<><><><><>
Günün ikinci bölümü. Dikkat, önceki bölümü atlamayın...
<><><><>SREİN
-sekizinci bölüm-05***:Yalan söyledi.
Hilal: Ne?
05***:Abini diyorum. Senden aldığı parayla tamirciye falan gitmedi.
05***:Motoru neden üst sokakta bıraktığına anlam verememiştim...Arkadaşı motoruyla kaza yapmış. Hah! Kolayca kanıyorsun sen de.
05***: Sürekli böyle mi?
Hilal: Sen konuştuklarımızı nasıl duydun?
Hilal: Kafede misin?
05***: Değilim,
05***: Olmama gerek yok
Hilal: Süper güçlerin falan mı var, buradasın işte, yoksa imkanı yok duymanın.
05***: Doğruyu söylüyorum, şüphe edeceksen de engellemek için elimden bir şey gelmez...
05***:Neyse,
Hilal: Kapat konuyu, abim hakkında yorum yapmanı istemiyorum. O bana yalan söylemez.
05***: Hmm abin hep böyle demek...
Hilal: Yazdıklarım senin için bir şey ifade ediyor mu?
05**: Hem de çok ama abinin sana yalan söylemesine değil benim dinlemiş olmama takılıyorsun...
05***: Asıl benim yazdıklarım pek bir şey ifade etmiyor gibi,
05***: Sustum, gerçeği göreceksin nasılsa,
05***: Benim sayemde.
Hilal: Anlamadım?
05***: Söylediklerimin gerçek olduğunu anladığında bana hak vereceksin demek istedim...
Sinirle telefonu cebine koyup kafenin ön tarafındaki masaların yanından geçip kapıya ulaştı. Kapının yanına yaslanıp, içeride ve dışarıdaki tüm masalara göz gezdirdi. Şüpheli hareketleri olan birini arıyordu, fazla bir müşteri de yoktu yine. Dakikalar sonra umutsuzca nefesini verdi.
Telefonu çıkarıp abisini arayacaktı ki durdu, ne zamandır bir yabancıya inanır olmuştu. Gerçeği öğrenmek istemiyordu içten içe, yine de bir yabancının lafıyla hareket etmeyeceğini bu düşüncesine kılıf etmiş telefonu cebine geri koymuştu.
Merak ediyordu onu, kimdi ve nasıl bu kadar kısa zamanda hayatı, ailesi ve kişiliği hakkında bu kadar doğru varsayımlar yapabiliyordu. Hepsini bir varsayım olarak dile getirse de doğruluk payı gözle görülür şekilde fazlaydı. Hilal sırf merak ettiği için onunla konuştuğunu kendi kendine söyleyip dursa da içten içe ilk kez onu gerçekten anlayan birinin olduğunu hissettiği için mesaj bekler olmuştu.
Onu arayan gözleri Yağmur'u fark ettiğinde, boş masaların arasından geçip yanına gitti. Bebeklerin bulunduğu rafların tozunu alan genç kız bebeklere dokunmaktan korkuyor gibi görünüyordu. Hepsini çekingenlikle kavrayıp yakındaki bir masanın üzerine hızla bırakıyor, rafı silip aynı hızda yerine koyuyordu.
Hilal bebeklerden birkaçını alıp ona yardımcı olmak istedi. Rafa yaklaşıp koyu kahve ahşaptan yapılma oyma bebeği, büyük dikişleriyle dikkat çeken bez bebeği alıp masaya bıraktı. Sıradaki rafa geldiğine bu kez eline aldığı bebek İfrin'di, beyaz saçları omuzlarına dökülüyor mavi elbisesi ona eskimiş hissini veriyordu. Yüzü ise bebeği korkutucu yapan yegane detay olmaya adaydı ona göre. Simsiyah gözleri ve beyaz teni insanda gözlerini kaçırma isteği uyandırıyordu.
Bebeği dikkatle masaya bıraktı, diğerlerine oranla biraz daha ağır olan bebek boyutu yüzünden de dikkat çekiyordu.
Yağmur, Hilal yanına geldiğinde birkaç saatten beri içini kemiren sıkıntısını söylemeyi daha fazla ertelemedi. "Beni işten mi çıkaraksın? "
Hilal dikkatini Yağmur'a verdi, "Bu da nereden çıktı?"
Yağmur durgun bir şekilde konuştu, " Derya hanım... Yani şey bazı sıkıntıların olduğunu biliyorum."
Hilal, "Evet," dedi bıkkınlıkla. " Ancak şimdilik organizasyonlardan aldığımız işler sayesinde kafedeki müşteri kaybını telafi ediyoruz neyseki."
Yağmur başını salladı, " Yanlış bir şey yapmadım." dedi birden.
Hilal kaşlarını çatarak baktı genç kıza. "Tabii yapmadın. Bizimle berabersin ve bunun değişmesini istemiyorum." dedi ve ardından gülümsedi samimiyetle.
Gülümsemesi Yağmur'un duvar misali ifadesiz suratında bir etki yaratmamıştı.
"Akın'dan hoşlanıyorum, bunun burada çalışmama engel olmasını istemem, bu işe ihtiyacım var."
"Yağmur, " dedi Hilal hayretle. "Bu neden burada çalışmana engel olsun ki?"
Yağmur, "Bizi bir arada gördüğünde bize nasıl baktığı-," diye devam ederken daha fazla dayanamadı ve lafını kesti Hilal.
"Yanlış anlamışsın sen,"
"Derya söyledi ama... Sen rahatsız olmuşsun. "
Hilal bir kez daha hayrete düştü. Daha bu sabah Derya ile bununla ilgili bir konuşma yapmışlardı ama rahatsız olan kendisi değil Derya'ydı.
"O beni yanlış anlamış olmalı," diyebildi zorlukla. Derya ile konuşması gerekiyordu. Yağmura aralarından geçen konuşmadan bahsetmedi, bu düşüncenin Derya'ya ait olduğunu dile getirmedi. Yine de genç kıza bir süre uzunca dil döktü ve gönlünü almaya çalıştı...
Yağmur mesaisi bitene kadar ruh gibi gezindi kafede, canı sıkkındı, Hilal başta olmak üzere kimseyle konuşmadı. Akın birkaç kere yanına gelse de ona bile soğuk davranmıştı.
Hilal ise duyduklarından sonra gün başında ailesinin yanına gitme bahanesi ile kafeden ayrılan arkadaşını aramıştı hemen. Derya telefonu açmayınca kendini mutfağa kapattı ve sevilen tatlılarından birini yapmaya koyuldu. Fazlasıyla dalgındı, gözleri yaptığı işte olsa da aklındaki huzursuzluk geçmek bilmiyordu. Oysa o yaptığı işte huzur bulan biriydi...
Birkaç saat sonra telefonu çalmaya başladı. Arayan kişinin yengesi olduğunu görmek onu şaşırtmıştı.
"Alo,"
"Hilal," dedi yengesi sert bir sesle,
Hilal duraksadı. "Ne oldu yenge?"
Yengesi sinirle soludu, " Ne olabilir, siz ve bitmek bilmeyen sorunlarınız. Abin kavgaya karışmış bir barda, amcan onu almaya gitti karakoldan. Bütün gün boş dükkanda oturman bittiyse gel de abinle ilgilen."
<><><><><>
Hata üstüne hata...
Kaos bekleyenlerin istediklerini almaları an meselesi.
Seviliyorsunuz.
<><><><><>
|1|17|
SONSUZSİYAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SREİN | Texting ލ
Terrorİfrin'in devamıdır, 1. Kitap ile bağlantılıdır. ____________ Uyan. "Bu sadece kötü bir rüya." Uyan. "Bu gerçek değil." Uyan! "Bebeğin saçlarını kesmemi isteyen sendin!" Bebeğin saçlarını sen kestin! "Uyan!" _______________ Hikaye kaldığı yerden de...