-19-

20.6K 2.6K 815
                                    

Uyandım ve duvarlarımdaki tanıdık posterlere baktım.

Yüzüm hala ıslaktı ve bu uyumadan önce ağladığım anla uyuşuyordu ama artık on yedi yaşındaydım.

On yedi.

Artık kararsız davranmak yoktu.

Yataktan fırkayıp herkes uyurken kendimi banyoya attım. Bir an bile vakit geçirmek istemiyordum. Artık ne kadar daha iki zaman arasında gidip gelebilirdim emin değildim. Hazır şans bulmuşken düşünmeden yapacağım bir şey vardı.

Hızla giyindim. Gömleğimi ters bağlamıştım ama umurumda değildi. Onu düzeltecek kadar bile vakit harcamak istemiyordum. Çantamı elime alıp hızla merdivenlere yöneldim. Hızla inerken babamın işe gitmek için kapının önünde ceketini girerken gördüm. Sesi duyunca bana baktı ve bu kadar  erken ayakta olduğumu görünce şaşkınlıkla gözlerini kırptı. 

"Kızım neden bu kadar erken hazırlandın?" 

Ona cevap verecek zamanım yoktu ama yanından geçerken yanağına bir öpücük kondurdum. "Acelem var babacığım o yüzden ben erken çıkıyorum," dedim ve cevap vermesine fırsat bırakmadan kendimi sokağa attım. 

Harika bir gündü. 

Koşarak ilerlerken kendimi gülmekten geri alamıyordum. Sonunda Cenk'i görebilecektim. Yaşayan, nefes alan ve gülümseyen Cenk'i. 

Sonbahar kendini gösteriyordu. Yapraklar yavaş yavaş sokağa dökülüyor. Sonbaharın kokusunu insanı kendine çekiyordu. Ayaklarım sanki yola değmeden havaya basarak ilerliyordum. İçimden şarkı söylemek geliyordu ama o kısmı yapmadım. İnsanları sabah sabah kötü sesimle kötü etkilemek istemezdim. 

Sonunda okulun demir kapıları göründüğünde adımlarımı daha da hızlandırdım. Adını durmadan tekrarlıyordum. 

Cenk. Cenk. Cenk. Cenk. Cenk.

Okulun bahçesine koşar adım girdiğimde yurdun kapısından çıkıp kahvaltı için yürüyen öğrenci grubuna baktım. İçlerinden sadece biri beni ilgilendiriyordu ve onun kapıdan daha yeni çıktığını gördüm. Adımlarımı hızlandırdım. Aramızda yirmi adım varken beni fark etti ve bakışlarını gözlerime dikti. O an gördüğümü algılayamayacak kadar içim coşku doluydu ama biraz sakin olsaydın bana mesafeli bir yüz ifadesi takındığını ve bakışlarının buz gibi olduğunu görebilirdim.

Ama sadece onun yaşayan, nefes alan halini görmek aklımın başından gitmesine neden olmuştu.

Aramızdaki son mesafeyi koşarak kapattım ve kendimi onun bedenine attım. Şaşkınlık ve darbenin etkisiyle bir iki adım gerilerken bana belimden sarıldı. Bir an bile düşünmeden parmak uçlarımda yükselip dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

O an tek düşündüğüm dudaklarının sıcak olduğuydu ve o sıcaklık dudaklarımdan sıcak bir kahve gibi bedenime yayılıyordu. Dudaklarımı bir kez daha onunkilere bastırdım ama hareket etmedi. Belki de onu çok şaşırttım diye düşündüm. Kızların kendilerini üzerine atması normaldi ama benim gibi her an öpmeye çalışan biri olmamıştı. Tam geri çekileceğim anda dudakları aralandı ve yavaşça alt dudağımı dudaklarının arasına alırken bir kolu belimden sarıp beni kendine çekerken diğer eli de ensemde darmadağınık saçlarımın arasındaydı ve doyasıya öperken kaçmamı engelliyordu.

Ne kadar o halde kaldık bilmiyorum. Bana sorsalar bir an bile ondan ayrılmak istemezdim ama bahçe birazdan kalabalıklaşırdı ve artık kalbimin hızlı atması ve sürekli dudak dudağa olmamızdan ya da Cenk gibi birini öpmemden dolayı nefesim kesilmişti. Soluk soluğa geri çekildiğimde onun tutkudan kararmış gri-yeşil gözlerine baktım. Tanrım bu gözleri ne kadar da özlemiştim. 

90'lar YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin