3.Bölüm

473 42 5
                                    

İyi okumalar...

"İki müşteri daha geldi kahvaltı tabağı istiyorlar." dedi elindeki boş tabakları tezgahın üstüne koyarak.

"Tamam hazırlıyorum." deyip iki tabağa da sabahki işlemleri uyguladım tekrar. O sırada Çınar müşterilere bakmaya gitmişti tabii. Bu çocuk olmasa ne yapardım...

Kahvaltı tabaklarını bitirdiğimde bulaşıkları yıkamaya başladım. Bulaşıklar az olduğu için yıkamam kısa sürüyordu.

Kapıdan giren annemi gördüğümde yüzündeki gülümsemeyle yanıma geldi. Ben neden gülümseyemiyordum? Hele de senin yanında anne.

"Tünaydın. Nasıl gidiyor?"

"Güzel. Biraz uzakta durabilir misin hijyen açısından tabaklara şey olmasın." dedim elimdeki bardağı köpüklerken.

"İyi iyi hijyene de dikkat ediyorsun." dediğinde içimden göz devirmek gelmişti. İşletme okudum dört sene tabii ki dikkat edecektim. En önemli şeylerden biriydi.

Kapı sesi geldiğinde başımı kaldırdım. Çınar gelmişti. Annemi görünce şaşırsa da yanıma gelmeye devam etti.

"Üç çay, bir kurabiye tabağı." dedi tezgahın üstündeki kahvaltı tabaklarını alırken. Mutfaktan çıktığında annemin sesini duydum tekrar.

"Bu çocuk kaç yaşında?" dedi sessizce. Dedikodu yapmasa olmazdı.

"On dokuz." dedim köpüklediğim bulaşıkları durularken. Çay zaten demliydi sadece kurabiye tabağı hazırlamak kalmıştı.

"Biraz büyük gibi duruyor sanki."

"Anne büyük olsa ne olur olmasa ne olur Allah aşkına iyi biri işte düzgünce işini yapıyor. Neden dibini araştırıyorsun?"

"Sen bana çok bağırmaya başladın farkında mısın?" dedi o gıcık olduğum ses tonuyla.

Sinirden gözlerim dolarken bağırıp kafedekileri huzursuz etmemek için dua ettim.

Konuşma arasında Çınar'ın geldiğini gördüm. Başını eğip taburelerden birine oturmuş ve telefonuyla oynamıştı. Oraya bakmasam da kadraja giriyordu.

"Hep bir asık surat. Bize güler yüz sunman çok mu zor!? Hep o Doğu-

Elimdeki bardak sıkmamdan kırılırken sinirle anneme döndüm.

"Sakın abimin adını ağzına alma." dedim kanayan elimin işaret parmağını ona doğrultarak. Çınar'ın yerinden kalkıp buraya geldiğini görebiliyordum. Annemi umursamadan elimi alıp çeşmenin altına soktu. Ben de gözlerimi kapatıp derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordum.

"Alırsam ne olurmuş?! Bırakıp gitti seni hala abim abim diye sayıklıyorsun salak! Bitti o bitti! Öldü belki, hayatın boyunca beklemeye devam mı edeceksin!?"

Öldü kelimesiyle beynimde şimşekler çakmıştı. Lütfen kriz geçirmeyeyim lütfen...

"Hanımefendi çıkar mısınız?" diyen Çınar'ın o ciddi sesini duydum.

"Bir kafenin hizmetçisi bana kızımın yanından çıkmamı mı istiyor?" deyip alayla güldü.

"Kızınızı ne hale soktuğunuza bakın! Şimdi ya güzellikle buradan çıkarsınız ya polisi ciddiyim, çağırırım. Beni tanımıyorsunuz."

"Seninle bu konuyu daha sonra konuşacağız Defne."

Çınar'ın dediklerinden korkmuş olacak ki mutfaktan çıktı.

Omuzlarımdan tutarak bir tabureye oturttu. Küçük bölmeden ilk yardım çantasını alıp yanıma geldi. Tezgahın üzerine koyduktan sonra anlamadığım bir şekilde rahatça gerekli olan malzemeleri aldı. Nereden biliyordu?

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin