selam, yine ben. Umarım beğenirsiniz bölümü, gerçekten gelen oylar aşırı az bu konuda uyarmak istiyorum tekrar sizi çünkü gerçekten burada bir emek var bu arada bu yaza yeni bir hikaye gelebilir yazıyorum şuan eğer tamamlarsam yaza kadar gelir beklemede kalın.😏 Yukarıda bir şarkı ve Kumsal'ın gelinliği olacak!
ALPARSLAN'DAN...
Telefonumun çalmasıyla dikkatimi kitabımdan ayırıp telefonuma döndüm. Arayan Gökhan'dı.. Kısa bir süreliğine konuştuğumda bir sorun olmadığını söyleyince kapatmıştım. Tekrar kitabıma dönecekken telefonun lanet sesiyle tekrar telefonu açtım. "Ne var Aylin?" dediğimde o da kendince tabur hakkında bilgi verirken sadece onayladım.
"Komutanım.. Serhat Komutan, kısa bir zaman içerisinde görev olacağını söyledi sizi çağırıyor. Sanırım davetiyeler hala basılmadığı için düğününüz olacağını ona söylemişsiniz. Düğünden sonraya planlıyor yani birkaç gün sonraya.." Dediğinde gözlerimi kapattım. Evlenir evlenmez güzelimi buna mı alıştıracaktım? Ne yapardı peki?
Aylin'in sesiyle düşüncelerimden ayrıldığımda "Tamam Aylin.. Düğünden sonra çağırdığında geleceğim. Hadi işinizin başına dönün!" diyerek telefonu kapattım.
Sahi.. Kumsal'dan söz etmişken yarın alışverişe çıkacaktık. En azından kararlaştırmaları yapmamız lazımdı bu yüzden odasına doğru yola koyuldum. İmkansız sandıklarımız, aslında olabiliyormuş.. Bir şeye imkansız demek sadece bizim zihnimizin bize acı çektirmesinden farksızmış. Doğru ya aslında beynin bir oyunu..
Kapıyı tıklatacaktım ki içeriden gelen dingilin sesiyle kaşlarımı çattım. Yavaşça elimi indirirken "Gerçekten evlenmek zorunda mısın?" dediğinde kalbimin atışları sinirden hızlanırken vücudumun her bir kasının gerildiğini hissediyorum. Biliyordum Kumsal onun kardeşi gibiydi fakat ona ne oluyordu? Ben bu kadar beklemişken hem de!
İçeriden aşinası olduğum kahkaha sesi yükseldi. "Hayır tabii ki aşkım, sen istemezsen hemen atarım yüzüğü!" dediğinde birden kapının çalınması ile kendime geldim. Kapıyı çalmıştım.. Biliyordum şakalaştıklarını fakat.. Hadi ama abartmıyorum! Sen duysan biraz da olsa sinirlenmez miydin?
"Gel!"
Kumsal'ın sesi ile içeri girdiğimde hızla yattığı yerden doğrulup kulaklığını çıkardı, üstüne çeki düzen verirken bile kalbimin ritimlerinin sakinleştiğini hissedebiliyordum. Ardından her bir zerresine tekrar aşık olduğumu hissedebiliyordum. Dingile gözüm kaydığında sinirle bir derin nefes verdim. Gözlerimle onu parçalara ayırıp tekrar birleştirirken Kumsal'ın öksürmesiyle ona döndüm.
"Sevgilim!" Kumsal'ın normalden fazla yüksek çıkan sesiyle odağımı ona yönelttim tamamen. "Bir şey mi oldu?" dediğinde nefes verdim. Alparslan sakin ol.. Sakin ol.. Sonra sen pişman olursun..
"Gelmem için illa bir şey mi olması gerekiyor Kumsal?" Dememle hafiften suratı düştüğünde içimde bir şeyler olmuştu. Bakışlarım yumuşarken ses tonumda bir o kadar yumuşamıştı. Buna kadınların büyüsü mü deniyor?
"Bir dakika gelir misin canımın içi?"
Suratı hala asık bir şekilde ayağa kalktığında birlikte kapıdan çıktık. Odanın kapısını kapatırken koridorun ortasına geldik. Bir açıklama yapmam gerektiğini hissedince ellerimi ellerine kenetledim. Daha fazla o güzel gözlerindeki hüzne dayanamayarak "Özür dilerim canımın içi, birden çıkıştım sana ama hoşlanmıyorum o dingilden, biliyorsun." dediğimde ellerini çekip kollarını göğsünde kavuşturdu.
Bir süre durup, dudaklarını araladı. "Ne zararı var sana Alparslan? Anlamıyorum ki niye sevmediğini." Aslında zıt kutuplar birbirini iter misali, karakter özelliklerimiz hemen hemen aynı fakat ikimizin de kilit olduğu noktalar vardı. Aslında hemen hemen bu yüzden bir de diğerlerine nazaran bu kadar olgun olması sinirimi bozuyordu. Tabii bunda bazen beni sinir eden cümleleri yeterli oluyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp "Sevmiyorum işte." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALPARSLAN
Adventureyeşil çay kitabının devamıdır. onu okumasanız pek bir şey kaybetmezseniz, okursanız konulara daha hakim olursunuz ama okumanıza gerek yok. Sadece askeri bir kitap değil! Çoğunlukla tatlı bir aşk hikayesi fakat askeri kısımlarda vardır. Hem Askeri bi...