Selamlar uzun zamandır yoktum ama cidden bu aralar mental olarak pek iyi hissetmiyordum. Zaten genel olarak sayfam hep sessiz şuan bu kitabı okuyup sevdiğinizi bile anlayamıyorum. İyi mi gidiyorum? bilmiyorum. İyi gittiğimi hissediyorum ama ah, neyse boşverin..
iyi okumalar, okuyan varsa :)
FERHAT'DAN..
Araçta giderken ikimizde sessizdik. Daha doğrusu ben sessizdim, Hira beni konuşturmaya çalışıyordu ama şimdi değil. Burada değil.. Sonunda bana endişeyle bakarken başını cama yasladı. Bir kardeşim vardı ama sanırım artık bir süreliğine yok. Tamam, belki ben hatalıydım.. Ancak uzun bir süre sonra ilk aşkımı bulunca kendime hakim olamadım. Çok çabaladım, bir daha sevdiklerime zarar gelmesin diye ama şuan en çok zararı ben verdim.
Herkes haklıydı..
Her şey boştu..
Kalbim.. Kalbim sıkışıyor hissedebiliyorum.
İlk defa birinin- sevdiğim bir kadının- yanında dağıtacağım. Kendimi sonrasında bir şekilde toparlamam lazım. Araç durunca ücreti ödeyip sahilin kokusunu içime çektim. Bir süre sessiz bir şekilde yürüdük. Tek bir ışıkla aydınlatılan, insanlardan uzak bir alana gelince ilk önce Hira'nın kayaya oturmasına yardım ettim. Ardından kendim oturup gökyüzüne baktım. Havalar sıcak olmasına rağmen rüzgarın sertliği, denizin kayaları dövmesi ve bu ıssızlık sanki bize özeldi. Sanki evren bizim için kötü bir gün olduğunu anlayıp bizim hissettiklerimizi hissediyordu. Kafamı yukarı çevirdim ve cebimden paket çıkardım.
"İçtiğini bilmiyordum?"
"İçmiyorum zaten.."
Hira'nın bana baktığını hissedince dudaklarımın arasına bir dal alıp yaktım. Bir anda dudaklarımın arasından çekilince kaşlarımı çattım. Denize paket ve çakmakla birlikte düştüğünü görünce sinirle gözlerimi kapattım.
"O zaman hiç başlama.. Şimdi de içme"
Hafiften sesimi yükselterek "Hiç yardımcı olmuyorsun biliyor musun?" dedim. Birkaç dakika sessizlik olunca belki de haklıydı. Sigara bir şeyleri çözemezdi ki buraya gelirken birlikte toplayacaktık. O halde herhangi bir şeyin katkısına yada zararına gerek yoktu.
"Özür dilerim" diyerek kolumu Hira'ya sardım. Ardından kolumun altından çıkıp tam karşıma oturdu. Bir şey dememe fırsat vermeden elimi tuttu. "Anlat.. Ben, Adel'in o kadar sert olacağını düşünmüyorum? Senden uzak kalamaz ki o?"
Acıyla güldüm. "Onu dün görmedin mi? sen gittikten sonra bana ne dedi biliyor musun?" dün aklıma gelirken ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Adeta fısıldayarak dün yaşadıklarımı, Adel'in yaşadıklarını ve dün bana dediklerini teker teker anlattım. Ben anlattıkça Hira'nın o çok sevdiğim elaları doldu ki yüzünün her bir zerresinden şaşkınlık okunuyordu.
"Yani artık seni hatta ikimizi de görmek istemiyor mu?" dediğinde kafamı salladım. Bir süre düşündükten sonra konuşmak için dudaklarını araladı.
"Hey, hey biz Adel'den söz ediyoruz.. O senden uzak duramaz sadece kırgın ve kızgın olduğundan kafasını dinlemek istemiştir?" Mantıklı gelmişti ama ben onu tanıyordum. Normalde uzak durma süresi bir gündü ve biz o günü aşmıştık. Dalgalar kayaya daha sert vurmaya başladı. Sanki o da umutsuz gibiydi..
Ardından Hira'ya biraz su sıçrarken onu kendime çektim ve saçlarının kokusunu içime çektim. Parmaklarının tersiyle gözyaşlarımı sildiğinde irkildim. Ağlamış mıydım? Bunu gözyaşlarımı silene kadar fark etmemiştim. "Ben senin yanındayım.. Bunu birlikte atlatırız ancak bir süre Adel'in dediğini yapalım. En azından sakinleşene kadar.." dedikten sonra bana bakınca saçlarını öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALPARSLAN
Adventureyeşil çay kitabının devamıdır. onu okumasanız pek bir şey kaybetmezseniz, okursanız konulara daha hakim olursunuz ama okumanıza gerek yok. Sadece askeri bir kitap değil! Çoğunlukla tatlı bir aşk hikayesi fakat askeri kısımlarda vardır. Hem Askeri bi...