Five Hargreeves'in anlatımı
Evin tam anlamıyla taranmasıyla ayağa firladığımda hemen dışarı çıktım. Zoey'nin odasına yöneleceğim sırada odadan çıktı ve koşarken görmeyip bana çarptı. Korkuyla kafasını kaldırırken beni görmesiyle gözleri büyüdü.
Zoey: Five-
Titreyen ellerini tutup öptüm ve onu odasına götürürken konuştum.
Five: Burda kal.
Zoey: Five.
Five: Ben çıkınca kapıyı kilitle geri döneceğim.
Zoey: Five hayır.
Five: Seni seviyorum.
Zoey: Ben de geleyi-
Dudaklarına eğilip kısa bir öpücük bıraktım ve geri çekildim.
Five: Döneceğim, söz.
Dışarı çıkıp kapıyı kapattığımda sözümü dinleyip kapıyı kilitledi. Aşağı kata ışınlanıp bir kolunun arkasına saklandığımda bunların geçen günkü adamlar olduğunu anlamıştım. Diego'yu yukarıda gördüğüm sırada o da beni görmüş temkinli bir şekilde merdivene ilerliyordu. Merdivenin başına geldiğinde gözüyle bana işaret verdi ve aynı anda 6 bıçağı birden 6 adama fırlattı. Bir adamın sırtına ışınlanıp kafasına ateş ettigimde diğeri bana döndü sırtındaki adam yere düşmeden ona da ateş ettim ve yukarı ışınlandım.
Diego: İkimiz asla halledemeyiz Five, çok kişiler.
Five: Yapacak başka bir şeyimiz var mı?
Diego: Zoey!? Zoey nerde!?
Five: Odasında, asıl Klaus nerde!?
Diego: Kapısını kilitleyip geldim, sanırım sarhoştu- Henry!?
Dediği şeyle ona döndüm.
Five: Henry..
Diego: Odasına bak. Ben burayı idare ederim.
Five: Olmaz-
Diego: Five başı dertte olabilir.
Five: Hemen dönerim, ben gelene kadar adamlarla çatışmaya kalkma.
Diego: Five. Kendine dikkat et.
Dediği şeyle içim tedirgin olmuştu.
Five: Sen de.
Omzuna iki kez yavaşça vurup Henry'nin odasına ışınlandım.
Five: Henry!
Odada yoktu.
Five: Henry nerdesin!?
Five: Henry!
Odanın camını açıp aşağı baktığım sırada yukarıdan çatışma sesleri gelmeye başlamıştı.
Five: Siktir.
Hemen ışınlandığımda Henry de oradaydı ve Diego'yla birlikte adamlarla çatışıyorlardı.
Five: İki salak!
Diego Hargreeves'in anlatımı
(medyadaki sarkiyi acmazsaniz olcekmisim)
Five bizi geri çekip adamları yaktığında Henry'ye döndü.
Five: Nerdeydin?
Henry: B-ben.
Kekelemesiyle Five'ın gözleri üzerini taradı.
Five: Henry.. Sen yaralı mısın!?
Henry kendini yere bıraktığında Five telaşla dizlerinin üzerine çöktü.
Five: Neresi? N-nerenden vuruldun?
Yanlarına çöktüğümde Henry elini göğsünün üzerine koydu. Five hızla kazağını sıyırdığında gördüğümüz şeyle ikimiz de donmuştuk. Göğsünde tam 4 kurşun vardı ve yaralardan ciddi anlamda oluk oluk kan akıyordu.
Five: D-Diego bir şey yap.
Henry'nin elini tuttuğumda Five titreyen elleriyle kafasını dizlerinin üzerine koydu.
Diego: Olmuyor.
Dediğim şeyle kafasını kaldırdı, yüzündeki çaresizlik neredeyse beni boğacaktı.
"aah, look at all the lonely peoplee"
Five: Nasıl olmuyor? Nasıl olmuyor, Diego bir şey yap!
Diego: Yapamıyorum, işe yaramıyor.
Henry: Ç-çünkü canım yanmıyor. (sahneyi hatirlayanlar suan agliyo)
Five Henry'ye eğildi. Henry'nin gözleri kapanmak üzereydi.
Five: H-hayır. İksir. Nasıl iksir yapacağız? Söyle.
Henry kafasını iki yana salladı. Gözündeki yaşlar boynuna akarken konuştu.
Henry: Öleceğim Five.
Dediği şeyle Five delirmiş gibi ağlamaya başlamıştı.
Five: Hayır, ö-ölmeyeceksin. Ölmeyeceksin. O siktiğimin iksirini nasıl yapacağımı bana söyleyeceksin! Duydun mu beni!?
Henry: O kadar fazla zamanım kalmadı.
Five: Henry hayır.
Five onun saçlarını geriye çekip alnını öptü.
Five: Ölmeyeceksin. Ölmeyeceksin, yalvarırım ölme. Diego bir şey yap.
Henry: Diego hiçbir şey yapamaz..
Yukarı kattan kapı kilidi sesi gelince kafamı kaldırdım. Zoey odasından çıkmıştı. Bizi gördüğünde gözleri büyüdü ve saniyeler içinde koşarak yanımıza geldi.
Zoey: Henry!
Henry ona bakıp gülümsemeye çalışarak konuştu.
Henry: Ah Zoey.. İyiki geldin. S-sana veda etmeden gitmek istemezdim.
Zoey: Ne gitmesi?
Kafamı çevirip derin bir nefes aldım. Gözümden yaşlar istemsiz akarken Henry bana döndü ve yumruğunu bana uzattı. Zar zor gülümsedim ve yumruğumu onunkiyle tokuşturdum.
Henry: K-Klaus'la vedalaşmamıza gerek yok, zaten o beni hep görecek. Sizi r-rahat bırakmayacağım.
Gülerken gözlerinin kısılmasıyla gözünden akan bir damla yaş kahve gözlerini son kez ıslatmıştı. Five'a döndü ve bir nefes verdi, gözleri öylece kapandı. Five ciddi anlamda delirmiş gibiydi. Onu iyice kendine çekip kısık sesiyle bağırmaya çalıştı.
Five: Hayır. Henry yalvarırım ölme. Yalvarırım beni tek bırakma. Henry!
Henry'nin alnını alnına dayamış ağlıyordu.
....
Saat sabah 6'ya geliyordu. Ve biz yerimizden bir santim kıpırdamamıştık. Five neredeyse 5 saattir kesintisiz ağlıyordu. Zoey dizlerini kendine çekmiş onları izleyerek, ben ise duvara yaşlanmış ağlıyorduk. Büyük ihtimal Klaus hâlâ ayılmamıştı.
Burun çekme sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve gözlerimi o tarafa çevirdim.
Zoey: Five yeter..
Onun da sesi kısılmıştı. Five onu pek duyuyor gibi değildi.
Zoey: Five.
Five: İstemiyorum..
sey ben..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖉𝖆𝖗𝖑𝖎𝖓𝖌 5&8
Fanficnot: hikaye yarim biraklidi, bunu bilerek oku lutfen "Gücün nedir cici kız, insanları sevgiye mi boğuyorsun?" "İnsanları tek bakışımla boğmayı tercih ediyorum. Deneyelim ister misin?" "Belki daha sonra."