Zoey: Five!
Gözlerim büyürken Diego ve Klaus yanıma geldi. Kolların değdiği her yer yanmış ve kıpkırmızı olmuştu.
Five: İyiyim.
Benden destek alıp ayağa kalktı ve kapıya yöneldi.
Five: Reginald!
Işınlanıp gittiğinde hızla dışarı çıktık. Reginald gitmişti ve Five donmuş gibi öylece duruyordu.
Five: Grace.
***
Five: Çok değişmiş. Sanki başka biri gibiydi.
Diego: Bu izler iyileşmiyor.
Five gözlerini duvardan çıplak göğsüne çevirdi.
Five: Kendiliğinden geçer. Canımı acıtmıyor.
Kapının çalmasıyla refleks olarak Five'ın koluna yapıştım.
Klaus: Ben bakarımm.
Five öne düşmüş saçlarının arasından bana baktı ve üzerine kazağını geçirirken konuştu.
Five: Sakin ol güzelim.
Luther: Five sen babama ne yaptın!?
Cevap vermesine fırsat bırakmadan Five'ı alıp yere attığında Diego Luther'ı itmeye çalıştı ama öküz nasıl bilendiyse hareket dahi etmiyordu.
Zoey: Luther bana bak!
Bana bakmadan Five'ı yumruklamaya başladığında Five ışınlanıp onun sırtına çıktı.
Five: Bir sen eksiksin gerizekalı!
Diego: KESİN LAN ŞUNU!
Diego'nun bağırmasıyla ikisi de duraksadı. Bir sürelik sessizliği Five'ın Luther'ın sırtından yanıma ışınlama sesi bozmuştu.
Luther: Babama-
Diego anında Luther'ın yakasından tuttu ve onu Five'ın yanına çekiştirdi. Ani bi hareketle Five'ın kazağını sıyırdığında gördüğü şeyle Luther'ın gözleri büyümüştü.
Luther: B-bu da nedir?
Zoey: Baban yaptı.
Söylediğim şeyle Luther duraksarken Diego ise söyleyeceği lafı ağzından almışım gibi bana baktı.
Luther: Bana dedi ki.. Henry öldüğü için- yalan söylüyordu, değil mi?
Diego: Düşmanlığınız ne zamana kadar sürecek?
Five: Düşmanlığımı görse şuan diğer tüm düşmanlarım gibi cehennemin yedi kat dibindeydi.
Luther: Sanırım Henry de düşmanındı, öyle değil mi Five?
Five yaşlandığı duvardan sırtını çekip ayaklarının üzerine kalkarak Luther'ın yüzünün hizasına geldi.
Five: Bel altı vuruyorsun.
Luther: Öyle mi?
Güldü ve Five'ı omzundan itti.
Luther: Sen de yapsana.
Five'ın yüzünün kasıldığı görünüyordu.
Five: Seninle uğraşamayacak kadar yorgunum.
Arkasını dönüp gideceği sırada Luther kolundan tuttu ve Five'a doğru eğildi.
Luther: Yoksa kalan düşmanlarını Henry'nin-
Luther'ın boynunu tek eliyle kavradığında Luther acıyla inledi.
Luther: F-Five.
Five: Nereye gideceğini biliyorsun değil mi Luther?
Five Luther'ın boynunda oluşan kızarıklığa baktı ve ciddi anlamda bir psikopat gibi gülümseyip gözlerini tekrar Luther'ın gözlerine çevirdi. Kafasını aşağı yukarı salladığında Luther'ın gözlerinden birkaç damla yaş süzülüyordu.
Five: Biliyorsun, biliyorsun. Çok iyi biliyorsun.
Diego: Five!
Diego Five'ın kolundan tutup geriye çekmek için yeltendiği sırada elini Five'dan çekti.
Diego: Five kes şunu!
Zoey: Five!
Bir anda geriye itildiğinde hiçbirimiz ne olduğunu anlamıştık. Luther kendini koltuğa bıraktığında Five ise yerde sanki birine bakıyormuş gibi karşısını izliyordu.
Klaus-Five: Henry..
İkisinin aynı anda söylediği şeyle Klaus bize döndü.
Klaus: Henry yaptı.
Five yerinden kalkıp çevresini hızlı hızlı tararken bense şok içindeydim.
Five: Henry!
Deli gibi etrafta dolanıyordu.
Five: Henry nerdesin!?
Zoey: Five.
Kendime çevirdiğimde gözleri hâlâ onu arıyordu.
Klaus: Gitti Five.
Five: Onu gördüğüme eminim.
Klaus: Sadece birkaç saniyelik saydam görüntülerdi..
Five ona döndü.
Five: Böyle bir şey mümkün mü?
Klaus: Yani çok nadir-
Five: Onu çağır, tekrar yapsın.
Klaus: Sana zarar gelmemesi için yaptı ve ani bir refleksten ibaretti Five. Üzgünüm- ve yanık iksirini kullanmanı söyledi.
Five'ın gözleri dolacak gibi oldu, sonra kendini topladı ve ışınlandı.
Diego Luther'ı iyileştirmek için ona yeltendiğinde bense Five'ın odasına çıkıyordum.
okuldan da bolum atmazsin be dh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖉𝖆𝖗𝖑𝖎𝖓𝖌 5&8
Fanfictionnot: hikaye yarim biraklidi, bunu bilerek oku lutfen "Gücün nedir cici kız, insanları sevgiye mi boğuyorsun?" "İnsanları tek bakışımla boğmayı tercih ediyorum. Deneyelim ister misin?" "Belki daha sonra."