kalıyordum arabamın anahtarını alıp yola koyuldum.

 Taburun önüne gelince arabadan indim, kapının önündeki askerler beni görünce kapıyı açtılar. Taburun içine girdiğimde herkes bana bir tuhaf bakıyordu, tim komutanı şimdilik olmasam da etkim kimseden kalkmamıştı. O uyuz Yüzbaşı da ne halt yiyorsa yesin!

Bana doğru gelince istemeden de olsa asker selamı verdim. Kafasını salladı ve onu takip etmemi söyleyince arkasından gittim. Bir alana geldiğimizde kütükler, ağırlıklar, çamurlar aklınıza içtima denince gelebilecek her türlü şey vardı. Etrafı göz atıp değişik bir şekilde güldü.

"Biliyor musun Alparslan? Ben, benim yerine geçtiğim hiçbir tim komutanını sevmem. Sende aynı şekilde, nasıl bu kadar güçsüz olabiliyorsunuz! Benim elimden geçmeniz lazım, bir de gelmiş kendinize tim komutanıyım diyorsunuz!!" diye sonlara doğru sesini yükselterek söylediğinde kaşlarımı çattım.

Tam bir şey diyecekken onun tuzağına düşmemek için sustum. Aklı sıra beni taburdan attırmaya çalışıyordu. Anlattığına göre takıntılı birinin teki! Nedense böyle insanlarda hep beni bulur zaten. Etrafa bir göz attığımda tekrar pis pis sırıttı.

"Ne oldu? Korktun mu?! Ağır mı geldi!? Senin gibi birinden de bu beklenir.." dediğinde ben yine bir şey demedim. "Bu parkuru tamamlayacaksın! Hem de yalnızca otuz dakika içinde!" O kadar kütükler, ağırlıklar, çamurlu yerler falan vardı ve yalnızca otuz dakika mı vermişti?! Zordu ama İmkansız değildi.

ALPARSLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin