ALIŞVERİŞ

47 3 51
                                    

Çok beklettim özür dilerim faka ben bunu duyuru kısmında açıklamıştım tekrardan özür dilerim. Artık daha da fazla aktif olacağım inşallah, umarım affedersiniz beni 🥺😍🤭😇🤗

Hepinizi çok seviyorum.. İyi okumalar..

ALPARSLAN'DAN..

Yemekler bittikten sonra Kumsal'ın ısrarı üzerine hamağa oturmuştuk. Kafasını göğsüme koymuş otururken ben de kolumu beline atmıştım. Dora ise hala bağlıydı, onu açacaktım yani kumsal alışınca ki onu da birazdan alıştırırdım. Yüzbaşı ise ne hikmetse hala gelmemişti ben öyle bir şey yapmadığım halde benim yerime onu koydular.

"Alparslan?" birden bana seslenince irkildim. "Ne.. Ne oldu kumsal?" diye sorduğumda benden ayrılıp doğruldu. Bende merakla kaşlarımı çatmış bir şekilde ona bakıyordum. Bu dağ evinin bahçesi cennet bahçesi gibiydi. Yemyeşildi, birkaç tane hatta biraz fazla çiçekler vardı. Arka bahçede vardı ama Kumsal'ı daha götürmemiştim.

"Şey.. Çiçekler? Sen mi ektin?" diye sıkılarak sorduğunda burukça gülümsemiştim. Her ne kadar birbirimizle içli dışlı olsak da yani küçüklükten beri birbirimizi tanısak da bilmediği şeyler vardı. Mesela bu evi.. Bilmiyordu. Defne teyzelerle her ne kadar fazla vakit geçirsek de dediğim gibi bilmediği şeyler vardı.

Çiçekleri ben de severdim ama ekmezdim yani bana kalsa yemyeşil olurdu bura sadece. Babam burayı almıştı fakat pek ilgilenmiyordu, işinden dolayı zaten bunu Kumsal'a söylemiştim. Annem bazen ilgilenirdi ama işte her neyse bana kaldı. Kafam eserse gelirdim buralara.

Bende biraz doğruldum "Annem ve Ayla ekmişti." dedim derin bir nefes bırakarak. Kumsal'ın gözleri doldu bir anda "Bilmiyordum.. Ben.. Ben çok özür dilerim.. hatırladın yine." Bir şey daha diyecekken sözünü elini tutarak kestim.

"Canımın içi, zaten unutmuyorum ki ben annemi. Üzme kendini, gel.." deyip kendime çektim. Tekrar kafasını göğsüme koyarken, ben de kolumu beline sarmıştım. Saçına bir öpücük bıraktım ama derin bir öpücüktü. Sonra onu kendimden ayırıp doğruldum ve ayağa kalktım, elimi uzatarak ona baktığımda o da bana anlamayarak bakıyordu.

"Gel, hadi." Elimi tutup ayağa kalktığında elini bırakmadan çiçeklerin yanına götürdüm onu. Tabii çiçeklerin ekili olduğu yerlerden arka bahçe de gözüküyordu. Arka bahçe tamamen yemyeşildi ve bir köşede bir tane daha kulübe vardı, orada da Alex vardı golden cinsiydi o da. Onun dışında puflardan olan bir köşe de vardı orada da üstü ledlerle süslenmişti, orta sehpada da birkaç tane oyun vardı. Orası Ayla'nın köşesiydi. Arka bahçeye gitmiyorduk ama yarısı gözüküyordu.

Elimle güllerin ve menekşelerden olan bir kısmı gösterdim. "Burada Ayla ve Asena on dört yaşında falandı. Ben de on yedi yada on dokuz yaşındaydım, pek hatırlamıyorum yaşlarımızı ama o günü dün gibi hatırlıyorum. Babam da az önce oturduğumuz hamakta oturup bizi izliyordu, bende yanına oturmuştum. Annem bu çiçekleri ekiyordu işte.. Neredeyse her renkten gül var görüyor musun? Bulmak için çok uğraşmıştı. Her renkten menekşelerde şu tarafta" dedim anlattığım yerleri göstererek.

"Ayla çok severdi çiçekleri o da annem gibiydi. Asena da severdi ama ekmek için uğraşmazdı yani gerek duymazdı herhalde. Annem ve Ayla ekerken bizim yanımıza geldi, tabii annem öğrenmesi için uğraştı da dinlemedi işte. Uğraşmak istemedi herhalde. Elimden tuttu, beni kaldırmaya çalışıyordu. Neymiş burası çok uygunmuş ona dövüşmeyi öğretmem için falan. Yaklaşık bir saat dil döktü bana neredeyse. Bende kıyamadım kalktım, en basit şeyleri öğretiyordum. O da hemen kavrıyordu yani, okula gittiğim için öğrenmiştim dövüşmeyi. Tabii zaten biliyordum da o kadar iyi bilmiyordum. Ben burada ona öğretirken, annemlerde orada çiçek ekiyordu. Yorulduğumuzda tam oturuyordum ki orada oturmuş kollarını birbirine bağlamış, ağlayan Ayla'yı görünce Asena'yı babamın yanına yolladım. Annem de herhalde yemek yapmaya gitmişti."  Ben bunları anlatırken Kumsal da dinliyordu. Tabii keşke annem şehit olmasaydı daha güzel olurdu. İster istemez anlatırken boğazım düğümleniyordu.

ALPARSLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin