Hızla Five'a döndüm. Daha yeni kendini topluyordu. Hala yerdeyken elinin biri camdaydı ve direkt olarak bana bakıyordu. Ağladığım için bana kızdığını hissediyordum. Gözlerimi silip kapının önüne geldim. Camın arkasından elinin olduğu yere elimi koyduğumda dayanamayıp tekrar ağlamaya başladım.
Zoey: Five. Üzgünüm.
Kafasını iki yana salladı. Bir şeyler konuşuyordu ama ne benim sesim ona ne onun sesi bana geliyordu. İkimiz de birbirimizin dudaklarını okuyorduk.
Zoey: Ona bunun hesabını soracağım.
Derken hâlâ ağlıyordum. Gözlerimin içine baktı, ağladığımı gördükçe gözleri doluyordu. Kafasını iki yana sallarken konuştu. Dudaklarına döndüm.
Five: Yapma, ağlama.
Diego: Zoey. Biz Klaus'la anahtarı almaya çalışacağız, burda kal. Sanırım evde kimse yok.
Kafamı salladığımda dışarı çıktılar. Five'a döndüm. Anlını cama yaslamış kafası hafif öne eğik bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Bir eli hâlâ elimin üzerindeydi. Parmaklarımı nazikçe cama vurduğumda gözlerini bana çevirdi.
Five: Çok yoruldum.
Gerçekten de yorgundu. Yeşil gözlerinin tüm parlaklığı gitmişti, yüzü solgundu, hatta zayıflamıştı. Stres onu çürütüyordu. Gözlerimin önünde eriyip gidiyordu.
Uzun süre gözlerinin içine baktığımda gözlerini havaya çevirip yüzündeki yaşları sildi. Burnunu çekerken ağzından verdiği titrek nefesi duyulmasa da hissedebiliyordum. Gözleri bir süre etrafta dolandı ve bana döndü.
Five: Seni seviyorum.
-
Aradan tam 6 saat geçmişti ve Reggi hâlâ gelmemişti. Diego ve Klaus hâlâ onu arıyordu. Ben odanın önünde beklerken Allison ve Luther ortalıkta yoktu. Ve şuan en önemli sorunumuz Five aşırı derecede nefes alma sıkıntısı yaşıyordu. Odanın tek havalandırması havayı kontrol etmesin diye kapatılmıştı. Eli göğsünde nefes almaya çalışırken ben hiçbir şey yapamıyordum. Five'a baktığımda gözleri zaten bendeydi. Bitkin halini görünce gözümdeki yaşlara yenisi eklendi.
Five: İyiyim.
Zoey: Yalan söyleyemiyorsun Five.
Gözyaşlarımın içinde zorla güldüğümde yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu.
Five: Gerçekleri öğrenmek ister misin?
Kafamı salladım.
Five: Sanırım biraz sonra öleceğim.
Zaten pek de belli olmayan gülüşüm anında solduğunda gözlerini kaçırdı.
Zoey: Biraz daha dayan. Onu bulacaklar.
Kafasını iki yana sallarken öksürmeye başladı.
Five: Haklı..
Zoey: Ne için?
Five: Size zarar veriyorum Zoey.
Zoey: Saçmalama Five. Onun istediği şeyi yapıyorsun. Seni bize zarar verdiğine ikna etmeye çalışıyordu.
Five: Hayır. Size gerçekten zarar veriyorum. Ben geldiğimden beri hangi işin yolunda gitti?
Zoey: Five. Sen beni.. Sen beni nasıl iyileştirdiğinin farkında mısın?
Five: Ben seni iyileştirmedim.
Zoey: Sen bana aşkı öğrettin..
Söylediğim şeyle gözleri dudaklarımdan gözlerime kaydı. Gözleri gözümün önünde dolarken bana hayranlıkla bakıyordu.
Five: Gerçekten mi?
Ellerimle yüzümdeki yaşları silerken kafamı salladım.
Zoey: Gerçekten Five.
Five: Sana-
Öksürüğü sözünü yarıda keserken gözleri kapandı. Bir süre camın yanındaki duvardan destek alarak nefes almaya çalıştı ama başaramıyordu. Kafasını kaldırdı ve gözünden akan yaşlarla konuştu.
Five: Git, bakma.
Zoey: Hayır. Hayır Five. Yalvarırım biraz daha dayan.
Dudaklarımı okuyacak durumda değildi yumruklarımı cama geçirirken bir yandan da hüngür hüngür ağlıyordum. Ayağa kalktı ve odada ileri gidip bana arkasını döndü. Öksürükleri belini büküyordu. Tekrar bana döndü, yüzü kızarmaya başlamıştı. Göğsü o kadar hızlı kalkıp iniyordu ki takip edilecek gibi değildi. Bir anda durdu. Bütün hareketi kesildi ve son kez sağ gözünden bir damla yaş aktı. Bedeni yere bir çuval gibi düşerken elim ayağım tir tir titriyordu.
Zoey: Five! Five hayır! BANA BAK FİVE! BANA BAK, BIRAKMA BENİ YALVARIRIM!
Ellerim camı yumruklamaktan kızarırken dışarıdan gelen gürültüyle durdum ve kulak kesildim.
X: Kız evde tek. Alıp çıkacağız, şimdi içeri giriyoruz. Emredersiniz.
nabiynüz laaa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖉𝖆𝖗𝖑𝖎𝖓𝖌 5&8
Hayran Kurgunot: hikaye yarim biraklidi, bunu bilerek oku lutfen "Gücün nedir cici kız, insanları sevgiye mi boğuyorsun?" "İnsanları tek bakışımla boğmayı tercih ediyorum. Deneyelim ister misin?" "Belki daha sonra."