Haftalar geçmişti, yeni bir ev satın alıp yetleşmiştik bile. Odamda iki kişilik bir yatak, makyaj masası, pencerenin yanında dört puf ve bir çalışma masası vardı. Onların dışında duvarlar Five, Diego ve Klaus'la olan fotoğraflarımla doluydu. Five bizi şaşırtmayarak oldukça sade ve eşyasız bir oda yapmıştı. Hatta sadece yatağı ve çalışma masası vardı, duvarında duvarla aynı boyda bir dünya haritası vardı. Diego da Five gibi sade bir oda yapıp duvarlarını bıçak koleksiyonuyla kaplamıştı. Klaus'un odasında yatak ve şarap koleksiyonu için birçok antika tarzı dolap vardı. Allison, Grace ve Pogo bizimle gelmemişti.
Five: Zoey.
Ona döndüm. Gelip yanıma oturduğunda Diego ve Klaus da odalarında işlerini bitirip yanımıza geldi.
Zoey: Keşke Vanya da olsaydı.
Diego: Eğer Vanya olsaydı bizimle gelmez orda kalırdı Zoey. Pek bir şey değişmezdi yani.
Klaus: Çocuklar, boş konuşmalarınızı sonraya bırakıp yeni evimiz şerefine benimle bara gelseniz?
Evet, bu fikir hepimizin kafasına yatmıştı. Hepimiz aynı anda ayaklanırken Five elimi tuttu ve evden çıktık.
-
Klaus: Biraz sakin olamaz mısınız?
Zoey: Olamam! Olamam! Five sen ne yaptığını sanıyorsun!? Beni kıskanmanın sırası mıydı!? Herkese rezil olduk.
Five: 'Herkes' umrumda değil Zoey.
Zoey: Ne var biliyor musun? Artık sen de benim umrumda değilsin. Senden tiksiniyorum Five.
Five kafasını yerden kaldırdığında öylece bana bakıp kalmıştı.
Five: Zoey-
Zoey: Seni dinlemek istemiyorum. Lütfen gider misin?
Yanağından akan bir damla yaş yavaş yavaş çenesine süzülüp yere düştüğünde ışınlandı.
Diego: Zoey. Bu çok ağırdı.
Zoey: Eve gidebilir miyiz? Sadece uyumak istiyorum.
Ağır ağır eve yürüdük. Çiseleyen yağmur eve yaklaştıkça sağanak halini alıyordu. Bu da demek oluyor ki Five üzülmüştü, ama gerçekten onu düşünecek durumda değildim. İçeri girip kapıyı anahtarla açtığımda evde hiç ışık yanmıyordu. Salona geçip oturduğumda bu kafayla uyuyamayacağım kafama yeni dank etmişti. Diego ve Klaus odalarına çıktıklarında dışarı çıktım. Yağmur devam ediyordu, umursamadan bahçedeki beton yere yattım. Damlalar yüzüme düşerken bunların Five'ın göz yaşları olması gerçeği canımı sıkıyordu. Kollarımı iki yana açıp öylece gökyüzüne baktım. Gözlerim Five'ın penceresine kaydığında pencerenin içindeki oturmak için olan çıkıntıya oturmuş kafasını yine çıkıntının duvarına yaslamıştı. Elinde bir kahve fincanı vardı. Yüzünü camındaki damlacıklardan net göremiyordum. Tekrar gökyüzüne dönüp yıldızları izlemeye başladım. Dakikalarca olanları düşünüp kafamda tarttım.
Mükemmel birisiydi, ama beni bugün fazlasyıla çileden çıkarmıştı. Bardaki bütün şişeleri bana bakan bir adamın kafasında kırmıştı. Her yerimize sıçrayan içkiler ve bize ucube gibi bakan insanlar yüzünden hepimiz rezil olmuştuk.
Five: Yanına yatabilir miyim?
Five'ın sesiyle sıçradığımda ayağa kalktım.
Zoey: Gel Five, ben de tam gidiyordum.
Konuşmasını beklemeden odama çıktığımda o da arkamdan eve girmişti. Üzerimi değiştirip yatağa girdim ve gözlerimi kapattım.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖉𝖆𝖗𝖑𝖎𝖓𝖌 5&8
Fanfictionnot: hikaye yarim biraklidi, bunu bilerek oku lutfen "Gücün nedir cici kız, insanları sevgiye mi boğuyorsun?" "İnsanları tek bakışımla boğmayı tercih ediyorum. Deneyelim ister misin?" "Belki daha sonra."