6.1

319 29 16
                                    

Five Hargreeves'in anlatımı

Zoey'nin -abisi olduğuna inanmak istemediğim- abisi Zoey'nin ısrarıyla iki gündür bizde kalıyordu. Uçak seferleri fırtınadan iptal olduğu için geri dönemediği evine onu ışınlama teklifinde bulunsam da Zoey zaman geçirmek istediğinden dolayı ısrar etmemiştim.

Sabah kalktığımda yağmurlu hava kendini kara bırakmıştı. Aşağı indim ve kendime kahve yaptım. Diğerleri daha uyanmamıştı. Kahvemi yudumlarken en son Reggie'nin ikinci güçlerimi bana öğretmeye çalışırken beni o karın altında bıraktığı zaman geldi.

Soğuğu tekrar iliklerime kadar hissettiğim sırada bardak kırılma sesiyle kafamı pencereden mutfağa çevirdim.

Five: Zoey?

Ayaklanıp mutfağa gittim ve kimse olmadığını gördüm.

Five: İyice bunadın Five.

Tekrar salona dönmek için arkama döndüğümde Tyler'ı gördüm. Göz devirmemek için kendimi tuttum ve samimiyetsizce gülümsedim.

Five: Günaydın.

Beklemediğim bir anda göğsümden sertçe itince yere yapıştım ama anında kendimi toplayıp arkasına ışınlandım.

Five: Yine ne oluyor a-

Eline aldığı ve o eline alana kadar görmediğim kırık bardağın parçasını karın boşluğuma sapladı. Beklemeden yüzüme bir yumruk geçirirken onu ittim ve kanamayı arttıracağını bilsem de kavga ederken zorlayacağı için camı çekip kenara attım. Tyler ayaklanırken ağzımı açmama izin vermeden silahını çıkardı ve alnıma dayadı.

Tyler: Tam buradan vurulmuştu. Değil mi Five?

Five: Kimden bahsed-

Duyamadığım ama hissettiğim mermi bütün bedenimi titretirken kendimi yerde buldum ve yana düşen kafam sayesinde yerde giderek artan kanı gördüm. Başımdan akan kanı.

Bütün bedenim uyuşurken biri tarafından sarsıldığımı hissettim ve gözlerimi açtım.

◉◉◉◉◉◉

Tyler: Uyan Five, daha yeni başlıyoruz.

İlkinde göremediğim beyaza dönen sağ gözünü saniyelik olarak gördüğümde ne olduğunu anlamadan yüzüme bir yumruk geçirdi.

Five: Nasıl olur.

Her şey o kadar gerçekçiydi ki o acıdan gerçekte nasıl ölmediğimi bile merak ettim.

Tyler: Böyle Five.

Ne zaman geldiğimizi anlamadığım banyoda başımı dolu küvetin içine soktu.

Siktir, ışınlanamıyorum.

Kafamı çekmeye çalıştığımda göğsüme sertçe vurdu ve nefes almamı sağladı. Aynı zamanda hem suyu yutup hem de tuttuğum nefesimi bırakmış oldum. Ne kadar dayanmaya çalışsam da bir dakikanın sonunda yavaş yavaş kendimi bırakmaya başladım.

Bunu anladığında kafamı sudan çıkardı ve bedenim öylece yere düştü. Ama henüz ölmemiştim. Bunu biliyordu.

Tyler: Düşündüm de, ölüp kurtulmayı hak etmiyorsun. Çünkü neden biliyor musun?

Kayan yerde doğrulmaya çalışarken bir yandan da yuttuğum suları çıkarıyordum. Kafam allak bullak olmuştu. Suyun beynime kadar dolduğunu düşünmeye başlamıştım.

Saçlarımdan tutup sırtımı küvete yaslandığında ellerim istemsizce göğsüme gitti. Bu beni öldürmese de ben ciğerlerimdeki sudan ölecektim zaten.

Tyler: Annem senin yüzünden öldü.

Five: Onu kurtarmaya çalıştım. Biz kurtarmasak onların elinde ölecekti.

Tyler: Sen de dedin ki yabancı yerde öleceğine kızının gözleri önünde ölsün. Üstelik onu öldürenlerin arasında senin kardeşin de varmış.

Kafamı sağa sola salladım.

Five: Onu Henry öldürmedi. Üstelik o zaman kardeş olduğumuzdan haberimiz yoktu- Bunları nerden biliyorsun?

İşaret parmağıyla kafasına bastırdı.

Tyler: İlk gücüm. Geçmişi görebilirim.

Gülmeye çalışarak konuştum.

Five: Bir şeyler ters gitmiş olmalı, normalde geleceği görmezler miydi?

Samimiyetsizce güldü ve gözümün üzerine bir yumruk indirdi. Tekrar yere yapıştığımda geri kalkmak için uğraşmadım.

Tyler başımda bir şeyler söylerken onu dinlemeyip aralık kapıdan dışarıya baktım. Zoey'nin odası tam karşıdaydı. Derin bir nefes alıp gücümu topladım ve bir anda ayağa kalkıp hızla o tarafa koştum.

Zoey'nin silahını alıp kendimi savunabildiğim kadar savunacak ve o herifin beni öldürmesine izin vermeyecektim. Çünkü can çekişirken gerçekten can çekişiyordunuz ve bu hiç hoş değildi.

Odaya daldığımda içeride hiçbir eşya yoktu. Kaşlarım anında çatılırken Tyler peşimden odaya girdi. Pis pis gülüyordu.

Tyler: Hadi ama Five. Deplasmanda olduğunu ne çabuk unuttun.

Birkaç adımla yanıma geldi ve boynumu sıktı.

Tyler: Burda ev sahibi benim.

Arkaya doğru itildiğimde sırtıma saplanan cam parçalarıyla beraber havada bir saniye kadar geçirdim ve beton zemine düştüm. Havadaki bir saniyede 2. kattan düştüğüm için kendimi şanslı bulduğuma lanet ettim ve kırıldığını hissettiğim koluma baktım.

Five: Siktir ya.

Doğrulmama imkan yoktu ama yanımda tuzla buz olmamış yaklaşık elim kadar olan bir cam parçası vardı. Onu kemerime sıkıştırdım ve Tyler aşağı inmeden süveterimi üzerine kapattım.

Piç, piç gülümsemesiyle aşağı indi ve yanıma geldi.

Tyler: O kadar gerizekalısın ki buranın benim evrenim olduğunu hâlâ anlamadın. O cam parçasıyla beni öldürebileceğini sana düşündüren ne?

Güldüm.

Five: Peki bu cam parçasıyla seni öldüreceğimi sana düşündüren ne?

Kaşlarını çattı. Hiçbir şey anlamazken cam parçasını çıkartıp boynuma sapladım ve şah damarıma gelip daha fazla acı çekmeden bilincimin kapanmasını umdum.

Çünkü bu evrende acıdan kaçmanın tek yolu ölmekti.

◉◉◉◉◉◉

Five: Beni dinle, anneni ben-

Tek gördüğüm beyaza bürünen sikik sağ gözü olmuştu. İkinci kez.

Five: Sıçayım!

hey 🤟🏾😀

𝖉𝖆𝖗𝖑𝖎𝖓𝖌 5&8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin