-6-

23.2K 2.4K 808
                                    

Ağlamak istiyordum ama duygularım o kadar donuklaşmıştı ki zorlasam bile gözyaşlarının dökülmeyeceğine emindim. Gördüklerim bir rüya olmalıydı. Tanrım. Ne kadar ilaç almıştım ben böyle rüyalar görmek için. Çaresizliğimin neden olduğu rüya utanmama neden oldu. Nasıl olmuştu da geçmişe dönüp hatalarımı yeniden düzeltebileceğimi düşünmüştüm sanki. Anlayamıyordum. 

Yine de içimde gördüklerimin rüya olmadığına dair ufak bir umut kırıntısı vardı. Kerim'in beni yana yakıla aramasından onunla dün yaşadıklarımızın aynı olduğunu anlayabiliyordum. Cenk ile görüşmem bir şeyleri değiştirmiş miydi emin değildim. O kadar ufak bir adımın büyük etkileri olabilir miydi? Aklıma okul yıllığı geldi. Okulumuz her zaman yıllıkların arka kapakların içine okulumuzun öğrencisi olan ama genç  yaşta vefat eden gençlerin fotoğrafını basardı. Bunu iç karartıcı bulabilirsiniz bende on sekiz yaşımda yıllığı aldığımda öyle düşünmüştüm. Ne de olsa benim lise hayatım boyunca eğlenceli anılarımı paylaşmalıydı ama hayır, şimdi düşünüyorum da onları onca yıldan sonra aileleri dışında başka insanlarda anlamıydı. 

Cenk'in de yıllığımda bir resmi vardı hatırlıyorum. 

Kutular arasında boğuşmaların ardından kenarda okulda ki kitaplarımın altında yıllığıma rastladım. O kadar toz içindeydi ki ilk aldığım günden bu yana dokunmadığım çok belliydi. Hızla açıp arka kapağa ulaştım ve orada farklı yıllarda hayata veda eden öğrencilerin arasında Cenk'in fotoğrafı ile karılaştım. 

Cenk Kılıç

D. 1981 Ö. 1998

Onun gözlerine, hiçbir şey umurunda değilmiş gibi gösteren gülümsemesine bakarken gözlerimin yandığını hissettim. Bu rüyam ne kadar gerçekçiydi ki onunla konuşlarımı, nasıl göründüğünü hatta sesini bile hatırlıyordum. Oysa ona dair bu kadar gerçekçi anımın olmaması gerekiyordu. 

Yıllığı kapatıp geri koydum. 

Odanın içi uğraşlarım sonucu uçuşan tozlarla dolmuştu. Meğer sadece rüya görmüştüm. Oldukça gerçekçi bir rüya. Bazı insanların deneyimlediği ve benim her zaman saçma bulduğum bir şeydi. Belki de yaşadıklarımdan sonra kafayı yemek üzereydim. 

Telefonumun tanıdık melodisi odanın içinde yankılanırken nefesimi tuttum. İş yerindekiler arıyor olabilirdi ama hayır, ekrana bakınca Kerim'in gülümseyen fotoğrafıyla isminin yanıp söndüğünü gördüm. Aynı anda midem bulanmaya başladı. Bu adamla boşanma işlemleri için bile görüşmek istemiyordum. Benimle olduğu her an yalandan başka bir şey değildi. Onca çaba, sevgi, emek ve yıllar bir çırpıda çöpe atılmıştı. Yine de kaçmadan onunla konuşmam gerektiğini biliyordum. Hata yapan oydu. Ben kaçmak zorunda değildim. 

Yakaladığım anlık cesaretle telefonu elime alıp açtım. 

"Alo."

Kerim önce yavaşça nefesini verdi ve titrek bir sesle sadece "Pelin," dedi. 

Ne zaman bana böyle seslense dizlerim titrer, midem düğümlenirdi. Şimdi ise sadece sinirlenmeme  neden olmuştu. Ne hakla hala beni etkileyebileceğini düşünüyordu.

"Seninle son kez konuşmak için telefonu açtım. Yakında avukatım sana işlemler için ulaşır. Daha fazla konuşmamıza gerek yok," dedim bir çırpıda. Aslında ona hakaretler yağdırmak isterdim ama ne anlamı vardı. Ne dersem diyeyim, hatta şiddet bile uygulasam yaşadıklarımın acısını çıkaramazdım. O benim yıllarımı, hayallerimi elimden almıştı. Şimdi ne dersem onları geri alamazdım. 

"Telefonu kapatma ," dedi hemen. Sesindeki paniği duyabiliyordum. Oysa neden panik yapıyordu anlamıyordum. Ne çocuğumuz vardı ne de bana olan sevgisi. Bizi bir arada tutabilecek hiçbir şey kalmamıştı. "Seninle görüşmek istiyorum," diyerek beni daldığım düşüncelerden uyandırdı. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin